"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Özetle niye ve neye hayır?

Ahmet BATTAL
08 Nisan 2017, Cumartesi 23:59
Müdakkik ve müdekkik okuyucumuz Tayyar Bey referandum tartışmaları başladığında bazı sorular sormuştu.

Bugün önce bu soruları değerlendirelim:

S. 1. Mevcut anayasa; 1982’de % 92 “evet” oyu alan ve fakat Yeni Asya’nın “hayır” dediği bir Anayasa. Şimdi “hayır” demek, o zaman “hayır” dediğimiz darbe Anayasasına sahip çıkmak anlamına gelir mi?

C. 1. Yürürlükteki Anayasa hem uygulamasıyla ve hem de değişiklikleriyle delik deşik olmuş. Ama neticede bir darbe Anayasası. Yeni Asya’nın da yıllardır savunduğu, siyasilerin vaatleri arasında yer alan sivil Anayasa hep ertelendi durdu. Bu referandumla da sivil Anayasaya geçilmiyor. Daha demokratik bir Anayasa için harekete geçilmiş de bu teklif ortaya çıkmış değil. Zaten kaynağı MHP!

Bunlar tamam. Ama elbette mevcut teklife “hayır” demek, yürürlükteki sisteme “sahip çıkmak” anlamına gelmez.

“Kötü”den çıkıp “daha kötü”ye gitmeye ne mecburiyetimiz var. “Mevcuttan daha kötüsü yok ve olamaz” demek, cehalet değilse kaderi tenkittir.

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışmak bir puanlık yanlış ise, sıtmayı gösterip ölüme razı etmeye çalışmak beş kat yanlıştır.

S. 2. Maddelerin muhteviyatı halkımız tarafından açıkça bilinmemesine rağmen tamamen tarafgirlikle hareket ettirilen kalabalıklar iki siyasî çizgide, iki safa ayırılmış durumda. İçerik değil tarafgirlik bu derece ön planda iken bu referandum hakikî manası ile referandum olabilir mi?

C. 2. Olamaz. Zaten “hayır” dememizin bir sebebi değişikliğin muhtevası ise, diğer bir sebebi de yeni sistemin kamplaşmayı körükleyecek olması. “Evet”lerin devlet gücüyle, baskı ve korku ile dayatılması da yeni sistemin nasıl bir sistem olacağını net gösteriyor.

Zira AKP açıkça ifade ediyor: “Biz bu günkü fiilî durumu Anayasal hale getiriyoruz.”

Biz de soruyoruz: Bu günkü durum iyi mi ki Anayasal hale getirelim? Bilhassa cumhurbaşkanının, istediğini alıp dilediğini bırakan tek adam haline geldiği tarihlerden itibaren, Türkiye’nin eskisine nazaran daha iyi yönetildiğini söyleyebilecek bir kör var mı?

“Ama düşmanlarımız çoğaldı, o yüzden başarı azaldı” diyene de soralım: Neden düşmanımız çoğaldı? İstikrarlı ve iyi yönetimden mi yoksa zikzaklarla dolu kötü yönetimden mi?

Ve cevabını da verelim: Kimse kendisini kandırmasın (bizi zaten kandıramaz), iyi yönetim içeride de dışarıda da düşman azaltır, düşman değiştirerek ve düşman çoğaltarak “iyi yönetim” olunmaz.

S. 3. Çok maddeli ama aslında tek gündemli bu süreçte; partili cumhurbaşkanının, bakanların ve milletvekillerin rolleri iyice anlaşılmadan ve anlatılmadan, on sekiz yaş, milletvekili sayısı gibi “olumlu” maddelerle bir hedef saptırmaca mı yapılıyor?

C. 3. Kesinlikle doğru. Tam bir kuş yemleme ya da tavlama operasyonu.

On sekiz pişmiş yumurtayı önünüze koyuyorlar. “Bunların on sekizini de yemeniz şart” diyorlar. Ve siz biliyorsunuz ki ikisi sağlam, kalan on altısı çürük. Yemeye başlar mısınız? 

Elbette hayır.

S. 4. Partili cumhurbaşkanı problem mi? Neden? Geçmişimize ve bugüne baktığımızda aslında fiilî durumu yasal hale getirmek demek değil mi? Geçmişten günümüze; M. Kemal, İ. İnönü, ..., Özal, Demirel fiilen zaten bu işi icra etmiş değiller miydi? Hem “tam tarafsızlık” mümkün mü?

C. 4. Cumhurbaşkanının, bir partinin (muhtemelen genel seçimde birinci çıkacak partinin) genel başkanı olmayı sürdürmesi ile küçük ya da büyük bir partinin eski üyesi ya da taraftarı olması farklı şeyler.

Şöyle ki; konu “fikirler arasından birini tercih meselesi” değil. Konu doğrudan doğruya “partiyi idare” yani milletvekili listesini yapma yetkisi ile ilgili.

Anayasadan aldığı yetki ya da imkânla bir yandan çoğunluktaki partiyi ve dolayısıyla Meclisi kurgulayan ve diğer yandan da yürütmeyi tekeliyle, tek gözüyle, tek başına idare eden bir adama ancak “yetkili ve sorumsuz tek adam” denir. Anayasanın diğer maddelerinden millet ne yerse yesin.

Nitekim sorudaki örneklerden ilk ikisi yani M. Kemal ve İnönü resmen de partiliydi. Son ikisi olan Özal ve Demirel için ise durum tam tersidir. Kısmen Demirel ve bilhassa Özal, eski partilerini cumhurbaşkanı olduktan sonra da yönetmek isteseler de artık resmen bağları kalmadığı için doğrudan yönetemediler. Uzaktan ve vesayetle yönetmeye çalıştılarsa da sistem izin vermedi. Anayasayı çiğneyemediler. Karizmaya değil de fikre dayalı olan partiler, kurucu lider gidince de iyi kötü ayakta kaldı. Diğerleri ise (ANAP gibi) camdan kuleler idiler ve yıkıldılar.

AKP’yi hayatta ve iktidarda tutmanın yolu ilelebet hayatta kalamayacak birini o partinin başında tutmak olamaz. 

Siyaset bilimi şunu söyler: “İktidarla parti olunmaz, partiyle iktidar olunur”.

Dolayısıyla bu referandum operasyonunun amacı AKP’yi parti yapmak ve yıkılmaktan kurtarmak da değildir. Partiye dayanmayan, aksine partiyi sırtında taşımaktan neredeyse dizlerinin bağı kopan “bir adam”ın iktidarını biraz daha uzatmaktır.

Ne uğruna? Başka adam yok da ondan mı? Yoksa…!

***

Bir not: Son yazımızda üçüncü dünya savaşını ve kıyameti arzu eden küresel derin devletin (zındıka komitesinin) medeniyetler çatışması çıkarmaya istekli olduğunu, “evet”lerin çok çıkması halinde bu küresel kutuplaşmaya Türkiye’nin katkısının arttırılacağını, medeniyetler ittifakı projesine geri dönülmesi gerektiğini yazdık.

Başı Duman’lı bir internet takipçimiz şöyle yazdı: “Referandum sonucunu taa medeniyetler savaşına dayandırdınız ya vallahi helâl olsun. Yetmemiş İslâm’ın muzafferiyeti de bizim referandum sonucuna endeksliymiş. Hani siyasal İslâmcılık diyorsunuz ya. ‘Evet çıkarsa İslâm kaybedecek’ algısıyla sizin bu yaptığınız tam da Siyasal İslâmcılık oluyor bence. İslâm’ın elmaslarını kendi şişelerinize siper ediyorsunuz.”

Bu garip cümlelerde gizli bakış açısını şerh etmek için “alet etme” meselesini enine boyuna yazmamız lâzım. Ama şimdi mi? Hayır, değil… Şimdi mutedil olma zamanı!

Okunma Sayısı: 7346
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Faruk

    8.4.2017 17:30:55

    Yukaridaki YSK amblemindeki hayvan figürünü farkettiniz mi?Resmen dilini cikarmis bir arslan

  • Özcan Erkiş

    8.4.2017 15:56:21

    (1) Sayın Battal, referanduma dair bu nevi tenvir edici yazılarınız için teşekkür ediyoruz. Bilhassa hukukçu olmanız ve meseleyi hukuk, demokrasi, insan hakları, yönetim gibi geniş mânâda ele almanız bizim için meseleyi daha anlaşılır kılmaktadır. Zaten kampanya yalan, çarpıtma ve mugalata üzerinden yapıldığı için kafalar karışık. Yalan doğru içiçe ve aynı siyaset tezgahında pazarlanmakta. Keza soru sahibi sayın okuyucunun sualleri de kafa karışıklığının yansıması. Fakat bu sual ve cevaplarınız, meseleyi anlamamız isabetli olmuş. Ve mesele iyice açığa çıkmış oldu ki, getirilmek istenen tek adamlık sistemi, katiyen demokratik hukuk devletinin tesisi için referanduma sunulmuş bir sistem değildir. İşte tam da biz bu sebeple "Hayır!" diyoruz ve diyeceğiz. Tekrar teşekkürler. ...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı