HEDİYEYİ HEDİYE EDİNCE... |
Bugün herkes için çok özel ve güzel bir gündü. Hem Kadir Gecesi gibi mübarek bir günün haftasına girmişlerdi, hem de Zeyneb’in doğum günüydü… Zeynep sabah kalkınca yanında kocaman bir hediye paketi gördü. Koşarak açtığında kocaman bir oyuncak bebek, gülümseyen yüzüyle ona bakıyordu. Bebeğin elinde bir kâğıt parçası vardı. Elinden alıp okudu; “Güzel kızıma, annesinden bir bebek” yazıyordu. İçeriye gidip, annesine sımsıkı sarıldı. Sonra gidip bebeğini daha yakından incelemeye başladı… Saçları siyah ve gözleri maviydi. Elbisesi ise mavi ekoseli bir kumaştandı. Uyumlu siyah ayakkabıları görüntüyü tamamlıyordu. Bebeğe bakarken, gülen yüzü birden hüzünle süslendi. Annesi; “Neden üzgünsün kızım? Bugün mutlu olman gereken bir gün” dedi. Zeyneb; “‘Hasene’nin böyle bir bebeği var mı?’ diye düşünüyordum” dedi. Annesi bu kadar üzüldüğünü görünce; “İstersen bu bebeği ona götürebiliriz” dedi. Bunu duyunca çok mutlu oldu. Hediye paketine güzelce sarıp, onların evine doğru yola çıktılar. Hasene’nin annesi kapıyı açıp, kocaman hediye paketini görünce çok şaşırdı. Hasene hediyeyi açınca çok mutlu oldu. Kızının mutlu olduğunu gören annesi ağlamaya başladı. Bir an sanki bütün dünya Hasene’nin mutluluğu ile mutlu oluyordu. Göremese de elleriyle dokunarak görüntüsünü hayal edebiliyordu. Zeynep çok mutluydu. Artık onun böyle güzel bebeği yoktu, ama kardeşinin vardı. Kendisinin olsa bu kadar mutlu olmayacaktı. Hediyeyi verdiler ve biraz oturup yola çıktılar… Eve gelince iftar yemeğini hazırladılar. İftar, teravih namazı derken akşam olmuştu. Otururken, babası içeriye girip elinde bir hediye ile geri geldi. Zeyneb, hediyeyi açınca üzerinde “Günlük Defteri” yazdığını gördü. Babası; “Bu ay ilk defa yaşadığın anıların oldu. Bunlardan ne anladıysan, ne öğrendiysen hepsini bu deftere yaz. İleride okuduğunda kıymetini daha iyi kavrayacaksın. Bir çocuğun ilk Ramazanı çok kıymetlidir ve ben de bunları her zaman hatırlaman için bu hediyeyi aldım” dedi. Bu hediye Zeyneb için çok kıymetliydi, babasına sarıldı. Çok güzel bir akşam daha geçirmişlerdi. Yatarken, ne yazacağını düşünmeye başladı. İçine karıncaları, ilk tatlısını, gerçek Müslüman’ın kim olduğunu, yaşlıların önemini, gerçek dostluğu, sebepsiz her şeye üzülmemek gerektiğini yazacaktı. Kokulu pembe sayfasını açtı ve yazmaya başladı: “Allah’ım Ramazan’ı, Ramazanca yaşamanın ne demek olduğunu bana gösterdiğin için teşekkür ederim. Son günlerde bile bereketini çekmediğin için, hâlâ bize güzel hediyeler gönderdiğin için, farkında olmamı sağladığın için, ailemin yanında yaşama nimetini verdiğin için, içimi merhamet, sevgi gibi güzelliklerle doldurduğun için çok teşekkür ederim. Bizi her zaman böyle iyi bir kul eyle…(Âmin)” yazıp, uykuya daldı…
MERVE İRİYARI |
03.09.2010 |