Güncel |
“Bediüzzaman Tır’ını görünce gözyaşlarımı tutamıyorum” |
GAZETEMİZE nur talebelerinin Çorum’daki çileli yıllarını anlatan Çorum’da bir zamanlar ticaret yapmış olan Şerafettin Küçükdingil, Nur Risâleleri ile tanışma hikâyesini de anlattı. Küçükdingil, ilk olarak 50’li yıllarda yayınlanan gazetelerde okuduğu Nurculuk kelimesini merak ederek, Nurculukla ilgilenmeye başladığını ve bunun üzerine ilginç bir rüya gördüğünü ifade etti. Rüyasında evlerinin terasına devasa bir ışığın indiğini gören Küçükdingil, yakaza halinde uykusunda ayağa kalktığını ve terasın kapısını açarak bu nurun gökyüzünden kendi teraslarına indiğini gördüğünü anlattı. Bu rüyanın yaşandığı günün ertesinde bir arkadaşının bir kucak kitabı getirip masasına yığdığını belirtti. Hikâyenin geri kalanını Küçükdingil’den dinleyelim: “Ben daha rüyanın etkisindeyken sabah arkadaşım getirdi kitapları masama yığdı. “Nedir bunlar?” diye sordum. “İşte bunlar Risâle-i Nur, senin dükkânın vitrinine koyacağız, satarsın bunları” dedi. Ben de o anda gece gördüğüm rüyanın mânâsını çözdüm. Hiç tereddütsüz “Tamam getir koy” dedim. Vitrinin yarısını bunlara ayırdık. Halbuki daha bir kaç gündür 27 Mayıs İhtilâli yaşanmış. Risâle-i Nurlar yasak. Ben ise bütün bunları unutmuştum. Ertesi gün bir çok kişi beni uyardı. “Ne yapıyorsun, başını belâya sokacaksın" dediler. Garnizon komutanı Avni bey vardı. O da benim arkadaşımdı. O geldi dükkânıma, “Sen bunların yasak olduğunu bilmiyor musun? Ne yaptın sen, kaldır çabuk” dedi. “Ben de kaldırmam dedim. “Bunlar neden yasak olsun, bak orada dinsiz-imansız adamların romanlarını satıyoruz, onlar yasak olmuyor da bunlar mı yasak? Onları kaldır desen kaldırayım, ama bunları kaldırmam” diyerek itiraz ettim. Bu olay savcılığa kadar gitti. Savcı da, “Şerafettin Bey kaldırın onları. Durum bildiğiniz gibi değil” dedi. Ben de bu söze itimad ettim ve geçici olarak gizli bir yere kaldırdım kitapları ve kocaman bamya iğnelerinin bulunduğu tenekelerin için bu kitapları sakladık. Ama evlere baskın yapan ekipler de vardı. Nitekim bir gün baskın olacağı duyumunu aldık. Meğer bir asker benim bu iğne tenekelerine kitap sakladığımı biliyormuş. Ben de bunu hissettim ve baskından hemen önce yerlerini değiştirdim. Nitekim gerçekten baskın oldu. O askerlerden biri hemen gelip iğne tenekelerini buldu. Büyük bir heyecan ve kurnazlık ile elini tenekelere daldırdı ama “Ahhhhh anam” diye çığlık attı. O kocaman iğneler eline batmış, bir tane bile kitap bulamamıştı. O vaziyeti bu şekilde kurtardık. Bu Bediüzzaman Tır’ının buraya gelmesi muhteşem bir şey. Gördükçe gözyaşlarımı tutamıyorum. Ne olur beni daha fazla konuşturmayın. Fazla etkilenirim, konuşamam.” |
28.09.2010 |