Güncel |
Bediüzzaman’ı ağlatan kızlar |
BEDİÜZZAMAN’IN hayatı, çile ve ıztırap içinde geçiyordu. Kendi ifadesiyle, “çekmediği eza, görmediği cefa” kalmamıştı. Ama hiçbir zaman kendi derdini kendine dert edinmedi. O hep başkalarını düşündü, başka insanların ebedî hayatlarını kurtarmak için gayret etti. Başkalarına acıdı, onlar için gözyaşı döktü. Eskişehir Hapishanesinde kendisini ağlatan bir olayı, kendi ifadesinden okuyalım: “Bir zaman, Eskişehir Hapishanesinin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramında oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı. Birden, mânevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki, o elli altmış kızlardan ve talebelerden kırk ellisi, kabirde toprak oluyorlar, azap çekiyorlar. Ve on tanesi, yetmiş seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar kat’î müşahede ettim. Onların o acınacak hallerine ağladım.” (On Birinci Şuâ, Üçüncü Mes’ele) Evet, “Ben, cemiyetin îmanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, ahretimi de” diyen şefkat ve rahmet âbidesi Bediüzzaman, alın terini de, gözyaşını da cemiyetin iman selâmeti ve ahiret saadeti için dökmüştür. |
14.10.2010 |