23 Mart Salı 2021. Aziz Üstadımızın 61. vefat yıl dönümü.
Bu özel günün kendisi gelmeden heyecanı ulaştı güzel şehrimiz Yozgat’a. Hemen ağabeylerimizle bu güne mahsus alınabilecek gazete sayısını tesbit etmeye koyulduk. 21 Şubat’ta diğer bazı illerin o gün dağıtılacak gazete sayısını belirlerken takip ettikleri örnek hizmetleri geldi aklımıza. Ağabeyler ve kardeşleri telefonla aramak ve sponsor olabilecekleri gazete sayısını belirlemek.
Listeler hazırlandı, ağabey ve kardeşler arandı, selâmlar ve duâlarla rakamlar alındı. Bereketli bir irtibat tesis edildi ve Yerköy ilçemiz dahil Yozgat ili olarak altı yüz gazete sipariş etmeye karar verdik.
Üstad Hazretleri son yolculuklarında Urfa’ya geçerken, ayrıldıkları Isparta şehrinde yağan yağmur, hazin ayrılık gözyaşları gibi olmuş. Urfa’da ise yağan tozlu yağmurun kızıl rengiyle adeta yaş yerine kan akıtmış gözlerinden gökler. Altmış bir yıl sonra tam da aynı gün, yine yağmur yağdırılıyordu. Hüzün aynıydı. Ancak Üstad Hazretleri’nin şu veciz ifadeleri hüzne ilâve olarak yepyeni bir heyecan ve şevk aşılıyordu yüreklerimize: “Toprağa atılan bir tohumun yüzer sünbüller vermesi gibi, bir Said yerine yüzler Said bize o yüksek hakikati haykıracaktır.’’ (Tarihçe-i Hayat, s. 716)
Sipariş edilen altı yüz gazetenin beş yüz adedi gelmişti. Edindiğimiz bilgiye göre istenilen sayı yetişmemiş. Sağlık olsun diyelim. Ancak umarız böyle bir eksiklik bir daha yaşanmaz. Yüz adet Yerköy’e, dört yüz adet bize. Demek o gün Yozgat’ta dört yüz Said bize o yüksek hakikati haykıracaktı. Bağrında taşıdığı Üstadımızın ismiyle ve resmiyle ve Risaleleriyle her bir Yeni Asya Gazetesi, adeta manevî bir Said gibi, esnafa–memura, çalışana–işçiye, gence–yaşlıya, eşe–dosta, kısacası ulaşılabilinen her bir Yozgatlıya Üstad Hazretleri’nin hayatlarını vakfettiği Kur’ânî hakikatleri haykıracaktı.
Saat on bir gibi başladık dağıtıma. İhsan Emre Şahin Ağabeyimiz, Mustafa İlhan kardeşimizle birlikte üç koldan başladık vazifeye. Sicim gibi yağan yağmur bizi daha da heyecanlandırdı. Zira o gün âyet meali bölümünde İnşirah Sûresi beş ve altıncı âyetler vardı. ‘Şüphesiz zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık vardır.’
Girdiğimiz her bir dükkâna, muhatap olduğumuz her bir hemşerimize Allah’ın selâmının akabinde şu ifadeleri tane tane aktarıyoruz: ‘Bugün Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin altmış birinci vefat yıl dönümü. Gazetemiz Yeni Asya bu vesileyle özel bir sayı çıkardı. Muhtevası dolu dolu. Hediyemizdir, buyurun.’
Meramımızı anlattıktan sonra yüz ifadeleri çeşitleniyor tabi. Sadece birkaç kişi gözünün kenarıyla baktı bize. Tahminen yüz kişiden dört-beş kişi almak istemedi gazetemizi. Fakat en az yüzde doksan beşi aldı, kabul etti. Bu doksan beşin büyük kısmı, Üstad Hazretleri’nin ismini ve resmini görünce bizi kıymetli bir misafir edasıyla karşıladılar, çok teşekkür ettiler, duâ ettiler. Hatta ısrarla içecek ikram etmek isteyen, muhabbet etmek için bizi alıkoymak isteyen hemşerilerimizin bu samimî tutumu bizi hem sevince boğdu, hem duygulandırdı, hem de gayrete getirdi. Biz de bu samimî karşılamaya mukabil ‘Deprem ve Hikmetleri’, ‘Hastalar Risalesi’, ‘Taziye Risalesi’ ve ‘Hutbe-i Şamiye’ gibi küçük kitaplardan gazetemiz ile beraber onlara verdik. Duâlaştık ve bazılarına bilâhere çay içmeye tekrar gideceğimiz sözüyle ayrıldık. Söz verdik, çünkü bırakmadılar.
Bu samimî diyaloglardan bazılarını kısaca aktarmak istiyorum.
Girmeden önce tereddüt yaşadığım bir ‘iddia bayisi’ sahibi, biz içeri girip meramımızı ifade edince ilk tepki olarak şöyle dedi: ‘Hür adamı okurum, hür adamı!’
Dükkânına bakıp ‘tanımaz, ama yine de vereyim’ dediğimiz bir esnafın ilk tepkisi: ‘Getir kardeşim, okuyalım bakalım Üstadı.’
Alır mı acaba diye tereddüt yaşadığım bir eczacı, hem teşekkür etti hem ücretini vermek istedi.
Bir esnafımız Üstadı ilk sayfada görünce: ‘Bu gazete aşağılara konulmaz, yukarılara lâyıktır. İçinde mübarek şeyler vardır, değil mi?’
Bir dükkânda ise üç kişi vardı. İkisi ihtiyar. Biz genç olana yönelerek meramımızı ilettik. Yalnız ihtiyarlardan birinin bakışından biraz çekindik, çünkü sert bakışları ve heybetiyle her an itiraz edecekmiş gibi duruyordu. Biz sözümüzü bitirince o çekindiğimiz ihtiyar amca söze ‘Sözler’den girdi. ‘Bir zaman sinnen, cismen, rütbeten büyük bir adam geldi… gerisini sen söylersin artık. Kardeşim, bizim Bediüzzaman’a büyük hürmetimiz var. Çok teşekkür ederiz.’ Amcamız çay içmeden bırakmıyordu lâkin elimizdeki gazeteleri gösterdik. Daha sonra uğrayacağımıza dair söz verip ayrıldık.
Bir manav esnafı, yaşı altmış civarı. Gazetemizi verdik, tam çıkacakken cılız bir sesle bir şeyler söylemeye başladı. Yaklaştık ve dinledik: ‘Benim amcam Said Nursî’nin hastasıydı. Subaydı, gizli gizli namaz kılardı. Çok takva birisiydi.’ Bu vesileyle rahmetli amcalarına birer Fatiha okuyup ayrıldık.
Bir başka esnafımız ‘Said Nursî’yi kim sevmez, ver kardeşim.’ Bir diğeri ‘Bu gazeteyi baştan sona kadar okuyacağım.’
24 Mart itibariyle Abdulvahap Zararsız Ağabey ve İhsan Emre Şahin Ağabeyimiz ile eski aboneleri, yakın dostları ve parti il başkanlarını ziyaret edip birer gazete hediye ettik. Samimî muhabbetlere vesile oldu. Üstad Hazretleri’nin sesi Yozgat’ın her köşesinde ve her kademesinde yankılanmış oldu.
Uzayıp giden hürmet ifadeleri, duâlar, tebrikler, teşekkürler. Bu vesileyle Üstad Hazretleri’ni vefatının altmış birinci yılında hürmetle ve duâ ile anıyoruz. Üstad Hazretleri’ne ve aziz hatıraları olan Risale-i Nur Külliyatı’na sadık bir dellâl ve tercüman olduğu için Yeni Asya Gazetemizi de tebrik ediyoruz.