Ekmek kuyruğu, mevye-sebze tanzim satış kuyruğu, yağ kuyruğu, et kuyruğu, mazot kuyruğu...
Memlekette her şeyin kuyruklusunu görmeye alıştık, yalanlar da artık daha bir kuyruklu. “Nass var” diyerek, enflasyonun sebebi olarak gördükleri faizi indirmek için politika faizini düşürdüler. Kuyruklarına basılmış gibi diğer bütün faizler fırladı, enflasyon başını aldı gidiyor. Ters yönde giden trene yanlışlıkla binen yolcunun, hatayı telafi etmek için trenin arkasına doğru yürümesi gibi.
Sonra, “faiz konusunda dayatmaları etkisiz hâle getirdik, faizi düşürdük, enflasyonu da düşüreceğiz” diyerek faizi sabit tuttular. Yüksek ve düşük faiz için ayrı nasslar mı var? Yüksek faiz haram da, düşük olanı helâl mi?
Türk Lirası’na değer kazandırdık dediler, milli paramızı kullanalım dediler... Açtıkları ihalelerde bedeller dolarla-euro’yla hesaplanıyor, kullanım bedelleri yine dövizle belirleniyor, geçiş garantileri dolar ve euro üzerinden ödeniyor. Yurtiçi borçlar bile dövizle alınıyor, TL mevduatlarına dolar kuru üzerinden kazanç getirisi garanti ediliyor, vatandaş da “liralaşmaya” davet ediliyor.
Sene başında eksi enflasyon göreceğimizi söylediler, sonuç; resmi rakamla yüzde 54 enflasyon çıktı. TL’ye, bir Feridun Düzağaç şarkısında geçtiği gibi “dipteyim, sondayım, enflasyondayım, yalvarırım Nebati, beni kurtar” dedirttiler. TL’nin görebileceği en dip noktaya ulaştığını söyledikten sonra, bakan Nebati’nin bir gece ansızın “af talebi”nin kabul edilebileceği konuşuluyor (AKP dili ve edebiyatında kovulmanın da, istifa etmenin de tek bir karşılığı vardır: “af talebi kabul edildi”)
Af talebi kabulü henüz açıklanmamış olmakla beraber, laf talebinin de kabul görmediği ve konuşmasına izin verilmediği söyleniyor. Doğruysa, bu durum kendisine nasıl tebliğ edildi acaba, “sen sus, hiçbir şey söyleme, sen sus da gözlerin konuşsun” mu dediler?
Oscar törenlerindeki tokat, Tokat Havalimanı açılışı, yap-işlet-devret modeli projelerde işletmeci şirketlere verilen akıl almaz garantiler ve kullanım ücretlerinin, vatandaşın cebinden verdiği vergileri tokatlaması aynı günlerde cereyan ederken, bir havuz medyası mensubunda şöyle bir kuyruklu haber çıktı: “Zillet ittifakının hedef aldığı devasa eserler adeta para basıyor: Dev projeler devlete gelir, millete konfor”
Bir başka havuzcu ise NATO’nun en önemli kuruluş gerekçesinin Türkiye’yi durdurmak olduğunu iddia etti. Ne kadar kuyruklu olursa o kadar inandırıcı olacağına inanmışlarsa demek...
Alacaklıları kendisini sıkıştırınca, bitmek bilmeyen bir namaza duran dolandırıcı gibi, verecek cevap bulamadıkları noktada din, ezan, minare, bayrak üzerinden hamasete başlıyorlar:
- Yiyecek ekmek bulamıyoruz...
- Bayraklar inmez!
- Abi, zamlar ne olacak, inecek mi?
- Ezanlar dinmez!
- E, zamlar?
- Yapamayacaksınız!
- Bakanım/vekilim/yetkili-etkilim, biz bir şey yapmıyoruz...
- Boyun eğdiremeyeceksiniz!
- Haydaa...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere bazı tavsiyeler vermiş, “ülkemizi, imkânınız olursa dünyayı gezip görmek için şartlarınızı zorlayın” demiş. Başka ülkeleri gezmek gençlerimizin kahir ekseriyeti için gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal, ülkemizi dolaşmak bile artık çok zor. Art arda gelen benzin-mazot zamlarından sonra otobüs biletleri neredeyse uçak bileti fiyatına çıkmış durumda. Kalacak yer bulamayan, üniversite tahsili için gerekli masrafı edemeyen öğrenciler okulu bırakıyor. Esnaf, öğrencilerin alış-veriş yapamadığını görünce içi boş dürüm satmaya başlamış; boş dürüm + ayran 10 TL! Bir Nisan şakası gibi doğalgaz ve elektrik zamları ile uyandık. İnternete de % 67 zam yapılacaktı, alicenaplık örneği olarak iki ay sonrasına ertelenmiş. Havuz personeline bir iyilikte bulunayım, internet zamları için kuyruklu ifade bulmalarına yardımcı olayım, şöyle yazabilirler:
“Dünyanın en ucuz internetini kullanıyoruz”
“Aracıların fırsatçılığı: Çiplikten çıkışta fiyatı 1 lira çıkan internet, bilgisayarımıza gelince 70 lira!”
“İnternet stokçuluğu yaptığı tespit edilen operatörlere ceza yağacak!”
Daha manda yoğurdu, kestane balı, Medine hurması hesabı yapamadan gezme tavsiyesi çıktı, Allah gençlerin yardımcısı olsun. Tavsiyeler sadece gençlere yapılmıyor. Çiftçilerimize de bol bol ekin diyorlar, slogandan başka bir şey vermiyorlar. Tohum, elektrik, mazot, gübre masrafı ne olacak? Bu gidişle çiftçimiz “sloğan” ekip, “platates” eşliğinde pazarda satacak!