Gencecik yaşında eroinman olan Emre Bey, bu illetten kurtulmak için çeşitli yolları denemiş. Bunlardan biri de hastaneye yatıp tedavi olmak. “Ancak” diyor Emre Bey, “İlâçla tedavi bir sistem değildir! O zaman da ilâca bağımlı oluyorsun. Bıraktığında ise yine kriz. Yani iyileşemiyorsun.”
- Dünden devam -
AYBUDER’le bağımlılıktan kurtulma mücadelesi veren Emre Bahçıvancı: İlaçla tedavi, tedavi değil
Sizi biraz tanıyabilir miyiz Emre Bey?
Otuz üç yaşındayım ve İstanbul doğumluyum. On beş yıldır eroin bağımlısıyım. On yedi yaşlarımda başladım madde kullanmaya ve ilerleyen zamanlarda dünyanın en ağır uyuşturucusu olan eroin ile tanıştım. Bırakmak için çok çeşitli yolları denedim, fakat hiç başarılı olamadım. Yavuz Tufan Koçak Hocamın da anlattığı gibi, ilâçla tedavi bir sistem değildir! Gidip tedavi oluyorsun. Reçeteni eline veriyorlar ve bu ilâçları devamlı kullanman gerekiyor. Bu sefer de seni ilâca alıştırıyorlar ve taburcu ediyorlar. Bunları kullanıyorsun, bir yere kadar seni idare ediyor. Fakat ilâçları kestiğin zaman, sen yine bir yoksunluk, yine bir kriz hissediyorsun ve ilâcı bulamadığın zaman yine maddeye dönüyorsun...
Sizi, madde kullanmaya iten şey neydi ve nasıl başladınız?
Arkadaş ortamı diyelim, çünkü okulda başladım madde kullanmaya. “Bir kez deneyelim!” hevesi ile başladık. İlk basamağımız eroin değildi tabiî, önce esrar içtik. Esrarı içmeye başlıyorsun, fakat belli bir süre sonra yetersiz kalıyor ya da bulunmuyor. Esrar yetmemeye başlayınca, “Bunu da deneyeyim, şunu da deneyeyim” derken eroine başladık. Ama esrar ve eroinin arasında dağlar kadar fark var. Eroini her şeye rağmen bulmak ve içmek zorundasın. Şimdi Bonzai diye bir şey çıktı; onu hiç denemedim ve denemek de istemiyorum. Nasıl bir cep telefonunu her gün şarj etmek zorundaysan, eroini de öyle almak zorundasın. Çünkü bunu kullanan insanlar, o olmadan normal bir şekilde hareket edemez hale geliyor artık. Normal bir işi yapması için bunu mutlaka kullanması gerekiyor. İçmediği zaman hiçbir şey yapamıyor.
Aileler için bilgilendirici olması anlamında biraz detaylı soracağım. Emre Bey, siz nasıl bir süreç yaşadınız ve nasıl ulaşıyordunuz bu maddeye?
Ben nasıl ulaşıyordum? Bugün Türkiye’nin, İstanbul’un her yerinde bulundurmak ve bulmak o kadar basit ki! Ben yurtdışında, Bulgaristan’da da bir hayli zaman kaldım. Orada başladık kullanmaya. İstanbul doğumluyum, ama zamanımın çoğunu orada geçirdim. Türkiye’ye döndüğümde kimseyi tanımıyordum. Fakat bulmak istedikten sonra dünyanın en ücra köşesine gitseniz de yine bulursunuz. Hani koklaya koklaya bulunur diyorlar ya, işte bağımlılar öyle buluyor. Çok ucuza satılıyor. Uyuşturucu uyuşturucu olsa tamam diyeceğiz, fakat alıp içtiğimiz uyuşturucunun içinde ne olduğunu bilmiyoruz. Bağımlısın ve ne olursa olsun içmek zorundasın.
Hayatınızı nasıl etkiledi Emre Bey?
Hayatımı mahvetti! Her şeyimi kaybettim, ailemi mahvettim, hayatım diyeceğim hiçbir şeyim kalmadı... Çok güzel bir işim ve yaşamım vardı. Zamanla her şeyini kaybediyorsun. Hiçbir şey yapamıyorsun ve bir özürlü gibi oluyorsun. Parasız kalıyorsun. Tek bir noktaya odaklanıyorsun, bu nokta ise o maddeyi bulmak oluyor! Parayı bulmak ve parayı bulduktan sonra da maddeyi bulmak zorundasın. Tek amacın bu! Hayatta bundan başka bir amacın kalmıyor. Maddeyi bulduktan ve içtikten sonra da çalışamaz hale geliyorsun. Yani kafan çalışmıyor, uçuyor gidiyor...
Para bulma süreciniz nasıl gelişti, yani parayı bulmak için ve eroini bulmak için neler yaptınız?
Evden istiyorsun, cep telefonunu satıyorsun, neyin varsa değerli satıyorsun. Arkadaşlarından istiyorsun, zamanı geliyor hırsızlık yapıyorsun! Her şey var bu yolda!...
Madde kullanımı kişiyi her türlü suça yönlendiriyor mu Emre Bey?
Her türlü suça yol açıyor. Ben, uyuşturucudan dolayı cezaevine de girdim. Cezamı çektim ve temiz olarak, arınmış olarak çıktım. Kendime “Bu işi bir daha yapmayacağım, bunu içmeyeceğim, doğru düzgün çalışacağım!” diye söz verdim. Denetimli serbestlik yasası çıktı, ondan faydalandım. Üç ay Adliye’de çalıştım. Bir sene, haftada üç sefer, iki sefer, bir sefer-zamanla düşüyor-imza attım. Bu süreç bittikten sonra özel sektörde çalışmak istiyordum. Sabıka kaydımı almaya gittim. Öyle bir sabıka kaydı veriyorlar ki sana, kimse işe almaz! Sadece uyuşturucu mahkûmları için değil, her mahkûm için böyle bu memlekette. Her şeyi öğreniyorsun içeride, öğrenmeme şansın yok, bütün azılı suçlularla içerdesin çünkü. Adam iki sefer girmiş, üç sefer girmiş; on sene, on beş sene yatıyor. Konuşulacak başka bir şey yok ki... Ondan sadece suçu öğreniyorsun. Uyuşturucu bağımlısı gençlerin rehabilite olacağı bir merkezdir aslında cezaevleri. Fakat şimdi kaderine terk ediyorsunuz… Türkiye’de bir eksikliktir bu. Belli bir süre çalıştım. Sabıka kaydı istiyorlar ve ben oyalıyorum, bilmem ne yapıyorum. Bu ve benzeri sıkıntılardan dolayı işsiz kalıyorsun, güçsüz kalıyorsun ve yine maddeye alışıyorsun. Çalışsaydım belki de maddeye geri dönüş yapmayacaktım, oyalanacak bir işim olacaktı. Türkiye şartlarında kimse sekiz saat çalışmıyor, on iki saat çalışıyor. Sabah gidip akşam gelen adamın maddeyi düşünmeye de, aramaya da vakti olmaz. Zaten yorgunluktan vücudu iflâs etmiş, eve nasıl gidip, nasıl yatacağını düşünüyor.
Size kesin bir şekilde bırakma ve uzaklaşma kararını verdiren şey neydi?
Ya hırsızlık yapıp, birini gasp edip öldürüp cezaevine girecek, içeride çürüyeceksin. Ya maddeye devam edip-affedersiniz ama-köpek gibi bir cami tuvaletinde öleceksin! Ya da bundan kurtulacaksın! İki tane yol var önünde, ikisinden birini seçmen gerekiyor. Biz, inşallah doğru yolu seçtik.
Yavuz Tufan Koçak Bey’in kurduğu “Ayık Yaşamda Buluşalım” derneğindesiniz. AMATEM’de bulamadığınız, göremediğiniz, ama bu dernekte bulduğunuz şey neydi Emre Bey?
Burada kendimi çok iyi hissediyorum. Benim yaptığım büyük bir mu’cize… AMATEM’den ve diğer hastanelerden-ben oralarda da yattım-daha da bağlı çıkıyorsunuz. Resmen uyuşturuyorlar insanları. Doktorlar bağımlılara ilâçlar yazıyor; illegal uyuşturucudan legal uyuşturucuya geçiyorsunuz! Onu içmediğin zaman yine bir yoksunluğa, yine bir arayışa geçiyorsun. Bu sefer mecburen yine doktora gidip yazdırıyorsun. Doktor ömür boyu yazmayacak ki sana bu ilâçları! Bu süreç bitiyor, bu sefer ilâcı bulamıyorsun ve yine maddeye dönmeye başlıyorsun. “Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği”nde bulduğum şey belki sevgidir, belki şefkattir!.. Burada sizden bir beklenti yok. AMATEM’e gittiğin zaman altı-yedi ay sonraya gün veriyorlar size. Zor durumda olan bir insan altı-yedi ay dayanabilecek, yaşayabilecek mi bakalım? Devletin bunu acil olarak çözmesi lâzım… Yetmiş milyon nüfusu olan bir ülkeyiz. Avrupa’nın en çok genç nesline sahip ülkesiyiz. Fakat ne acıdır ki bu genç nesil şu an yok oluyor. On sene sonra meslekî boşluklar ve daha birçok şey olarak şahit olacağız buna. Maalesef ki bizim ülkemizde hiçbir şey gelişmeyecek!..
Ailelerin ve okuldaki yetkililerin nelere dikkat etmesi, nasıl davranması gerekiyor sizce?
Aile çok dikkat etmeli bu konuda; çocuğu zaten belli eder kendini. Okula gitmemeye, notları düşmeye, eve gitme-gelme saatleri değişmeye, arkadaş çevresi, davranışları değişmeye başlar. Bilinçli bir anne-baba bunu hemen fark eder. Fark ettiği anda hemen bunun sınırını koyması lâzım. Yakın tarihte televizyonda bir anne gördüm. Üç yüz elli lira haftalık ile çalıştığını ve bunun üç yüz lirasını madde bağımlısı çocuğuna verdiğini söylüyordu. Çocuk evden kaçmış, on beş gündür ortada yok. Ne madde kullanıyor bilmiyorum. Sen, madde alsın diye çocuğa imkânı, parayı sağlıyorsan bu çocuk maddeyi bırakmaz, bırakamaz. Bu annelik değil, düşmanlık olur. Gerekirse evden uzaklaşacak, her türlü ilişkiyi kesecekler. Dışarıda kalacak, hayatı öğrenecek, parklarda uyuyacak; belki o zaman akıllanacak!
Madde bağımlılığından kurtulmak için semt ya da şehir değiştirmek mi, yoksa kullanıcı ile gönül bağı kurup direkt temasa geçmek mi daha sağlıklı ve doğru bir çözümdür sizce?
Ben üç ülke değiştirdim; ne oldu? Bir şey fark etti mi sizce? Hayır! Ailenin evlâdıyla bağını sağlamlaştırması ve bir de evlâdını bir şeye yöneltmesi gerekir. Her kesin bir yeteneği vardır; kiminin spor, kiminin müzik, kimininki başka bir şeye… Çocuğunun neye yeteneği var ise keşfedip o yöne yönlendirmesi gerekmektedir. Çocuk kötü bir çevrede boş kaldığı zaman, arayışlarını yanlış yollara çeviriyor. Bugün Türkiye şartlarında bütün gençlik o yola sapıyor maalesef ki! Meselâ en basit örneği; sporcu yetişmiyor bizim ülkemizde! Yetmiş milyon ülkeyiz, yüzücü yetişmiyor, koşucu yetişmiyor… Bir sürü branş var, ama sporcu yok!
Sizce uyuşturucunun genç nesile bu kadar inmesinin sebebi nedir ?
Eğitimsizlik! Televizyonlarda çıktığı zaman “Aman! Esrar, eroin lâfını duymasın” diyerek saklıyorlar çocuklardan. Oysa ki ilkokullarda “esrar içerseniz şu, eroin içerseniz şu sonuçlar doğar” diye bilinçlendirilmeye başlanacak bu çocuklar. Bilinçlenme olmadığı için çocuk da belli bir yaşa geldiği zaman merak salıyor ve hapa, alkole, esrara, eroine başlıyor.
Çetin bir mücadele içerisindesiniz; geleceğiniz için düşünce ve planlarınız nelerdir?
“Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği’nde “Bir günlük yaşıyoruz, yarın ne olacağımızı bilemiyoruz!” diye bir cümlemiz var. “Ya öleceksin, ya kalacaksın” mücadelesi bizimkisi! Ölüm de şerefli bir ölüm değil; affedersiniz köpek gibi bir ölüm. Kimse gelmez cenazene! Bir anne için evlâdının tuvalette ölmesi ne demektir? Ben, böyle bir ölüm istemiyorum... Her şeye rağmen yaşamak çok daha güzel bence… Bir toz parçasına esir olabiliriz, ama ondan da kurtulabiliriz. Ben eroin bağımlısıydım, ama on beş gündür içmiyorum. Hiçbir ilâç almadım ve hiçbir şey kullanmadım. Benim buraya gelecek kadar dahi param yoktu cebimde. Babam yetmiş beş yaşında. Onun kartını aldım ve buraya geldim. Ben bunu başardıysam herkes başarır.
Ailelere, geçmişte kullanmış olanlara, kullanıyor olup da bırakmak isteyen arkadaşlara ne söylemek istersiniz?
Bir bağımlının kendisinin bırakmaya karar vermesi gerekir. Aile baskısı ile olacak bir şey değil bu. Bağımlı eğer bırakmak istemiyorsa, hastaneye de yatırsanız, buraya da getirseniz yine de kaçar. Önce kafasında bitirecek bu işi. Ya, bizim dediğimiz gibi dibe vuracak, beş parasız kalacak, her tarafı tüketmiş, ailesini bitirmiş, sosyal hayatını her şeyini sıfıra getirmiş bir durumda kalıp, ölecek; ya da doğru yola girecek! Bunun başka çıkar yolu yok...
Karar vermesi için neye bakması ve neyi anlaması lâzım Emre Bey?
En basiti; “Neredeydim, nereye geldim?” sorusu ile aradaki farkı görecek. Sen bağımlı doğmadın ki; değil mi? Senin bir hayatın vardı, o hayattan bağımlılığın dibine geldin. Eve gidecek, otobüse binecek, sigara alacak paran yok. Eskiden çalışıyordun, maaşını alıyordun, sosyal bir hayatın, arkadaşların vardı, gezmeye, sinemaya v.s. gidiyordun. Oturuyorsun öylece! Şimdi ise maddeye bağlanmışsın ve bu maddeyi bulmak için her şeyi yapıyorsun. Etrafında kimse yok; bir talepte bulunacaksın, para isteyeceksin diye kimse seninle arkadaşlık da etmiyor. Adam biliyor madde bağımlısı olduğunu. Eskiden selâm veren, borç verdiğimiz insanlar selâmını bile kesiyor, “benden para ister” diye yolunu değiştiriyor... Bunu görebiliyorsa, işte o zaman anlamaya başlıyor hatasını.
“Madde kullanım oranları eğitimsiz insanlarda çok daha yüksek!” deniliyor. Sizce bu düşünce doğru mudur?
Böyle bir şey yok. Bugün Türkiye’de uyuşturucu kullanımı en yaygın olarak sosyetededir. Görüyoruz ünlüleri durumunu. Örnek aldığımız çoğu insan kokain, eroin v.s. operasyonunda içeri alınıyor. İsim vermek istemiyorum! Benim işlediğim suç bazı ünlülerin suçunun yanında hiç kalıyor. Fakat bu adamlar on beş gün, yirmi gün sonra çıkıyorlar... Bunun; eğitimli, eğitimsiz diye bir ayırımı yok. Bu maddelerin verdiği hasarın okullarda seminerler ile çocuklara daha detaylı anlatılması, ailelerin ise bu konuda ciddî anlamda bilinçlendirilmesi gerekiyor. “Aman kimse duymasın!” diye saklamak ise en büyük hata. Allah kimsenin başına vermesin bunu. Sen bunu ne kadar saklarsan sakla. Sen sakladıkça çocuk sana karşı da kullanmaya başlıyor bunu. Nasıl ki kanser bir hastalıksa, son dönemde Afrika’da baş gösteren Ebola bir hastalıksa, madde bağımlılığı da öyle bir hastalıktır. Bu dünyaya yayılmış büyük bir hastalıktır ve ciddî anlamda bununla mücadele etmemiz gerek. Çaresini biz niye bulmayalım?! Çocuğumuzun madde kullandığını saklamazsak eğer, belki komşumuz, belki bir arkadaşımız, bir yakınımız yardımcı olacaktır. “Derdini söylemezsen derman bulamazsın!” Tek başına hiçbir şeye çözüm bulunamıyor. Elbirliği ile hareket etmek gerekiyor. Madde bağımlısı kavramı değiştirilmeli. Bütün gün kahvehanede oturmak, sigara içmek, alkol tüketmek de bağımlılıktır. Madde bağımlılığı da bir hastalıktır ve acil olarak çözümüne bakılmalıdır!..