"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

En büyük sorumluluk ailelerde

06 Aralık 2014, Cumartesi
Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği Başkanı Yavuz Tufan Koçak, ailelerin çocuklar üzerindeki önemine dikkati çekerek, “Çocuğun en önemli yılları aile yıllarıdır. Anne-baba çocuklarını iyi eğitmeli, onunla sevgisini paylaşmalı, ona değer verdiğini hissettirmeli. Ben anne adaylarına sesleniyorum; çocuk yapacaksanız eğer, çalışmayacaksınız. Bir insan yetiştiriyorsunuz, bu o kadar önemli ki...” dedi.

- Dünden devam -

Sosyal anlamda kimlerin, hangi yetkililerin ve mercilerin daha dikkatli ve uyanık olması gerekiyor sizce? 
İşte “püf” noktası burası! Öncelikle aileler çok önemli. Çocuğun en önemli yılları aile yıllarıdır. Anne-baba ilişkisi, anne-babanın bu konu hakkında bilinçli olup-olmaması, eğitimleri, kültürleri o kadar etkili ki! Çocuk, anne ve babada ne görürse onu kopyalıyor. Anne-babanın, bağımlılığa gelmeden önce çocuklarına değerli olduklarını hissettirmeleri gerekiyor. Doğan Cüceloğlu Hoca bunu yıllarca anlatmıştır. Çocuklarının gözlerine bakmalı, hiç kimse ile mukayese etmemeli ve kapasitelerinin üstünde yük vermemeye çalışmalılardır. Çocuklarının bir birey olduğunu ve kendine güvenli hale geldiğini görmeleri gerekmektedir. Velev ki yapamadılar, velev ki çocuk kullandı ve bunu hissettiler. O zaman panik yapmadan suçlamadan doğru yerden doğru yardımı almak zorundalar. “O arkadaşlarının yüzünden oldu, o arkadaşlarının yanına gitme!” demesinler n’olur! O arkadaşların anne babası da onu gösteriyor çünkü. Öteki kavramı var bizde. Oysaki öbür çocuklar da bizim çocuklarımız! Yani o mahallede bir pislik varsa, önünde sonunda bize de bulaşır. Arkadaşlarını kötülemesinler, yasaklarla, tehditlerle çocuğu iyice bunaltmasınlar, evin kurallarını koysunlar. Fark edildiğinde çocuk doktora götürülüyor. Ben, doktora götürmeyin diyorum. Çocuğun da güvenebileceği birine, psikologlara, pedagoglara ya da sosyal hizmet uzmanlarına götürsünler. Lütfen ilâç yazan tıp doktorlarından uzak dursunlar! Onun konuşmaya ihtiyacı var. Bakın, anne babalar hayır diyemiyorlar! Anne-baba çalışıyor diye fast foodlar için para veriyorlar. İşte o paralara dikkat etsinler. Üşenmeyip çocuklarına yemek yapsınlar. Ben anne adaylarına sesleniyorum; çocuk yapacaksanız eğer, çalışmayacaksınız. Bir insan yetiştiriyorsunuz, bu o kadar önemli ki...

Bonzai tam bir tuzak

Son dönemde adına sıklıkla rastladığımız “Bonzai” hakkında bilgi alabilir miyiz sizden?

Çocuklarımızın esrar denilerek kandırıldığı, kurutulmuş otların üstüne sıkılan sentetik bir kimyasal, zehir karışımıdır Bonzai. İçinde bir ana madde var. Ağırlığı çok yüksek bir bağımlılığı olan met türevi bir şeydir. Bunun içerisinde fare zehri, ddt, hayvanlara vermiş oldukları bilmem neler ve yoğunluk elde etmek için içine kattıkları daha birçok kimyasal madde mevcut. Maalesef ki bunu otların üstüne serpiştirerek esrar diye satıyorlar bugün!
 
Peki, esrar ve eroinden sonra Bonzai’ye bu kadar hızlı bir geçişi ve Bonzai’nin çok ucuz ve kolay bir şekilde çocuklarımıza ulaşmasına dair düşünceleriniz nelerdir? 

Bakın eroin bir efsanedir. Eroinden hepimiz korktuk, ürkütücü bir şey. Fakat bu madde esrara benzediği, sigaranın ucunda çok az bir parçayla içildiği, kokusu olmadığı için tercih ediliyor. Ama bunu satan, yani aşıcı dediğimiz insanlar “Ya bak ne güzel kafası var, akmaz, kokmaz, sigaranın ucuna 2 parça konuluyor!” diyerek esrarmış gibi anlatıyorlar. Ucuz olmasının sebebi ise, maliyetinin çok düşük olmasıdır. Bakın önüne gelen bunu merdiven altlarında imal ediyor!.. 
1 litrelik ana sıvıyı adresinize teslim olarak internet kanalıyla getirtiyorsunuz. Onun içerisine bir tuvaletin içinde her türlü zehri sıkıp bir sürü sıvı doldurabiliyorlar. Bakın, narkotiğin seminerlerinde benim de ağzım açık kaldı. 1 litrelik o sıvıdan iki yüz bin paket Bonzai üretiliyormuş. Bunu 5 liraya da satsalar-ki öyle olduğu biliniyor-çok büyük para. 2011 yılında iki yüz, üç yüz liraydı bu madde. Şu anda gerçekten çok ucuz. Yani tek bir sigara nasıl satılıyorsa bakkallarda, onun gibi tekli satılıyor ve “bir kapak” deniyor ona.

En yakın arkadaşlarına dikkat

Nerelerden ulaşılabiliyor bu zehire?

Hiç ummadığınız dükkânlardan, ummadığınız arkadaşlardan ulaşılıyor buna. Anne-babalar zannediyorlar ki bunu satanların hep böyle kara kaplı, kara suratlı, acayip kılıklı, torbacı tipli gibi bir imajı var. Ama hayır! Sınıftaki ya da evine girip çıkan en yakın arkadaşıdır belki de bunu evlâdına sağlayan kişi. En yakını... 
“Her kullanıcı aynı zamanda ileriki zamanın bir satıcıdır!” düşüncesi sizce doğru mudur? 
Aynen doğrudur! Kullanıcı da onu temin etmek için birkaç kişiyi daha alıştıracak, torbacıdan aldığını onlara dağıtacak ki kendi payını ayıracak. Satıcı derken, para kazanmak için yapmaz, ama kendi kullanacağı maddeyi elde etmek için yapar. Yapmak zorunda!

Denetimli serbestlik çok yanlış bir uygulama

Türkiye’de bağımlılık adına gerçekten toparlanabilmek için ne yapılmalı ve devlet kademelerindeki yetkililer sizce neler yapmalı?

Bir kere en başta yasal boşluğu doldurmamız lâzım. “Denetimli Serbestlik” diye bir şey çıkardılar! Denetimli serbestlik, hapishaneye atılması gereken bir adamın cezasını en az beş sene erteliyor. Ama o adam, beş sene içerisinde beş yüz kere ölüyor. Bakın, işte bu yasal boşluktur! Bugün satıcı kategorisindeki insan üzerinde mal yakalandığında “kullanıcıyım” dediği zaman ceza almıyor. Bağımlılar, polislerin karşısında “Hadi gel korkmuyorum!” diyerek dalga geçerek içiyorlar bunu. Bir dejenerasyon var; hükümetin bu yasal boşluğu çok acil tamamlaması lâzım. Ben ‘denetimli serbestliği’n çok yanlış bir uygulama olduğunu her yerde söylüyorum. Çünkü “denetimli serbestlik”  İngiltere’den alınan bir model, ama oradaki gibi değil bizde. İngiltere’de, “küçük çocuklara satmanın cezası çok ağır” diye yasa da var, ama bunun önünde yine “denetimli serbestlik” var. “Denetimli serbestlik” aşılana kadar ölüyor çocuklarımız! Buna sebep olarak “ceza evleri dolu!” diyorlar. Biz Maltepe Cezaevine de gidiyoruz. 18 yaş altı gerçekten dolu, çok kötü bir noktadayız. Okullar açılıyor. Gönlümüz asla istemiyor, ama böyle giderse daha çok ölümler göreceğiz. 1 yılda çok ciddî rakamlarda kaybımız oluyor. Üç yüz kişi bir anda öldüğü zaman bütün Türkiye ayağa kalkıyor. Fakat topladığınız zaman bu zehirlerden yılda binli rakamları geçen kayıplar yaşanmaya başladı. Bakın kimsede ses-seda yok! Toplumda bir tepki yok! Bu çok düşündürücü ve üzücü...

AMATEM derhal kapatılmalı

AMATEM, Yeşilay ve daha başka kuruluşlarla koordineli bir çalışmalarınız var mı? Bu anlamda size destek oluyorlar mı? 

Bu konuda maalesef ki statüko var. Çözüm olmadığını bile bile yıllardır bildiklerini yapıyorlar. Benim özel hastanede yaşadığımdan daha kötüsü yaşanıyor orada. İçerde mal satıldığını fotoğrafları ile defalarca basına verdik biz. Bahçede uyuşturucu kullanılıyor. AMATEM çözümden ziyade, çok daha kötü bir hale getiriyor bu olayları. Dünyada bir örneği yok artık. Özel hastaneler ise, tamamıyla para olarak bakıyorlar bu işe. Kantinlerinde alış verişin içerisinde uyuşturucu satılıyor. Bağımlılar ölüyor. Biz “can pazarı” diyoruz buna. O çocukların ölmemesi adına bu sistemin yanlışlığını ölene kadar bağıracağım. Bugün ben de yetki olsaydı, hemen AMATEM’leri ve benzer hizmetler veren özel hastaneleri kapatırdım!

Bağımlılıktan kurtulmaya çalışan arkadaşlarımıza sosyal hayatta ne kadar hayat hakkı tanınıyor? Hayatlarını sağlıklı bir şekilde idame ettirebilmeleri için iş imkânları var mı, yoksa bunun için neler yapılmalı?
Bağımlı olmak, bağımlılıktan kurtulamamak en büyük derdimiz zaten. Velev ki iyileştik, bağımlı olduğumuzu hissettikleri an işten atıyorlar! Yani dışarıda da dışlanan bir statü konumu içerisindeyiz. Bağımlı dendiği zaman insanlar hep bir adım geriden gidiyor! Bu imajı kırmamız lâzım. Bizim “Bağımlılık Köyleri” projelerimiz var. Orada, bu insanlara öncelikle birer meslek öğretilmeli. Çünkü bağımlıların çoğu tahsillerini tamamlayamıyor. Açıktan eğitimler için kolaylıklar sağlanmalı ve özellikle meslekî eğitimler verilmeli. Bağımlılar normal insanlar gibi sabah 08:00-akşam 19:00 arası çalışamayacaklardır. Azerbaycan’da, Bulgaristan’da, Avrupa’nın tamamında, hiç aklımıza gelmeyen ülkelerde olan bir köy sistemi var. Bunlara “Telepatik Komünite” deniliyor. Bu köylerde atölye şeklinde daha serbest çalışabilirler. Devlet ya da yerel yönetimlerin ayarlaması gerekmektedir artık bunu. Bu çocuklar toprağı, suyu bilmiyorlar, spor yapmıyorlar, meslekî eğitimleri yok, sosyal ve kültürel-tiyatro, sinemalar-faaliyetleri yok, tabiat gezileri yok... Bir hayvan almak ya da bir bitkiyle uğraşmak sorumluluktur ve var olma duygusunu geliştirir. Maliyeti çok düşük prefabrik binaların olduğu bir komplekste, rekreasyon çalışması ile bir kaç ay sürecek bir rehabilitasyonla tekrar hayata kazandırılabilir çocuklarımız...  

Hedefimiz bağımlılar köyü kurmak

“Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği”nin çalışmalarına değinebilir miyiz biraz? 

“Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği” olarak bizim amacımız bütün Türkiye’ye örnek model olacak, az önce anlattığım o bağımlılık köyünün küçüğünü kurmaktır. Eğer kurarsak amacıma ulaşmış olacağım. Çünkü arkamdan gelen bir sürü ‘Yavuz’ olmaya başladı, yani danışmanlar yetişti. Başka şehirdeki belediyeler de bu köyleri örnek olarak görecek ve kendileri de yapacaklar. Buradan gönüllü arkadaşlarımız gidecek ve orada sistem kurulana kadar gönüllü görev yapacaklar. Küçükçekmece Belediyesi’nin ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın desteği ile bu iş çok daha güzel bir hale gelecek. Amerika’da dinlenme evi diye tabir ettikleri bir çay evi modelini Küçükçekmece’de yapmak istiyoruz. İyileşmekte olan bağımlıların birlikte olabilecekleri, kitap okuyabilecekleri, beraberce sohbet edip yardımlaşabilecekleri bir yer. Küçükçekmece’de bunu yapabilirsek, inşallah bütün Türkiye’ye yayılacak.

Etiketler: melek şafak
Okunma Sayısı: 2656
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı