Ülkenin ekonomik durumu hakkında konuşurken Erdoğan “ekonominin evelallah kitabını yazdık, yazmaya devam ediyoruz” demiş.
Erdoğan’ın bu sözünü ifade etmek için Türkçe yetersiz kalıyor bence. Kitabı yazım işi geçmişte olduysa, şimdi nasıl yazmaya devam ediyoruz?” sorusu akla gelebilir.
İngilizce grameri öğrenirken, Türkçe tam karşılığı olmadığı için öğrencilerimizin anlamakta biraz zorlandığı “Present Perfect Continuous Tense” konusu vardır. Geçmişte başlamış, hâlâ devam eden ve muhtemelen ne zaman biteceği belli olmayan eylemleri anlatmak için kullanılır. Erdoğan’ın cümlesinin tam olarak oturduğu yapı bu.
Ekonominin kitabını yazdığını iddia eden pek çok kişi var. Alanım ekonomi olmadığı için bilemem. Velâkin, bizim ekonomimiz bir kitap olsa nasıl olurdu diye merak ettim.
Kitap olan ekonomi hakkındaki mütalâalarım: Ekonomi kitabının yazarı muhtemelen çok birikimlidir ve bu birikimini tahsile borçludur. Tahsil konusunda çok titiz gibi. Bugüne kadar tahsil edemediği alacağı olmamış.
Dilbilgisi açısından baktığımızda, küçük sesli uyumu kitabın her yerinde kendini gösteriyor. Küçük ses ne derse ona uyuluyor. Yapım ekleri, çekim ekleri ve “perinç ekleri” almış kelimeler göze çarpıyor. Cümle içerisindeki konumuna göre anlam kazanan Edat Peker kullanımı var, ki bir zamanlar baş tacı ettikleri Edat’a şu sıralar hep olumsuz manalar yüklüyorlar. Ekonomi için edat ne ifade ediyor bilmiyorum, ama Edat’ın maaşa bağladığı siyasetçilerin ekonomisi epey etkileniyordur.
Daha çok sayı ve üleştirme sayı sıfatlarının kullanıldığını görüyoruz.
Örnekler: “25 yıl işletme süresi belirlendi”, “yıllık 5 milyon kullanım garanti edildi”, “ihaleleri beşer beşer alıyorlardı, fakat hafıza-i beşer nisyan ile malûl olduğundan vatandaşlardan bunu hatırlayanların sayısı azdı”
Cümle kuruluşlarında en önemli unsur olarak yüklem kullanılmış. Her başarısızlık muhakkak bir başkasına yüklenmiş: Fiyatlar arttığında marketler suçlu, mal bulunmadığında stokçular... Dolar artsa dış mihrakların, TL düşse içerdeki alçak, hain ve icap ederse terörist kitlenin sorumluluğu var. Enflasyon artsa, kabahat söz dinlemeyen Merkez’de. İşsizlik varsa istihdamı arttırmayan iş adamlarının kulağı çekilmeli.
Kitapta sert sessiz yumuşamasına örnek yok, yumuşama tamamen kaldırılmış. Sert sessizlerin sesi Fıstıkçı Şahap kur’uyemişlerini gören herkes kur’ye olmak istiyor. “Eyyyy...” hitabıyla başlayan ünlü “darlaması”, Merkez’i söz dinleyen hale getirmiş.
Nazım biçimi serbest müs-“tezat”!
“Nass var” diyerek politika faizleri indiriliyor. Nasıl oluyorsa, o “nass var” diyenler, sadece verilecek faizleri nass kapsamında sanıyor. Devletin alacağı gecikme faizleri aynen duruyor.
Faiz haramdır diyenler, iş dünyasına neden oranları düşmüş kredi kullanarak yatırım yapmadıkları için kızıyor. Evet, faizi düşürmek haramlığını azaltmadığı gibi, düşük oranı gören herkesin kullanabilmesi için bir nevi teşvik oluyor. Bankalara muslukları açmaları ve peynir ekmek gibi kredi kullandırmaları talimatı veriliyor. Durmadan para basılıp kredi veriliyor, enflasyon arttıkça artıyor. Kredileri çekenler dövize yatırım yaptıkça kurlar arşa fırlıyor. Ülkeye yatırım yapması için yabancılara yalvarılıyor, gelenlere de sen bizi karıştırmaya mı geldin diyerek tokat vuruluyor. Turist gelsin diye taklalar atılıyor, gelen turistlere casus muamelesi yapılıyor. İşlerin tamamen iyi gittiği ve bütün göstergelerde rekor kırdığımız söyleniyor, hemen akabinde hepimizin aynı gemide olduğu ve dişleri sıkmamız gerektiği hatırlatılıyor.
Ekonominin kitabı ile ilgili olarak, vatandaşın, sözleri Ahmet Selçuk İlkan ve bestesi Coşkun Sabah’a ait şarkı gibi seslenmesi muhtemeldir:
“Ne olur söyleyin, yazanlar bana
Dişleri sıkmak kanun mu, ekonomi kitabında?
Maaşım elime geçmeden daha
TL’nin erimesi kanun mu, ekonomi kitabında?
Birikimlerim yok oldu gitti
Hayallerim yıkıldı gitti
Dolar beni benden etti
Yetkiyi verdim, bak ne hale geldim
Sevenleri bile düşüyor derde
Ekonomi kitabının yazarı nerde?
Seçmenler inandı, yetki verdi diye
Fakirleşmek kanun mu, ekonomi kitabında?”