"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ali Fuat Başgil: Bediüzzaman gibi şevk ve ümit aşılamak lâzım

29 Ekim 2018, Pazartesi 00:19
Başgil, ziyaretimizde yeis dolu bir konuşma yapan Nurettin Topçu'ya döndü; “bak” dedi “gençlere Bediüzzaman gibi ümit ve şevk aşılayacaksın. Senin gibi yeis değil.”

NUREDDİN TOKDEMİR’İN HİZMET HATIRALARI (6)

Diyor ki Üstad; “Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı meşveret-i şer'iyedir. ‘Onların aralarındaki işleri istişare iledir’ âyet-i kerimesi şûrâyı esas olarak emrediyor.” Elhamdülillah bugün cemaatimiz meşveret sistemini tam olarak, tekemmül ettirerek tatbik ediyor. Bu önemli müesseseyi gözümüz gibi muhafaza etmemiz lâzım.

“Evet, nasıl ki nev-i beşerdeki telâhuk-u efkâr ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi…” yani filana bırakamazsın, eğer siz Endülüs Emevi devletini 8 yüzyıl oradaki İberik Yarımadası’ndan çekerseniz bugünkü fenni ve terakkileri izah edemezsiniz. 

Dolayısıyla bakın Üstad ne diyor: “En büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûrâ-i hakikiyeyi yapmamasıdır.” Bugünkü şu keşmekeşin yegâne sebebi de bu. 

Üstad hacca nasıl bir anlam, mana yüklüyor. “Bir kongredir orası” diyor. Değil mi, bütün İslâm âleminden gelen insanlar orada bu şûrâyı yapacaklar. 

Menfi siyasetten Allah'a sığınırız

Bizim bir Marangoz Şevket Abimiz var. İstanbul’da bir hayli hizmet etti. Talebelere, gençlere çok önem verirdi. Bir gün hacca gitmiş. Risale-i Nurlar’ı o tarihlerde okutamıyor. Oranın müftüsüne gitmişler, mihmandarları demiş ki “Bu Türkiye’nin büyük âlimlerinden filandır.” O da demiş ki, “Eğer siyaset filan yapmazsanız, o zaman meseleyi rahat konuşun.” Şevket Abi demiş ki “Euzubillahimineşşeytani vessiyase. Müftü, “Maşaallah, maşaallah” demiş. Tabiî Üstad bu meseleyi menfî siyaset için kullanıyor, yani yoksa bir ülkenin, memleketin yönetimi böyle kalkıp da şeytandan kaçar gibi bir mesele değil. Menfî siyaset dini alet eder, kimlik üzerinden siyaset yapar, dinsizliği siyasete alet eder v.s. Çünkü tarafgirlik o hale getiriyor ki salih bir adam kendi fikr-i siyasisine muhalif olan bir başka salih adamı, Allah muhafaza, tekfir ediyor. Kendi fikr-i siyasisine muvafık olan bir münafığı da senakârane methediyor.

Bir toplumun siyasî nokta-i nazarı bu menfî temele oturuyorsa Hazreti Üstad nasıl “Euzubillahimineşşeytani vessiyase” demesin. Bediüzzaman Hazretleri’nin siyasî noktadaki müceddidliği de çok açık. Herkes gelsin okusun istifade etsin. Keşke bir platform olsa da her yerde bunları izah etsek. Çok açık. Onun için Üstad bu noktada söylemiş bunu. Bazıları der “Üstad böyle dememiş mi?” Kardeşim niye öyle demiş onu Üstad, o makamı söyle. Bunları birbirine iltibas etmeyeceksin. 

Aynen Bektaşi misali… Sormuşlar: “Niye namaz kılmıyorsun?” Demiş; “La takrabussalâte. (Namaza yaklaşmayın.)” “Arkasını oku” demişler, “ben hafız değilim” demiş. Bu hale düşürülürse bir toplum o da felâket bir şey. Onun için Risale-i Nur'u bir bütün olarak okumamız gerekiyor.

İman, zalimler karşısında dik durmayı gerektirir

“Evet, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder, taifeler kıt’alar dahi o şûrâyı yapmaları lâzımdır ki üç yüz, belki dört yüz milyon İslâmın -bugün milyarlar- ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak meşveret-i şeriye ile şahamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer'iyedir ki, o hürriyet-i şer'iye, âdâb-ı şer'iye ile süslenip Garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır. İmandan gelen hürriyet-i şer'iye iki esası emreder: Yani iman bunu iktiza ediyor ki, tahakküm ve istibdat ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek ve zalimlere tezellül etmemek…”  Zalimlerin karşında da dik durmak.

Onun için Üstad Hazretleri Mektubat’ta Namık Kemal'in sözünü alıyor: Muîn-i zalimîn dünyada erbab-ı denaattir (alçaklardır), köpektir zevk alan sayyad-ı bîinsafa (insafsız avcıya) hizmetten. 

Dolayısıyla demek ki:  “Zalimlere tezellül etmemek.  Allah'a hakikî abd olan, başkalara abd olamaz. “Birbirinizi, Allah'tan başka kendinize Rab yapmayınız.” İhlâs bu zaten. “Allah’ı tanımayan her şeye, herkese nisbetine göre bir rububiyet tevehhüm eder, başına musallat eder. Evet, hürriyet-i şer ‘iye, Cenâb-ı Hakk’ın Rahman, Rahîm tecellisiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hassasıdır.” İmanla hürriyet nasıl birbirinden ayrılacak. Onun bir temel özelliği. Hürriyet olmasa ne yapacaksın? 

Necmettin kardeşimizin kitabında bahsettiği, Üstadımız Arapça Hutbe-i Şamiye'yi Arapça olarak, irticalen, 10 bin kişinin karşısında bir velâdet-i Ahmediye (asm) gecesinde irad ediyor… Diyor ki oradaki kardeşimiz araştırma neticesinde, bu son ifadeler orada Üstad’ın duâsı olarak bitmiştir. 

Bütün konuları içine alan o duâ şudur: “Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itâb ve nefret, hevâ ve hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet, hüdâya tâbi olanlar üstüne olsun. Âmin.”

Bir hatırayla bitirelim: 

Allah rahmet eylesin Zübeyir Ağabey biz üniversiteli gençlere gerçekten çok faal, aktif, inisiyatif alan, bir şeyler ortaya koyan insanlar olmaya teşvik etti… Bizim eğitim sistemimiz ki ben 20 küsûr sene en yükseğinden en ortasına içerisinde kaldım, çalıştım ve şunu gördüm: Bu eğitim sistemi birşeyler yapmak değil, birşeyler olmak üzerine kurulmuş. Dikkat ediyorum, insanlar hep reis olmak, birşey olmak peşinde. Mesele birşey üretmek, birşey yapmak değil. Dikkat edin bütün insanlar hep böyle bakıyor. Ne olacak o zaman, herkes birbirini yiyecek… Nitekim de öyle oluyor. 

Allah selâmet versin, Ali Fuat Başgil o zaman sağ. Önemli fikir şahsiyetlerini ziyaret ediyorduk. Gittik, Ali Fuat Başgil, Nurettin Topçu, Bekir Bey… Topçu bir yeis tablosu çizdi, nefes alacak yer kalmadı. Bir kardeşimiz elini kaldırdı, Bekir Berk elini uzaktan salladı. Adamın cesaret-i medeniyesi kırıldı. Bu Bekir Berk yani… Oysa bırak, konuşsun ne olacak, hatalı eksik de olsa büyükler affeder… Onu Ord. Prof. Ali Fuat Başgil gördü: “Buyur evlâdım” dedi, “bir şey mi söyleyecektin?”  “Eğer izniniz olursa, ukalalık kabul etmezseniz, haddimi aşarak ifade edeyim, bir genç olarak size Üstadımızdan bir pasaj okuma emrini verir misiniz?” “O da buyur evlâdım” dedi. 

“Bediüzzaman Hazretleri’ne demişler ki; ‘Neden bu zindan-ı atalete düştük? Bu İslâm dünyası neden tembellik zindanına düştü? Niye vazifesini yapmıyor? Bu tembellik, bu atalet ne?’ Bediüzzaman buna karşı şöyle bir cevap veriyor: “Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte, himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd olan yeis rast gelir. Kuvve-i mâneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı “Ümidinizi kesmeyin.” (Zümer Sûresi, 39:53) kılıcını istimal ediniz.” Bir baktık ki Ali Fuat Başgil’in gözlerinin altından yaşlar iniyor. O kardeşimize ismini sorduktan sonra, Nurettin Topçu’ya döndü: “Bak” dedi “gençlere Bediüzzaman gibi ümit ve şevk aşılayacaksın. Senin gibi yeis değil” dedi. Sonra dışarı çıkıldı. Bekir Abi, o gencin omuzuna vurarak, “Keçeli tebrik ederim” dedi. O da “Ee abi” dedi “Elinle beni susturuyordun ya…” Genç Saidler yaşasın!

-DEVAM EDECEK-

Etiketler: nurettin tokdemir
Okunma Sayısı: 4467
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı