Yeni Asyacılar gayr-i nizamî iş yapmaz. Tasfiye işine gidildiğinde adalet yok demektir. Kim tasfiye ediyor, belli değil. Keyfî idârelerde böyle olur. Görünüşte “hükûmet yapıyor,” ama gerçekte bütün bunları yapan kim?
“MEŞRUİYETİN İÇİNDE SABIR LÂZIM…”
Demirel: (Selâmlaşmadan sonra, iktidar – cemaat kavgası”ndaki son tasfiyeleri ve baskıları kastederek) Size bir şey var mı? Size de dokundular mı? Yeni Asyacılar ne yapıyor?
K.Güleçyüz: Şimdilik bir şey yok…
Demirel: Yeni Asyacılar gayr-ı nizâmî iş yapmaz. Tasfiye işine gidildiğinde adâlet yok demektir. Tasfiyeler, görevden almalar, Devlette kural var. O kurallar belli. Bu ortadan kalktığı zaman fetret olur. Fetret dönemini yaşıyoruz. Meşruiyet dışına çıkılmaması lâzım. Meşruiyet dışına çıkıldığı zaman fetret olur.
Meşruiyetin içinde sabır lâzım. Bir gün hepsi döner. Sabırlı olmak lâzım. Bu uysal olmak demek değil. Yanlış ise yanlış diyeceğiz. Şiddete âlet olunmamalı. İçine sürüklendiğimiz son sıkıntılar bundan…
“KİM TASFİYE EDİYOR BELLİ DEĞİL, KEYFÎ İDÂRE”
K .Güleçyüz: Kamu görevlilerinin tasfiyesi, özellikle polis ve yargıdaki görevden alma ve yer değiştirme furyası devam ediyor…
Demirel: Kim tasfiye ediyor, yer değiştiriyor, belli değil. Kim? Meçhul olan o kim? Keyfî idârelerde böyle olur. Asker -sivil- din adına o keyfiliğin içine girmesi yanlış. Görünüşte “hükûmet yapıyor” ama gerçekte bütün bunları yapan kim?
K.Güleçyüz: Ama hızlı gelişmeler var…
Demirel: Gelişmelerin merkezi belli değil. Gelişmeleri aktivite eden güçler belli değil. Bu gibi ahvalde yeni yanlışlar yapmak, sessiz sedâsız oturmak da mümkün değil. Sükûnet, adâlet, sağduyuyu mutlaka muhâfaza etmek lâzım.
“ESKİ KÖPRÜ ÇALIŞMALARINI YAPACAĞIZ…”
K.Güleçyüz: “Eski Köprü çalışmaları”nın yeniden güncelleştirilmesi?
Demirel: Yapacağız onları. Benim vaktim iyi olmadı. Baharda yapalım, seninle oturalım. Şimdi yarım gün çalışabiliyorum, gittikçe vaktim genişleyecek.
C. İlhan: Bugün hâlâ sizin “İslâm – demokrasi ilişkisi”, “din-devlet münâsebetleri”, “ordu-siyaset ilişkileri”, “laiklik-şeriat hususları”na dair tesbitlerinize ulaşılmış değil…
Demirel: Evet…
K. Güleçyüz: Oğlum, sizin üniversitede okuyor. Kayda götürürken sizi epeyce yâd ettik.
Demirel: Çok güzel mezunlar meydana geldi. Isparta’daki benim adıma kurulan üniversitede 40-50 bin mezun yetişti. Bu müessesler milletin müesseseleridir. Buralara yanlış şeyler sokmayın. Şiddeti ve tahriki öne almayın.
Çağdaş bilime ve standartlar göre eğitim verilmeli. Şimdi üniversite sayısı, üniversiteli sayısı çoğaldı ama kalite olmalı. 90’lı yıllarda kurduğumuz seksen üniversite çok iyi gelişti, çok iyi şeyler oluyor, uzmanlar yetişti…
“BU DURUMDAN MUTLAKA ÇIKILACAK…”
– Siyasette hareketlenmeler var ama henüz toparlanmış değil, siyasetin, özellikle Demokratların toparlanması hakkında neler söylersiniz
Demirel: Bir ümit görünüyor ama hâlâ çok erken. Bu içinde girdiğimiz durumdan mutlaka çıkılacak. Geldiler buraya. Nasihat ettim. Her şeyin üstünde kaldım. ‘Yanlış yapılan şeyleri düzeltin, doğruda ısrar edin’ dedim. Türkiye yanlışı taşımaz. Yanlışın altında yapamaz…
“DÜNYA SIKINTI İÇİNDE; ‘ARAP YAĞMURU’, ‘ARAP BAHARI’
– Sancılı bir durum var…
Demirel: Dünya da sıkıntı içerisinde. Doğu dünyası da, Batı dünyası da sıkıntıda. Daha bir süre bu sıkıntılar devam edecek.
(Mesela) Çin bir çeşit sorun çıkardı. Büyük bir mekânizma, kalkınıyor, gelişiyor. On sene zarfında 600 bin insana aş ekmek verdi. Arap dünyası klasik parçalı. Eski zamanda ne kadar parçalanmışsa, kaça bölünmüşse, şimdi onu temsil ediyor. “Arap yağmuru”- “Arap baharı…” Koskoca Mısır şimdi dağınık, bölük pürçük. Kaç kişiyi temsil etmişse, kaç kişinin peşinden gitmişse o kadar bölük ve parçalı. O kadar temsil edilemez halde…
“KİTAPLARI ÇOK İYİ HAZIRLIYORSUNUZ…”
(Bu arada kendisine, gazetenin promosyon olarak verdiği “İhlâs Risalesi”, “Hastalar Risalesi”, “Küçük Sözler” kitapları takdim edildi. Kitapları inceleyip lügâtlerine bakan Demirel şunları söyledi:)
Demirel: Bunları çok temiz götürüyorsunuz. Öğrenmek isteyenlerin okumasını kolaylaştırıyorsunuz. Bu kitapları çok iyi hazırlıyorsunuz. Tebrik ederim…
DP – AP, İMAN VE VİCDAN MESELERİNİ GELİŞTİRDİ
C. İlhan: “İktidar – cemaat çatışması” nereye varır?
Demirel: Ben de merak ediyorum; nereye varacak? Rule of law = hukukun üstünlüğü – hukuk devleti, kanun devleti” diye bir şey var. “Cemaat” ve iktidar neyi, kimi temsil ediyor, belli değil…
K. Güeçyüz: Daha evvelki gelişimizde “Türkiye’nin demokratikleşmesi için 60 sene yetmedi” demiştiniz…
Demirel: Evet. Demokrat Parti ve Adalet Partisi olarak geliştirdiğimiz kadar iman ve vicdan meselelerini geliştirselerdi, bunlar olmazdı. Meseleyi ilerletmediler; ama geldiler bizim (DP-AP’nin) başımıza abandılar. Kavganın olmaması lâzım. Maalesef, fanatik bir siyasî söylem gelişti.
“SÖZÜN HER SANTİMİNE BÜYÜKLÜK SİNMİŞ…”
(Bu arada, Bediüzzaman’ın “kendisine yapılan işkencelerin sebebini” yazdığı; keza “adliyenin, mahkemelerin her türlü hârici tesirden azâde, bağımsız ve tarafsız olması gerektiği”ne dair Risalelerden bölümler okunarak takdim edildi. Metinleri dikkatle dinleyen Demirel, şunları söyledi:)
Demirel: Sözün her santimine büyüklük sinmiş. Zorla büyük olunmuyor. Büyük doğuluyor. Büyüklük, Allah’ın bir ihsanı…
“ÇOK GÜZEL, HÜR, İNSANLIĞA YAKIŞIR BİR HİZMET YAPILMIŞ…”
(Bunun üzerine, Kur’ân tefsiri Nur Risalelerin de zaten Allah’ın ihsanı ve ilhâm-ı İlâhî olduğu belirtildi. Akabinde, ertesi gün bir toplantının olduğunu ve arkadaşlara bir mesajının olup olmadığı soruldu:)
Demirel: Çok güzel hizmet edilmiş. Temiz, hür, insanlığa yakışır bir hizmet yapılmış, yapılıyor. Üstad, hür ve vakur bir hizmet sunmuş ve o yolda kimseye boyun eğmemiş. Fisebilillâh, Allah için çok güzel hizmet ettiniz, hiçbir karşılık beklemeden...
Hepsine selâmlarımı ve iyi dileklerimi iletiniz…
* * *
(Demirel, kardeşi Şevket Demirel’in “Hayat” kitabı ile Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na cevaplarının yer aldığı “Darbe Tutanakları” kitabını verdi ve vedâlaşıldı…)
-DEVAM EDECEK-