"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Halk sandığı iyi kullanmazsa demokrasi zora girer

21 Haziran 2018, Perşembe
DEMİREL’LE ÖZEL GÖRÜŞME NOTLARI (18 Ekim 2009) - 3

Halk, “Başka alternatif yok” denilerek yanlışa düşürülebiliyor. Halk sandığı iyi kullanmazsa demokrasi sıkıntıya giriyor.

“ALLAH ŞÂHİTTİR, SİZ ŞÂHİDSİNİZ; BİR ÖMRÜ İNSANLARIN İYİLİĞİ İÇİN HARCADIK”

(Selâmlaşma ve “hoş geldiniz” faslından sonra.)

M. Kutlular: 1964’te zât-ı âlinizle tanışmamızı çok iyi hatırlıyorum. O gün bugün hep ülke meselelerinde beraber olduk. Rahmetli Gümüşpala’nın vefâtı üzerine Adalet Partisi’ne genel başkan seçilmesi meselesi vardı. Merhum Bekir Berk, İdris Yamantürk, Cemal Külâhlı ile birlikte zât-ı âlinizi ziyâret ettik. O zamandan bu yana görüşmelerimiz devam etti. Vatan ve millete hizmetleriniz, demokrasi mücadeleniz çok takdire değer.

Demirel: Seneler geçiyor, ama nasıl geçiyor! Geriye dönüp baktığımızda boş mu geçmiş, dolu mu geçmiş, hizmetlerle mi geçmiş. Boş geçmişse bunun telâfisi yok. Bunun muhasebesini yapmak lâzım. 

M. Kutlular: Biz şâhitlik yaparız, siz boş geçirmediniz…

Demirel: Evet, Allah ve siz şâhitsiniz, biz boşa geçirmedik. İnsanların iyiliği için, huzuru, sükûnu, refahı, hakkı ve hukuku için uğraştık. Bu inşaallah İslâmköy’deki müzenin kapısında da yazılacaktır.

“Neme lâzım” demedik; “Bu bizi ilgilendirmez” demedik. Haksızlık etmemeye çalıştık, buğz etmedik. Bizim halkımız barışı sever bir halk, kavgayı sevmez, ama bir yere kadar barış. Bu her şeye rağmen olursa o zaman teslimiyet olur. Hiçbir zaman teslimiyeti kabul etmedik. “Bu yanlıştır, düzeltilmesi lâzım” dedik. Halkımızı aydınlatmaya çalıştık. 

Halk dediğimiz nesne çok karmaşık. Nesiller yetişiyor, geliyor, gidiyor, geçmiş zaman oluyor. Allah affetsin kusurumuz varsa; ama Allah şâhittir ki ihlâs ile hareket ettik. Kötülüğü niyet etmedik, kötülük düşünmedik. Yanlış yapmış olabiliriz, ama bunu kötü niyetle yapmadık. Kamu hizmeti yapanların herkesi memnun etmesi gerekir. Kamu hizmeti yapanların yanlış yapma hakkı yoktur.

“DİVAN-I HARB-İ ÖRFİ’DEN YÜZLERCE DAĞITTINIZ

Mehmet Kutlular: “Divân-ı Harb-i Örfî’den yüzlerce dağıttınız. Üstad’ın eserlerini gelenlere okudunuz. 12 Eylül darbe dönemi baskılarına karşı Bediüzzaman’ın -on beş kişinin asıldığı- 31 Mart Hâdisesi’nde yargılanıp beraat ettiği Divân-ı Harb-i Örfî’deki müdafaasındaki “Pâdişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yolunda gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa Peygambere tâbi olmayıp, zulüm edenler, pâdişah da olsalar haydutturlar” haykırışını ziyaret edenlere okudunuz. 

Demirel: Divân-ı Harb-i Örfî kitabı benim gene cebimde, devamlı masamda durur. Herkesin kahraman olması mümkün değildir. Bazı insanlar kahraman yaratılıyor. Gerçek liderler, önderler kahraman yaratılıyor…

(Bediüzzaman’ın da yirmi sekiz sene hapishanelere atılmasının, tarassutlara mâruz bırakıldığının anlatılması üzerine:)

Demirel: Öyle insanları hapishanelere götürmenin mânâsı yok. Onlar hapishanelere sığmaz. Atarsanız da hapishaneler onlar için Cennet bahçesi olur…

N. Tokdemir: Sizi teyiden Bediüzzaman diyor ki, “Bir adamın kıymeti himmeti nisbetindedir. Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir.”

M. Kutlular: Üstad, Asr-ı Saadet’teki demokrasi ve sosyal devlet anlayışını hedef gösteriyor. Millî irâdenin tecellisine, demokrasiye, insan hakları ve hürriyetlerine Kur’ân nâmına sahip çıkıyor. “Kimin itirazı varsa dört mezhepten delil gösterebilirim” diyor.

“NÂZIM HİKMET’TEN, AHMET KAYA’DAN SONRA ÜSTADDAN BAHSETMEZSE KÜÇÜK DÜŞER…”

C. İlhan: Sayın Cumhurbaşkanım, Başbakanın (Erdoğan) partisinin kongresinde on dört ismi saydıktan sonra “Said Nursî”nin ismini de sayması tartışılıyor. Bazıları, sizi atlayarak “ilk kez bir Başbakan’ın Bediüzzaman’ı telâffuz ettiğini” iddia ediyorlar. Oysa siz en zor ve sıkıntılı zamanlarda birçok kez açıkça Bediüzzaman’ı ve eserlerini nazara verdiniz. Meselâ “Bediüzzaman Mevlidi” tartışmalarında basın toplantısında“Bediüzzaman büyük bir İslâm âlimidir, Bediüzzaman’a âlim demeyenin alnını karışlarım!” dediniz. Bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Demirel: Erdoğan, Nâzım Hikmet’ten, Ahmet Kaya’dan bahsettikten, bunca ismi saydıktan sonra, bu meseleler konuşulurken Üstad’dan bahsetmezse küçük düşer. Kaldı ki bugünkü ortamda onun şehâdetine ihtiyaç olduğuna pek fazla kani değilim.

Hak için, hakikat için yaparsa takdir ederim, ama bunu başka maksatlarla yapıyorsa, kişi kendini meşrû ettirme amacıyla kullanıyorsa olmaz. Onu siyasî malzeme yapıyor. Türkiye, öyle bir yere gelmiş ki ne söylersen gidiyor. Bugüne kadar neredeydi?

“HALK İRŞAD EDİLİP AYDINLATILMAZSA YANILGI İÇİNDE GİDİYOR…”

M. Kutlular: Demokrat Parti, Demokratların derlenip toparlanması konusu…

A. Vapurlu: Bu işi derleyecek, toparlayacak zât-ı âliniz gibi milletin inanç değerlerine bağlı dindar, yani dini en azından asgarî ölçüde yaşayan, mânevî değerlere saygılı ve vasıflı bir mükemmel reis lâzım. Bu “mükemmel reis” mânâsı “Demokrat misyon”u tekrar canlandırır. Bu konuda himmet ve çalışmalarınızı bekliyoruz.

Demirel: Çok kırıp dökülmüş. Kırık dökükler var, toparlanması lâzım. Önümüzde süreç var. Önümüzdeki süreçte hazırlanmalıdır. Bu hareket içinde olmak isteyenlere kapısını açmalı.

Halk, “başka alternatif yok” denilerek yanlışa düşürülebiliyor. Halk “alternatif yok” diye yanlışı yapmaya devam ederse vebâl altında kalır. Halk sandığı iyi kullanmazsa demokrasi sıkıntıya giriyor…

Türkiye’nin demokrasi tecrübesi kısa. 60 sene çok kısa. Kanunî Sultan Süleyman tek başına 40 sene pâdişahlık yapmış. Halk iyi aydınlanırsa, irşad edilirse doğruyu yapıyor. Aydınlatılmazsa yanılgı içinde gidiyor. O yanılgıyı düzeltme fırsatını halka vermek lâzım. Bunun için de sabır lâzım.

“ZEMİN AÇIKTIR, BU SABIR İSTEYEN BİR DURUMDUR…”

İnsanları kucaklamak; Doğuluyu, Batılıyı, Kuzeyliyi, Güneyliyi herkesi iyilikte buluşturmak – yönlendirmek siyasetin işi. Biz hep “siyaset Türkiye’nin çimentosu olmalıdır” dedik. Siyasette herkes lâzım. Su taşıyan adam da, mekkarecilik yapan adam da lâzım. Zor iş; insan unsurunun olduğu yerde çok zor. Zemin açıktır, bu sabır isteyen bir durumdur. Bunun tedbiri yok. O zaman çarıkları giyip il il dolaşmak gerek.

Demokratlık ve muhâfazakârlık beraber olmalı. Sizin bu saydıklarınıza biz ‘muhâfazakâr ve demokrat” diyoruz.

İnönü bana dedi ki, “Bir ayağı Said Nursî’de, bir ayağı Tahir Hoca’da… Ben de Meclis kürsüsüne çıktım, “Sen bizi irtica ile suçluyorsun! Halbuki biz kurduğun okullarda okuduk” diye cevap verdim.

“SİYASETTE HALKIN RIZÂSI ŞARTTIR”

Halkın bir şeyler istemesi gayet tabiî.  Siyasette bir şey yapacaksan halkın rızâsı şarttır. Ama halkın rızâsı yanında doğruyu bilmesi, görmesi gerekir. Lider cesur olmalı, halk yanlış yapıyorsa çıkıp bunu söylemeli. Yani, halka doğrusunu söylemeli, halk aydınlatılmalı. Bugün gündelik siyaset yapanlar, kendilerini sokağa idâre ettiriyorlar. Bence siyasetçi rehber olur. 

“HUKUKTA MEFRUZ VE MUHDES…”

(Yeniden uzun tutuklulukların ve âdil yargılama hatalarının gündeme gelmesi üzerine:)

Demirel: Öyle bir Türkiye’de yaşanıyor ki, -şimdi- devlet gücü, adâlet gücü çok fazla yanlış kullanılıyor. Kargaşa - kuşku ortamından bütün Türkiye şikâyetçi. İktidar gücü adâletsiz kullanılıyor.

Medya fonksiyonunu yapmıyor, yapamıyor. Adama beş milyon dolar cezâ verirsin, şaşırır; ne yapacak? Adamın günâhı ne? Suçlu değil ki içeri atılıyor. Efendim ileri – geri lâflar etmiş. İleri – geri lâflar etmeyen mi var? Doğru yanlış karışıyor.

(“Ergenekon Dâvâsı” ve “derin devlet içinde hesaplaşma” tartışmalarına dair:) 

Mefruz ve muhdes. Bunlar hukukî terimler. “Çete, ihtilâl yapıp devleti ele geçirecek” diye iddia ediliyor. Peki, kim çete? “Onu bilmiyoruz, araştırıyoruz” diyorlar.

“REKTÖRLERLE KATİLLERİ HEPSİNİ AYNI TORBAYA KOYSANIZ ÇETE OLUR MU?”

Yalçın Küçük, Mustafa Balbay, Prof. Mehmet Haberal, Prof. Ferit Bey, Prof. Mustafa Bey, biri Malatya, biri Samsun rektörü. Bu arada birtakım bomba bulunduran, adam öldürmüş, silâh bulundurmuş kişiler var. Hepsini bir torbaya koymakla “çete” olur mu? Ama sen bir “ihtilâl olur” farzıyla adamları aylarca içeride tutacaksın; bu mantıkla olur mu?

Bu başlıbaşına adâletsizliktir. Mahkeme başkanları da bunu söylüyor. Türkiye korku ortamında, bunun yırtılması lâzım. Üniversite rektörleri ile adam öldürenleri, karanlık işleri yapanları aynı torbaya kosanız “çete” olur mu? Şimdi delil bulunamayıp serbest bırakılırsa (ki öyle olacaktır) günâh olmaz mı?

Türkiye’de ihtilâli yapacak askerdir. 800 bin asker, 250 bin subay, ihtilâli yaparsa onlar yapar; (dışarıdan destek olursa kendi içinde parçalı olur.) Türkiye askerî bir devlettir. Türkiye’de uçan kuştan haberleri olur. Bir Mustafa Muğlalı hâdisesinin tekrarından endişeler var. O zaman asker, sivil idâre altında (yapar); onun için sivil idâre lâzım!..

-DEVAM EDECEK-

Okunma Sayısı: 2955
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı