Güncel |
Bediüzzaman tam bir dâvâ adamıydı |
SİNCAN Lale Meydanı’ndaki tanıtım programının ardından Sincan Belediye Kültür Merkezi’nde Bediüzzaman Beşlemesi’nin yazarı İslâm Yaşar, “Bediüzzaman ve dâvâsı” konulu bir konferans gerçekleştirdi. İslâm Yaşar’ın konferans konuşmasından önce bir açılış konuşması yapan Yeni Asya Medya Grup Genel Müdürü Recep Taşcı, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı projesinin büyük bir başarıyla devam ettiği bugünlerde, çok önemli bir projenin daha müjdesini verdi. Hizmet Tırı’nın 2010 yılındaki Türkiye turunun bitmesinin ardından, 2011 yılında, Bediüzzaman Hazretlerinin vefat tarihi olan Mart ayında, Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye’yi Emeviye Camii’nde okumasının 100. yılı münasebetiyle Suriye’nin başşehri Şam’da düzenlenecek bir organizasyonla, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı projesine uluslar arası bir boyut katılacağı haberini veren Taşcı, Hizmet Tırı’nın Şam’dan yola çıkarak, Üstad Hazretlerinin esaret zamanında götürüldüğü Sibirya’daki Kosturma’ya gideceğini ve bu güzergâh üzerinde Moskova Kremlin Meydanı’nda bir faaliyet düzenleneceğini belirtti. Taşcı, daha sonrasında ise Balkanlar üzerinden Hizmet Tırı’nın Edirne’ye yani Türkiye Turu’nun başladığı noktaya geleceği bir projenin hazırlıklarını sürdürdüklerini ifade ederek, şimdiden bu büyük hizmetin müjdesini vermenin sevincini yaşadığını ifade etti. Genel Müdürümüz Recep Taşcı’nın konuşmasının ardından, konferans konuşmasını yapan İslâm Yaşar, Bediüzzaman Hazretleri’nin nasıl bir dâvâ adamı olduğuna dair veciz bir konferans gerçekleştirdi. Bediüzzaman Said Nursî’nin gerçek bir dâvâ adamı olduğunu vurgulayan İslâm Yaşar, bu haletinin daha ailesiyle birlikte yaşadığı küçük yaşlarından itibaren başladığını ifade etti. Bediüzzaman’ın Peygamber Efendimiz’i (asm) rüyasında gördüğü zaman herkesin dilediği gibi “şefaat” dilemeyip, Kur’ân ilmi talep etmesinin onun dâvâ adamlığının bir delili olduğunu vurgulayan Yaşar, Bediüzzaman Said Nursî’nin bu hareketiyle önce kendisini kurtarmayı değil, Kur’ân ilmi öğrenerek insanlığı kurtarmayı öncelediğini belirtti. Bediüzzaman’ın bu özelliğinin daha çok küçük yaşlarda da kendisinde olduğunu söyleyen Yaşar, Said Nursî’nin küçük bir çocukken, medresede kandil ışığında tedris yaptıkları sırada, kelebeklerin kandil ateşine konmaya çalışırken ölmesine hüzünlendiğini, bunun üzerine de babasından rica ederek ateşin etrafına bir kafes yaptırarak kelebeklerin ölmesini engellediğini anlattı. Bediüzzaman’ın o zaman kelebekler için gösterdiği bu hassasiyeti, ileriki yaşlarında insanlığın cehennem ateşinden kurtulması için de gösterdiğini belirten Yaşar, bu noktada Bediüzzaman’ın o meşhur sözlerini hatırlattı. “Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, îmanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, îmanımı kurtarmağa koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış. Ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder. Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin îmanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cennet’i de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennem’in alevleri içinde yanmağa razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül gülistan olur.” İslâm Yaşar bir dâvâ adamı olmanın aile içinde başlayacağına vurgu yaptığı konuşmasında, özellikle ailelerin çocuklarını bir dâvâ adamı yetiştirme şuurunda yetiştirmeleri gerektiğini hatırlatarak, ebeveynlere düşen önemli görev ve sorumluluklar olduğu uyarısında bulundu. Bediüzzaman’ın her zaman kendi nefsi ve şahsının menfaatinin önüne dâvâsını koyduğunu hatırlatan İslâm Yaşar, Bediüzzaman’ın dâvâsının İslâmiyeti dünyaya hakim kılmak olduğunu vurguladı. Bediüzzaman’ın İslâmiyeti dünyaya hakim kılmak için 50 talebe yetiştirmek, Medresetüzzehra açmak ve 60 ciltlik Kur’ân tefsiri yazmak gibi önemli gayeleri olduğunu belirten Yaşar, bu üç gayeden asla vazgeçilmediğinin altını çizdi. Bediüzzaman’ın Barla sürgününde başlayan süreçte talebelerini yetiştirdiğini, 60 ciltlik Kur’ân tefsiri yerine bu asrın ihtiyaçlarına daha uygun olan 6000 sayfalık Risâle-i Nur Külliyatı’nı yazdığını ve en nihayetinde dünyanın her yerinde yapılan Risâle-i Nur dersleri ve içtimaları vasıtasıyla bir nev'î Medresetüzzehra projesini hayata geçirdiğini belirten İslâm Yaşar, bir dâvâ adamı olarak Bediüzzaman Said Nursî’nin üzerine düşen görevi yerine getirdiğini ve şimdi onun talebeleri olarak bizlerin de birer dâvâ adamı olarak üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmemiz gerektiğini söyledi.
UMUT YAVUZ SİNCAN |
27.09.2010 |