Güncel |
DİSK, 36 kişinin yakınlarını arıyor |
DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, 33 yıl aradan sonra ilk kez Taksim’de kutlanacak 1 Mayıs öncesinde, 1977’de, aynı yerde yapılan kutlamalar sırasında ölen 36 kişinin tamamının ailesine ulaşmaya çalıştıklarını, ancak biri dışında sonuç alamadıklarını belirterek, ‘’Oysa, 1 Mayısta, Taksim’de, kutlama kortejinin en önünde yürümek herkesten önce onların hakkı’’ dedi. Görgün, yaptığı açıklamada, bu yıl Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarına izin verilmesinin Türkiye’nin demokratikleştiğini gösteren en önemli belge niteliği taşıdığını, bu güzel günü, aynı yerde 33 yıl önce ölen arkadaşlarının aileleriyle birlikte yaşamak istediklerini söyledi. 1 Mayıs 1977’nin karanlıkta kalan, Türkiye’de demokrasinin rayından çıktığını gösteren ‘’en büyük katliâm’’ olduğunu kaydeden Görgün, ‘’Aradan tam 33 yıl geçti. Bu kararla, artık Türkiye’de demokratikleşmede büyük bir hamle yapılmış oluyor’’ dedi. Görgün, kanlı 1 Mayıs mağdurlarını aradıklarını, ancak sadece Bayram Çıtak’ın İzmir’de yaşayan oğlu Mete Çıtak ile Ankara’da yaşayan oğlu Mesut Çıtak’a ulaşabildiklerini ifade ederek, ‘’Arayışlarımız sürüyor, ancak yapılacak daha fazla bir şey kalmadığını düşündüğümüzden, kaybettiğimiz diğer arkadaşlarımızın aileleri bize ulaşsınlar. Çünkü, 1 Mayısta kutlama kortejinin en önünde yürümek herkesten önce onların hakkı’’ diye konuştu.
|
16.04.2010 |
DİN İNHİSAR ALTINA ALINAMAZ |
Kur'ân'ın ve Hz. Muhammed'in hayatının doğru anlaşılması ve anlatılması gerektiğini belirten CHP lideri Baykal, ''Dinin bir başka amaçla, servet, menfaat beklentisi içinde olanlar tarafından inhisara alınmış gibi takdim edilmesi İslâmın özüne yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. İslâm, iman, sorumluluk ve kurtuluş bakımından bireyi esas alır. Her insan aklı ve kendi hür iradesiyle sorumluluğunu üstlenir, hiç kimse bir başkasının günahını çekmez” dedi. İLK MÜSLÜMANLARIN İÇTENLİĞİ
Baykal, “1400 yıl önce, en karanlık günlerde, Hz. Muhammed'in yoluna girdiğini ifade eden, büyük bir belirsizlik ortamında, hiçbir örnek yokken sadece Allah'ın peygamberi olduğunu ifade ettiği için ona iman ederek, inanarak, geleceğin ne getireceğini, yarının ne olacağını bilmeden çok büyük bir yolculuğa cesaretle çıkan ilk Müslümanların ruh halini, samimiyetini, içtenliğini ve inancını Allah'ın hiçbirinizden eksik etmemesini diliyorum'' diye konuştu.
Ortak vicdanın sesi
DİYANET İşleri Başkanlığınca ‘’2010 Kur’ân Yılı’’ etkinlikleri kapsamında ‘’O’nun Hayatı Kur’ân’dı’’ başlığıyla düzenlenen ‘’Kutlu Doğum Haftası’’nın açılışı İstanbul Haliç Kongre Merkezinde yapıldı. Açılış töreni, Fatih, Süleymaniye ve Eyüp Sultan camileri imam-hatiplerinin Kur’ân-ı Kerim okumasıyla başladı. “Kutlu Doğum Haftası”nı açılışına ilk kez katılan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, konuşmasında kullandığı üslup ve cümleleriyle dikkatleri üzerinde topladı. ‘’İslâm’ın toplumsal hedefinin adaletli ve ahlâklı bir düzeni kurmak ve toplumu gerçekleştirmek olduğunu’’ söyleyen Baykal, Kur’ân âyetlerinden alıntılara yer vererek, ‘’Hz. Peygamber, gelen vahyi tebliğ etmesiyle canlı ve hayatla iç içe kişiliğiyle, Kur’ân âyetlerini hem fiilleriyle, hem de sözleriyle tefsir etmekteydi. Hz. Muhammed’in hayatı, Kur’ân-ı Kerim’in bizzat bir tefsiridir. Böylece Hz. Peygamber Kur’ân-ı Kerim’in yaşanılabilir olduğunu ortaya koymuştur’’ dedi. Hz. Muhammed’in insanlık tarihinde bir dönüm noktası olduğunu belirten Baykal, onun başka bazı peygamberler gibi uluhiyeti bizzat kendisinin temsil etmediğini, onun bir beşer olarak ilâhi bir mesajı taşıdığını, uluhiyetin Allah’ta olduğunu, İslâm inancında bunu peygambere isnat etmenin olmadığını ifade etti. Baykal, Hz. Muhammed’in kurban olmuş değil, örnek olmuş bir insan olduğunu, yaşayarak bir makama çıktığını ve bir akıl peygamberi olduğunu kaydederek, vahyin akılla çelişmediğini belirtti.
‘’ÖRNEK ALMAK, TAKLİT ETMEK ’’ Baykal, ‘’Kur’ân, Hz. Muhammed’in en güzel örnek olduğunu belirtir. Örnek olmak, taklit edilmek anlamına gelmez. Hz. Muhammed’in taklit edilmeye değil, anlaşılmaya ihtiyacı vardır’’ diye konuştu. İnsanlar arasındaki üstünlüğün, Rabbe olan yakınlığın, Rabbe olan sevginin, saygının, samimiyetin seviyesiyle belli olacağını söyleyen Baykal, bu konuda herkesin eşit şansa sahip olduğuna dikkati çekti. Kimin daha iyi Müslüman olduğunu ancak Allah’ın bileceğini söyleyen Baykal, İslâm’ı doğru anlamanın tek yolunun Kur’ân’ın ve Hz. Muhammed’in hayatının doğru anlatılmasını sağlamak olduğunu kaydetti. Baykal, şöyle devam etti: ‘’Dinin bir başka amaçla, bir servet, bir menfaat beklentisi içinde olanlar tarafından inhisara alınmış gibi takdim edilmesi İslâmiyet’in özüne yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. İslâm, iman, sorumluluk ve kurtuluş bakımından bireyi esas alır. Her insan aklı ve kendi hür iradesiyle sorumluluğunu üstlenir, hiç kimse bir başkasının günahını çekmez, herkes kendi günahının ve sevabının sahibidir. Cennete ancak hak eden girer. Cennette hiçbir cemaate toplu rezervasyon yapma imkânı yoktur.’’
ŞÛRÂ VE İSTİŞARE ŞART Baykal, Kur’ân’ın ve İslâm’ın siyasetle ilişkisi konusunda yanlışlıklara karşı herkesin duyarlı olmasına ihtiyaç olduğunu söyledi. Şûrâ, adalet ve işlerin ehline verilmesi gibi ilkelerin Kur’ân’ın öngördüğü temel ilkeler olduğunu vurgulayan Baykal, şunları kaydetti: ‘’Ama bunlar herhangi bir devlet modelinin, rejim biçiminin, herhangi bir siyaset anlayışının tekelinde olmayan evrensel, her zaman ve her rejim için, her siyaset için mutlaka gözetilmesi gereken temel ilkelerdir. Elbette istişare olmadan doğru fikre ulaşmak imkânı yoktur. Doğru, kimsenin tekelinde değildir, istişare şarttır. İstişareyi ister mecliste yaparsın, ister partiyle yaparsın, ister kendi çevrendeki bilim adamlarıyla yaparsın, ama istişare şarttır. Şart olan İslâm’ın öngördüğünü şuradır. Şûrânın biçimini, devletin düzeni tayin eder. İşi ehline vereceksin. ‘Benim adamımdır, yakınımdır, dostumdur, hısımım, akrabamdır’ diyerek iş vermeyeceksin, Adaleti gözeteceksin. Adaletsiz yönetim olmaz. Padişahlıksa da adalet olacak, cumhuriyet ise de adalet olacak, demokrasiyse de adalet olacak. Hangisinin olacağına Kur’ân karar vermiyor. Kur’ân, bir devlet rejimi tavsiye etmiyor. Hz. Muhammed, hayatının belli bir noktasından sonra devlet başkanı olarak sorumluluk üstlendi, ama bu Kur’ân’ın İslâmiyet’in belli bir devlet rejimi önerdiği anlamına hiçbir şekilde gelmez, gelmemiştir.’’ Hz. Muhammed’in vefat ederken yerine kimseyi bırakmadığını, onun vefatını takip eden siyasî gelişmelerin, Kur’ân’ın bunu insana bıraktığını gösterdiğini söyleyen Baykal, ‘’İslâmın toplumsal hedefi, adaletli ve ahlâklı bir düzeni kurmak ve toplumu gerçekleştirmektir.’’
İLK MÜSLÜMANLARIN HALİ Kur’ân’ın bir hukuk kitabı olmadığını, İslâm’a göre iman, sorumluluk ve kurtuluşun bireysel olduğunu savunan Baykal, ‘’Hiç kimse ne Müslüman olması için, ne de Müslümanlığı yaşaması için zorlanabilir. Kimin iman etmiş olduğu, ne zaman imanın gerçekleşeceği, o kişinin kendi takdiri ile ortaya çıkacak bir iş değildir, Allah’ın takdirindedir’’ diye konuştu. Baykal, sözlerini, ‘’1400 yıl önce, en karanlık günlerde, İslâmiyet’in müjdesini Hz. Muhammed’in vermeye başladığı günlerde, büyük bir içtenlikle Hz. Muhammed’in yoluna girdiğini ifade eden o ilk Müslümanların büyük bir belirsizlik ortamında hiçbir örnek yokken sadece Allah’ın peygamberi olduğunu, Kur’ân-ı Kerim’in nazil olmaya başladığını ifade ettiği için ona iman ederek, inanarak, geleceğin ne getireceğini, yarının ne olacağını bilmeden çok büyük bir yolculuğa cesaretle çıkan o ilk Müslümanların ruh halini, samimiyetini, içtenliğini ve inancını Allah’ın hiçbirinizden eksik etmemesini diliyorum’’ şeklinde bitirdi.
PEYGAMBERİMİZ ŞEFKATLİ OLMAYI ÖĞRETTİ
DİYANET İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu açılış töreninde yaptığı konuşmada, Kutlu Doğum Haftası’nda Hz. Muhammed’i anlamanın gönül dünyası için bir sığınak olduğunu söyledi. Kur’ân ve Peygamberin toplumu buluşturan, birleştiren temel değerlerden olduğunu kaydeden Bardakoğlu, Hz. Muhammed’in tevazuyu, tatlı dili, güler yüzü, tüm varlıklara karşı şefkatli olmayı öğrettiğini söyledi. Çağın getirdiği sıkıntılara işaret ederek, Peygamberin yaptığı çağrıya bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu vurgulayan Bardakoğlu, ‘’Onun örnek aile hayatını, nefret ve intikam duygularını sevgi ve şefkate dönüştüren rahmet ve barış yüklü mesajlarını tam anlamıyla anladığımızda din, dil ve ırk gibi aidiyetlerimizden kaynaklanan yapay ayrılıklar ve çatışmalar, yerini sevgi, saygı ve hoşgörüye bırakacaktır’’ diye konuştu.
BAŞBAKAN ERDOĞAN: ZAMANLARI AŞAN EBEDİ MESAJ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Kutlu Doğum Haftası’’nın törene gönderdiği mesajda, ‘’Kanla, gözyaşıyla, acı ve zulümle sarsılan insanlığın bugün de Peygamberimizin zamanları aşan ebedi mesajını, sevgi, barış ve merhametini hatırlamasını ümit ediyoruz’’ ifadesini kullandı. Başbakan Erdoğan ayrıca, ‘’İlahi mesaj bundan tam 1400 yıl önce Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed aracılığıyla insanlığa ulaştı. ‘Oku’ emriyle nazil olmaya başlayan Kur’an-ı Kerim, o andan itibaren tüm insanlığı kucakladı ve sıcaklığıyla, hikmetiyle, nuruyla kuşattı. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; ‘İman etmedikçe cennete gidemezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız’. Hiç kuşkusuz bugün sevgili Peygamberimizin hikmetli sözlerine, yolumuzu aydınlatan Hadis-i Şeriflerinden ilham almaya her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
DEVLET BAKAN ÇELİK: İNSANLIĞI ETKİLEDİ
Devlet Bakanı Faruk Çelik, ‘’Bugün dünyanın birçok yerinde hâlâ dili, dini, rengi ve ırkı yüzünden insanların haksızlığa maruz kalması, ne kadar üzücü ve ne kadar düşündürücüdür’’ dedi. Peygamber sevgisinin tarih boyunca sanat ve edebiyatta, müzik ve mimaride yer ettiğini dile getiren Çelik, bu sevginin şair ve edebiyatçıların da en büyük ilham kaynağı olduğunu anlattı.
TBMM BAŞKANI ŞAHİN: İSLÂM İLE TERÖR YANYANA GELMEZ
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, ‘’Müslümanları terörle anmak isteyenlere, İslâm ile terörizmi yan yana getirmeye çalışanlara en iyi cevap, İslâm’ın kardeşlik, barış ve hoşgörü anlayışıdır’’ dedi. Hz. Muhammed’in hayatı boyunca insanlığa rehber olduğunu ifade eden Şahin, ‘’Peygamberimiz ve Kur’ân-ı Kerim, hep iyi insan olmanın yolunu gösterdi bize. İslâm dinini ve Kur’ân’ı doğru öğrenmeye ihtiyacımız var. Günümüzde teknoloji hızla gelişiyor, hayatımızı kolaylaştırıyor. Tüm bunların insanı daha huzurlu ve mutlu kılması gerekmez mi? Ama maalesef böyle olmuyor. İnsanî değerler giderek zayıflıyor. Dünyanın çektiği acılara bir bakalım. İşgaller, savaşlar, insanlık suçları, terörizm, katliâmlar, ırkçılık, açlık, sefalet ve daha nice vicdanları yarayan sorunlar... Tüm bunlar için dünyada birçok sebep gösteriliyor, çözüm yolları aranıyor’’ şeklinde konuştu.
|
16.04.2010 |
Uzan’a 23 yıl hapis |
CEM Uzan, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek”, “Resmi belgede sahtecilik” ve “Nitelikli dolandırıcılık” suçlarından toplam 23 yıl hapis ve 33 bin 750 TL adli para cezasına mahkum edildi. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Cem Uzan, Kemal Uzan, Yavuz Uzan ve Hakan Uzan’ın da aralarında bulunduğu 29 sanığın yargılandığı davayı karara bağladı. Mahkeme heyeti, Cem Uzan’ı, ‘’Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek’’, ‘’resmi belgede sahtecilik’’ ve ‘’nitelikli dolandırıcılık’’ suçlarından toplam 23 yıl hapis ile 33 bin 750 TL adli para cezasına çarptırdı. Haklarında yakalama emri bulunan Kemal Uzan, Yavuz Uzan, Hakan Uzan, Hüseyin Engin Saydam, Mustafa Düzgünce ve Cenk Ali Türkan’ın dosyaları ise savunmaları alınamadığı için ayrıldı. |
16.04.2010 |
Tuncel’e yeniden zorla getirme kararı |
BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in de arasında bulunduğu, kapatılan DTP’nin Kadın Meclisi üyesi 23 kişinin ‘’suçu ve suçluyu övdükleri’’ gerekçesiyle yargılanmalarına devam edildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada, Tuncel’in ifadesinin alınması için yeniden ‘’günsüz olarak zorla hazır edilmesi’’ne karar verildi. |
16.04.2010 |
Said Nursî ve Deniz Baykal |
Biliyorum bu iki ismi bir arada zikretmenin dikkate değer bir sebebi olmalı. Baykal, Cumhuriyet tarihinin en köklü partisi olan Halk Partisi geleneğinin şimdiki temsilcisi. Bediüzzaman’sa, sağlığında, bu geleneğin kendisine hayatı zindan ettiği bir şahsiyet. Ne var ki, önceki gün katıldığımız, Diyanet’in organize ettiği Kutlu Doğum Haftası’nda Deniz Baykal’ın verdiği mesajlar, ilginç bir şekilde Said Nursî’nin yıllar yılı verdiği mesajlarla örtüşüyordu. Yanlış duymadınız, ufak tefek bazı nüanslar dışında, Baykal söyledikleriyle Bediüzzaman’ı teyid edip durdu. Ne mi dedi Baykal? Takip edelim: “Kur’ân, adı konmuş belli bir siyasî rejimden bahsetmemekle birlikte, elbette siyasetle ilgili ölçüler de verir. Meselâ der ki Kur’ân: ‘Adaletli olun, şûrâyı esas alın, işi ehline verin’. “Padişahlık da olsa, cumhuriyet de olsa, demokrasi de olsa... fark etmez bütün siyasî rejimler bunu esas almalıdır. Yani adaletli olmalı; istişareyi, meşvereti esas tutmalı. Bakın biz parti olarak da ne yapıyoruz; istişare ediyoruz. İşte Kur’ân’ın mesajıdır bu. Peygamberimiz’in uygulamasıdır. Dört halife döneminde de vardır bu.” Evet, yanlış okumadınız, üç aşağı beş yukarı Deniz Baykal’ın sözleri bunlar. Şimdi de, Said Nursî’nin Meşrûtiyet’in ilân edildiği yıllarda, yani ‘yüz yıl önce’ söylediği o sözü aktaralım: “Cumhuriyet* ki, adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir.” Evet, cumhuriyet; adalettir, meşverettir (istişare), kuvvetin kanunda toplanmasıdır. Yine o, 1935’te zulmen sevk edildiği Eskişehir Mahkemesi’nde, kendisine “Cumhuriyet hakkındaki fikrin nedir?” dendiği zaman, kendisinin dindar bir cumhuriyetçi olduğunu ifade etmiş ve aynen şunu söylemiştir: “Hulefâ-i Râşidîn (dört halife), herbiri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddîk-ı Ekber (ra), Aşere-i Mübeşşere ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mânâ-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.” Yani Padişahlık, Meşrûtiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi olmak üzere dört devre de şahitlik etmiş olan Bediüzzaman Said Nursî, Padişahlık döneminde ne söylediyse, Demokrasi döneminde de onu söylemişti. Ve o, bugün Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere, TBMM Başkanı M. Ali Şahin, Devlet Bakanı Faruk Çelik, CHP ve BBP genel başkanları, vs. tarafından, problemlerden çıkış için vurgulanan ‘Asr-ı Saadet’i yıllar önce dile getirmişti. “İman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar. İşte Asr-ı Saadet!” (Münâzarât, s. 59) demişti. Yani “Kur’ân’ın ve Hz. Peygamber’in mesajı” ne kadar iyi ve doğru anlaşılırsa, o kadar ‘temel hak ve hürriyetler, demokrasi’ parlar demişti. O, Meşrûtiyeti de, Cumhuriyeti de, Demokrasi’yi de İslâm namına alkışlamış, sahip çıkmıştı. Tabiî ki, ‘adalet ve hürriyetleri gerçek mânâda tesis eden’ şekliyle... ‘İsim ve resimden ibaret bir cumhuriyet’ değildi onun savunduğu. ‘İstibdad-ı mutlak’ mânâsında uygulanan bir cumhuriyetse, hiç değildi. Evet, nereden nereye, değil mi? Kimin aklına gelirdi, Said Nursî’nin yıllar yılı savunduğu değerlerin, kendisine her türlü zulmü reva gören bir geleneğin temsilcisi tarafından bugün seslendirileceği... Ama vâki işte... Acı ki vâki... Sevindirici ki vâki... Ağlayalım mı, sevinelim mi karar veremedik doğrusu... Baykal, daha buna benzer çok şeyler söyledi... “Din inhisar altına alınamaz, siyasete âlet edilemez” dedi. Bu sözleriyle de yine, “Bir kısım dindar ehl-i siyaset, dini, siyaset-i İslâmiyeye âlet etmeye çalışmışlardı. İslâmiyet güneşi yerdeki ışıklara alet ve tabi olamaz. Ve âlet yapmak İslâmiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir” diyen Bediüzzaman’ı teyit etmiş oldu. Ama ne acı ki, yıllarca Bediüzzaman’ı “Sen dini siyasete âlet ediyorsun” ithamına maruz bırakarak, kendisine zulmeden bir geleneğin temsilcisi olarak... Hâsılı, günümüz problemlerinden çıkışın yolu, Baykal’a göre de “Hz. Peygamber (asm) ve Kur’ân’ın verdiği mesajlar”dı. Dileyelim ki, Baykal, Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle, kendisinin de ifadesiyle ‘huzurlarına çıkmaktan onur duyduğu’ salondaki ‘dindar kitle’ye hitaben verdiği mesajları, Meclis kürsüsünde de her zaman seslendirir. İşte o zaman sahici ve samimî addedilir Baykal... Bunu gerçekten çok istiyoruz. Tıpkı Said Nursî’nin yıllar önce CHP genel sekreteri Hilmi Uran’a samimiyetle yazdığı mektupda istediği gibi... Bir hatırlatma: Deniz Baykal konuşması sırasında okuma seferberliği de istedi. “Dinin ilk emri okudur” dedi. Dedi, demesine de yıllar yılı başörtüsü sebebiyle okul kapılarından uzaklaştırılan genç kızları unuttu. Hem de bu yasağın baş destekçisi kendi partisi olduğu halde. Öte yandan, Baykal’ın “İslâm dini ile Müslümanların meydana getirdikleri fıkıh özdeş değildir” ifadesi de çok tartışılmaya muhtaç. Dinin iman, ibadet, ahlâk, muamelât ve ukubat alanlarında, hayatın bütününe yönelik esas ve hükümlerini tedvin çalışması olarak tanımlayabileceğimiz fıkhı İslâmdan ayrı bir şeymiş gibi göstermek yanlış. Kast edilen, özellikle medenî hukuk ve kamu hukuku açısından çağın getirdiği yeni ihtiyaçlara cevap verecek içtihadların yeterli ölçüde yapılamayışı ise, bunu söylemenin yolu, tarih boyunca Müslümanların günlük hayatını tanzim eden ilmihallerin kaynağı niteliğindeki fıkıh bilimini İslâmdan ayrı göstermek gibi, Cumhuriyet elitlerinin düştüğü derin yanılgıyı sürdürmek olmamalı. Fıkıh, İslâmın ayrılmaz bir parçasıdır. Ama belli alanlarda gelişemediyse, bunun gerek tarihte, gerekse günümüzde hangi sebeplerden kaynaklandığını iyi teşhis ve tesbit edip, bunların izalesi cihetine gidilmesi gerekir. Bu noktada Baykal’a, daha evvelki bir konuşmasında referans gösterdiği İmam-ı Âzam’ın en önemli eserlerinden birinin isminin Fıkh-ı Ekber olduğunu da hatırlatırız. Bir söz de Devlet Bakanı Faruk Çelik’e. Hz. Muhammed’i (asm) ifadeleriyle en iyi anlatan geçmiş büyükleri bir bir saydı. Ama, Hz. Muhammed’i (asm) ve onun gönüllerde yaptığı büyük inkılâbı en özgün ifadelerle çağımız insanına aktaran Said Nursî’yi—nedense—unuttu. Hatırlatalım istedik. Kutlu Doğum Haftanız bir kez daha mübarek olsun...
* Bediüzzaman, o zaman ‘Meşrûtiyet’ demiş, sonradan bizzat kendisi ‘Cumhuriyet’ şeklinde değiştirmiştir.
İSMAİL TEZER [email protected] |
16.04.2010 |
Romanlara Kur’ân |
Bursa’da Yıldırım İlçe Müftülüğü, bin Roman aileye mealli Kur’ân-ı Kerim dağıttı. Dernek Başkanı “Bu sene Kutlu Doğumda Peygamber Efendimiz için ilâhi söyleyeceğiz” dedi. Romanlara Kur’ân dağıtıldı
ROMAN Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği ve Yıldırım İlçe Müftülüğü işbirliğinde geliştirilen proje kapsamında, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Romanlara Kur’ân meali dağıtıldı. Dağıtımda Roman ailelerin duygulu anlar yaşaması dikkat çekti. Roman vatandaşların yoğunlukla yaşadığı mahallelere giden Yıldırım İlçe Müftüsü Abdülcebbar Altun ve müftülük idarecileriyle beraber Roman Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Efkan Özçimen, Kutlu Doğum Haftası faaliyetleri kapsamında Roman ailelere mealli Kur’ân-ı Kerim dağıttı. Dernek Başkanı Özçimen, dağıtım sırasında 18 Nisan Pazar günü Roman orkestrasının vereceği Kutlu Doğum konserini de vatandaşlara duyurdu. Özçimen, Barış Manço Kültür Merkezi’nde yapacakları Kutlu Doğum Haftası programında sürprizleri olduğunu belirterek, “Bu sene Romanlar olarak ilâhileri Peygamber Efendimiz için söyleyeceğiz.” dedi. Yıldırım İlçe Müftüsü Abdülcebbar Altun ise Kur’ân-ı Kerim dağıtırken Roman vatandaşlara kardeşlik ve dostluk mesajları verdi. Müftü Altun, “Hepimizin ortak kitabı olduğunu ve de sevgi ve hoşgörü Peygamberinin mesajını idrak ettiğimizde tüm insanların mutluluk ve barış içinde kardeşçe yaşayacaktır.” diye konuştu. Kur’ân-ı Kerim dağıtımında Yıldırım İlçe Müftülüğü vaizleri Mehmet Kutluay, Ömer Faruk Söylemez de yer aldı. Kur’ân ve gül hediye edilen Roman vatandaşlar kendilerinin böyle özel bir haftada hatırlanmasının anlamlı olduğunu söyledi.
|
16.04.2010 |
Samsun Emniyet Müdürü merkeze |
Samsun Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan, kapatılan DTP'nin Genel Başkanı Ahmet Türk’e yapılan yumruklu saldırı sonrası merkeze alındı. Samsun’a gelen mülkiye başmüfettişlerinin ön raporu doğrultusunda Erkan’ın, ‘geçici’ olarak merkeze alındığı belirtildi. Emniyet müdürü merkeze
Samsun Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan, kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk’e yönelik yumruklu saldırıyla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında ‘’geçici’’ olarak merkeze alındı. İçişleri Bakanlığı yetkilileri, Emniyet Müdürü Erkan’ın, olayla ilgili görevlendirilen mülkiye başmüfettişlerinin ön raporu doğrultusunda merkeze alındığını bildirdi. Merkeze alınma kararı sonrasında Samsun Polisevi’nde Vali Hasan Basri Güzeloğlu’nun da aralarında bulunduğu Samsun protokolü ile kahvaltılı toplantıda ile bir araya gelen Erkan, çıkışta açıklamada bulundu. Erkan, görevden alınmasıyla ilgili soru üzerine ‘’Bakanlığımın bu olaya daha üst açıdan baktığına inanıyorum. Hiçbir şekilde kırgınlığımız, küskünlüğümüz yok. En iyisini yapmaya çalıştık’’ diye konuştu. Erkan, emniyet müdürü olarak bir daha Samsun’a geleceğini sanmadığını ifade etti. Erkan, Türk’e yapılan saldırıyla ilgili olarak da ‘’Bu olayın birinci derece sorumlusu olarak son derece üzgünüz. Bu olay Samsun’da, Türkiye’de olmamalıydı’’ dedi.
|
16.04.2010 |
Gül’den “Geçmiş olsun” telefonu |
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk’ü telefonla arayarak, ‘’geçmiş olsun’’ dileğini iletti. Alınan bilgiye göre, Türk’ü telefonla arayan Cumhurbaşkanı Gül, Samsun’da meydana gelen olaydan duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Bunun bireysel bir saldırı olduğunu vurgulayan Gül, Türkiye’deki bütün siyasî partilerin ortak bir şekilde bu saldırıyı kınamasının ve tepki göstermesinin de bunun bir ispatı olduğunu kaydetti. Saldırıyı ‘’tasvip edilemez’’ olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Gül, saldırıdan sonra yaptığı ve yanlış anlamalara, tahriklere fırsat vermeyecek açıklamalarından dolayı Türk’ü takdir ettiğini söyledi. Bu arada Cumhurbaşkanı Gül, Rusya’da meydana gelen uçak kazasında ölen Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski’nin Pazar günü yapılacak cenaze törenine katılacak. |
16.04.2010 |
Skandal iddialara Genelkurmay’dan soruşturma |
Emeklı Tümamiral İlker Güven ile ilgili basında yer alan iddialar üzerine soruşturma başlatıldığı bildirildi. Edinilen bilgiye göre, Genelkurmay Askerî Savcılığı konuyu incelemek üzere soruşturma başlattı. Bu arada eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt, emekli Tümamiral İlker Güven’in, boşandığı eşi Sunahanım Güven’in orduevlerine girişinin yasaklanmasına ilişkin kendisine mektup gönderdiği iddiasını yalanladı. Beykent Üniversitesi Taksim Kampusu’nde düzenlenen “Türkiye’de Enerji ve Enerji Güvenliği” konulu konferansa katılan Büyükanıt, “Mektupla ilgili böyle bir şey yok. Öyle bir mektup almadım.” diye konuştu.
|
16.04.2010 |
AB’den diyalog çağrısı |
AB Komisyonunun genişleme ve komşuluk politikasından sorumlu üyesi Stefan Füle, Türkiye’de reformlar için bütün siyasî partilerin diyalog ve uzlaşma ruhuyla hareket etmesi gerektiğini söyledi. AB Bölgeler Komitesinde konuşan Füle, Türkiye’nin AB katılım müzakereleri çerçevesinde artık “çok daha hassas” konularda kararlar alınması gereğine vurgu yaparak, ülkenin geleceği için önem taşıyan reformların toplumun her kesimine danışılarak hayata geçirilmesini istedi. Füle, “iktidar ya da muhalefet olsun tüm siyasî partilerin diyalog ve uzlaşma ruhuyla hareket etmesine ihtiyaç duyulduğunu” söyledi. Türkiye’nin katılım müzakerelerinin “yavaş” devam ettiğini belirten Füle, Kıbrıs’ta kapsamlı çözüme ulaşılmasının adadaki iki toplumla Türkiye ve AB’nin çıkarına hizmet eden “tarihî bir başarı” olacağını ifade etti. Türkiye ile devam eden geri kabul anlaşması müzakerelerinde ciddî ilerleme sağlandığını bildiren Füle, gelecek haftalarda müzakerelerin başarıyla sonuçlandırılmasıyla “halklar arası temasların teşvik edilmesi için vize (kolaylığı ve vizelerin kaldırılması) konusunun tartışmaya açılabileceğini” söyledi.
|
16.04.2010 |
ŞAHİN: AKLISELİM EGEMEN OLMALI |
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, ciddî bir Anayasa değişikliği yapılırken, tansiyonun düşmesi, aklıselimin egemen olmasının beklendiğini ifade ederek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın bir araya gelmesinin ‘’çok güzel’’ olacağını söyledi. Şahin, gazetecilerin Anayasa değişikliği teklifi tartışmalarıyla ilgili sorularını cevapladı. CHP ve AKP Grup Başkanvekilleriyle görüştüğünün hatırlatılarak, ‘’Bu saatten sonra uzlaşmak için yapacağınız bir şey kaldı mı?’’ sorusu üzerine Şahin, “Gelişmeleri hep birlikte sizlerde izliyorsunuz. Benim yapabileceğim şeyler sınırlı. Gruplarımızın bana bir görev yüklemeleri veya benden bir görev talep etmeleri halinde faydalı olabilirim. Şu aşamada bunu fazla ihtimal dahilinde görmüyorum’’ diye konuştu. Bir gazetecinin, ‘’Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, birbirini samimiyetsizlikle suçladı. Bu da siyasette tansiyonun yükselmesine yol açtı. Meclis Başkanı olarak iki lidere de bir çağrınız olabilir mi?’’ sorusuna Şahin, ‘’Böylesine ciddî, kısmî bir Anayasa değişikliği çalışmaları yapılırken, tabiî ki tansiyonun mümkün olduğu kadar düşmesi, aklıselimin egemen olması beklenir. Doğrusu benim de beklentim budur’’ karşılığını verdi. Şahin, ‘’Bir araya gelmelerini temenni eder misiniz?’’ sorusunu, ‘’Çok güzel olur’’ diye cevapladı. |
16.04.2010 |
İddianame mahkemeye sunuldu |
İstanbul cumhuriyet savcılarınca, ‘’İrtica ile Mücadele Eylem Planı’’ iddialarına ilişkin hazırlanan iddianame, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunuldu. Alınan bilgiye göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, ‘’Ergenekon’’ soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcılarınca aralarında Yeditepe Üniversitesi Kurucusu Bedrettin Dalan, Albay Dursun Çiçek ve avukat Serdar Öztürk’ün de bulunduğu 7 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame üzerindeki incelemesini tamamladı. Başsavcıvekili Çolakkadı’nın onayının ardından iddianame, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) üzerinden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. İddianame, savcılar tarafından İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde oluşturulan salonda görülen ‘’Ergenekon’’ dâvâsı ile birleştirilmesi talebiyle hazırlanmıştı. |
16.04.2010 |
“Kafes” iddianemesi yayınevi cinayeti dâvâsına |
Malatya’dakı Zirve Yayınevinde biri Alman uyruklu 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili dâvânın 25. duruşmasında mahkeme başkanı, ‘’Kafes Eylem Planı’’ iddianamesinin yayınevi cinayetleri dâvâ dosyasına eklendiğini açıkladı. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada söz alan müdahil avukatlardan Erdal Doğan, bugüne kadar yapılan duruşmaların genel değerlendirmesini yaparak, cinayetlerin arka yüzünün açıklığa kavuşturulmasını istedi. ‘’Kafes Eylem Planı’’ iddianamesinin İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildiğini hatırlatan Doğan, bu soruşturma ile yayınevi cinayetleri dâvâsının birleştirilmesini talep etti. Mahkeme Heyeti Başkanı Güray Ertekin, ‘’Kafes Eylem Planı’’nın 59 sayfalık iddianamesinin yayınevi cinayetleri dava dosyasına eklendiğini açıkladı. |
16.04.2010 |
Microsoft’a Çin’de ağır suçlama |
DünyanIn en büyük yazılım devi Amerikan Microsoft firmasının, Çin’de ergenlik çağındaki çalışanları sömürmekle suçlandığı bildirildi. New York’taki Ulusal Emek Komitesi’nin (NLC) raporuna göre Microsoft, ürünlerini Çin’in güney eyaleti Guangdong’daki Kye fabrikasında imal ettiren ABD firmalarının arasında yer alıyor. Raporda, bu fabrikanın ergenlik yaşındaki kişileri çalıştırdığı ve onları sömürdüğü belirtiliyor. |
16.04.2010 |
Gazeteden vazgeçilmiyor |
İNTERNETİN yaygınlaşması sonrası haberlere farklı kaynaklardan ulaşılabilmesine rağmen gazetelerin günlük hayattaki vazgeçilmezliğini sürdürdüğü bildirildi. Mersin Üniversitesi (MEÜ) İletişim Fakültesi Dekanı ve Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ünsal Yetim, basım ve dağıtım ağlarının yaygınlaşması sonrası gazeteye ulaşmanın kolaylaştığını belirterek, buna paralel olarak gazete okumanın çok sayıda kişi için günlük hayatta yapılması gereken önemli işlerden biri haline geldiğini kaydetti. Yetim, bütün bu gelişmelere rağmen gazetelerin günlük hayattaki önemini koruduğunu ifade etti. |
16.04.2010 |
Atık sudan elektrik |
Gazİantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, çöpten elde edilen biyogazdan elektrik enerjisi ürettiklerini söyledi. Güzelbey, evsel atıklardan elde ettikleri biyogazı elektrik enerjisine çevirdiklerini ve bununla yaklaşık 5 bin kişinin yaşayabileceği bir yerin enerji ihtiyacını temin ettiklerini belirtti. Atık su arıtma tesisinden çıkan çamurun biyogazından da elektrik elde ettiklerini, elektrik enerjisini kojenarasyon ünitesinden sağladıklarını dile getiren Güzelbey, şöyle konuştu: ‘’Mevcut çöpümüzü bertaraf edip çöpten çıkan biyogazdan elektrik enerjisi elde ediyoruz. Türkiye’de ilk bizim yaptığımız proje. Bu çalışmayı Katı Atık Düzenli Depolama Alanının Rehabilitasyonu ve CNG&Elektrik Üretim Tesisi Projesi çerçevesinde yapıyoruz. Proje sayesinde çevre kirliliğini, küresel ısınmaya sebebiyet veren gazları önlüyoruz. Proje çerçevesinde sera kurmayı hedefliyoruz.’’ |
16.04.2010 |
İran’da enerji israfı |
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ülkede dünya ortalamasının dört katı enerji tüketilmesini israf olarak değerlendirdi ve bunun önlenmesinin millî bir görev olduğunu söyledi. Ahmedinejad, bir konferansta yaptığı konuşmada, ülkedeki enerji tüketimi ve aşırı israf konularında açıklamalarda bulundu. ‘’Ortalamanın dört katı enerji tüketimi refahın da yüksek olduğu anlamında gelmiyor’’ diyen Ahmedinejad, ‘’Enerji masrafını kontrol, herkes için bir sorumluluk ve görevdir’’ ifadesini kullandı. Enerji santrallerinde 55 milyar litre yakıt kullanıldığını hatırlatan Ahmedinejad, bunun sadece yüzde 30’undan doğru bir şekilde yararlanıldığını bildirdi. Ahmedinejad, dünya ortalaması esas alındığında kişi başına 200 vat enerji tüketildiğini, ancak bu oranın İran’da 800 vat olduğunu söyledi. |
16.04.2010 |
800 bin altın için hukuk mücadelesi |
ELAZIĞ Heylani Kebir aşiretinin eski reisi Hasan Ali Bayrak’ın oğlu Sait Ali Bayrak, babasının İsviçre’deki Credit Suisse’teki parasını alabilmek için 5 yıldır hukuk mücadelesi veriyor. Bayrak, “Biz bütün ilgili resmî kurumlarımıza müracaata bulunduk ve halen bekliyoruz. Şu ana kadar varlığımızın getirilmesi ile ilgili net bir cevap alamadık.” dedi. Heylan-ı Kebir aşireti, bölgelerindeki kan dâvâlarını bitirme konusunda gösterdiği çabaların yanı sıra şimdi de yurt dışındaki milyon dolarlık servetlerini Türkiye’ye getirebilmek için verdikleri mücadele ile gündemde. İsviçre’deki bankalarda bulunan babasından kalma yaklaşık 800 bin altını alabilmek için hukuk mücadelesini sürdüren Heylan-ı Kebir Aşireti’nin lideri Sait Ali Bayrak, uluslar arası hukuk skandalına dönüşen olayla ilgili İsviçre hükümeti de dahil çalmadık kapı bırakmadı. Aile, miraslarının geri getirilmesi için AKP hükümetinden de yardım istedi. Ağustos 2005’te hukuk mücadelesi başlatan Bayrak, önce resmi yazışmaları yaptı. Ardından da bizzat kasada bulunan altın ve eşyaları görmek için İsviçre’ye gitti. Hükümetin çıkardığı Varlık Barışı ile ilgili yasa ise Bayrak için önemli bir aşama oldu. Bu sayede yasayı kullanarak girişimde bulundu. Meselenin sadece kendisinin değil aynı zamanda millî bir mesele olduğuna dikkat çeken Bayrak, o paranın Türkiye’ye getirilmesini istediklerini vurguladı. |
16.04.2010 |
Protokol koltuğunda bir nine |
AĞRI’DA köprü açılışı töreninde konuşan Vali Mehmet Çetin’in koltuğuna oturan ve bir vatandaşın uyarısıyla kaldırılmak istenen yaşlı kadın, Vali ve Kaymakamın müdahalesiyle töreni, protokol koltuğunda izledi. Taşlıçay ilçesine bağlı Taştekne Köyünde yapımı tamamlanan köprü, düzenlenen törenle açıldı. Tören için Taşlıçay Kaymakamlığı tarafından kurulan protokol çadırında, Vali Mehmet Çetin, vali yardımcıları ve kurum müdürleri yerlerini aldı. Vali Çetin’in konuşmak için kürsüye çıkması üzerine boşalan koltuğa, töreni ayakta izlediği için yorulan 70 yaşındaki Telli Kızılaslan oturdu. Konuşmasını tamamladıktan sonra protokol çadırına yönelen Vali Mehmet Çetin, koltukta yaşlı kadının oturduğunu fark edince, Kızılaslan’ın yanındaki boş koltuğa oturarak bir süre sohbet etti. Töreni izleyen bir vatandaşın uyarısıyla koltuktan kalkması istenen Telli Kızılaslan, Vali Mehmet Çetin ile Taşlıçay Kaymakam Ercan Ateş’in talimatıyla töreni protokol koltuğunda izlemeye devam etti. Yaşlı kadın, töreni bir süre protokol koltuğunda izledikten sonra ayrıldı. |
16.04.2010 |
Deprem yardımları kayıt altına alınıyor |
ELAZIĞ’DA meydana gelen deprem sonrası depremzedelere yapılan yardımların kayıt altına alındığı bildirildi. Kovancılar Kriz Merkezi yetkilileri, yaptıkları açıklamada, depremzedelere yapılan yardımların TC kimlik numaralarına göre kayıt altına alındığını belirtti. 8 Martta meydana gelen deprem sebebiyle Elazığ Valiliği ve Kovancılar ilçesinde oluşturulan kriz merkezine gelen yardımların, depremzedelere dağıtımlarının kimlik numaralarına göre yardım takip çizelgesine işlendiğini kaydeden yetkililer, gıda, giyim, temizlik malzemesi ve ev eşyalarının sistemli bir şekilde dağıtımının yapıldığını vurguladı. Kimlik numarasıyla kayıt sistemine girildiğinde, ailede kaç kişinin yaşadığı ve hangi tür yardım yapıldığının ekranda görüldüğü; Türkiye’de ilk kez uygulanan bu sistem sayesinde yardımların adil bir şekilde dağıtıldığı kaydedildi. |
16.04.2010 |
Karayolunda heyelan tehlikesi idiası |
ÇANAKKALE Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Perinçek, Botan Çayı üzerinde yapılması planlanan Pervari ve Çetin barajlarının tamamlanmasıyla, şu an kullanılan Siirt-Pervari kara yolunun bir kısmının su altında kalacağını belirterek, yeni yapılacak yol güzergahında ise heyelan tehlikesi bulunduğu uyarısı yaptı. Pervari ilçesi yakınlarında yapılacak yeni baraj inşaatı için arazi çalışması yapmakta olan Perinçek, Botan Çayı üzerinde yapılan Pervari ve Çetin barajlarının bitirilmesiyle Siirt-Pervari yolunun bir kısmının su altında kalacağını, bölgede yeni yol yapımına başlandığını bildirdi. Şu anda kullanımda olan Siirt-Pervari kara yolunun güzergâh açısından oldukça uygun olduğunu, yolun sadece bir iki yerde sarp bir araziden geçtiğini anlatan Perinçek, mevcut yol üzerinde sadece bir noktada heyelan tehlikesinin bulunduğunu belirtti. |
16.04.2010 |
Dinler farklı, ama yanyana duâ ediyorlar |
MALATYA merkeze bağlı Çamurlu Köyünün Venk mezrasında Osmanlı döneminden kalma Ermeni manastırının bitişiğinde bir de yatır bulunuyor. Çamurlu Köyü muhtarı Bayram Polatbaş, manastırın da türbenin de ziyaretçileri olduğunu, insanların farklı dinlere mensup olsalar da aynı yerde dua ettiğini belirtti. Zaman içerisinde tahrip olan manastırın restorasyonu için gayrimüslim bir doktor arkadaşıyla Vakıflar Bölge Müdürlüğüne başvurduklarını ifade eden Polatbaş, Vakıflar Bölge Müdürlüğünün ‘’Aslına uygun ve çevre düzeni dahil olmak üzere yapımı üstlenilecekse restorasyonu uygundur’’ kararı aldığını söyledi. Restorasyon bedelinin karşılanabilmesi için Ermeni cemaatinden destek beklediklerini ancak cemaatin kaynakları bulunmadığını söylediğini ifade etti. Manastırda dua eden Ermeni asıllı mahallî ses sanatçısı Kazım Akses, asıl adının Serkis Nersisyan olduğunu söyledi. Zaman zaman manastırı ziyaret ederek dua ettiğini ifade eden Akses, manastırın restore edilmesini beklediklerini kaydetti. Manastırın bitişinde yatır bulunmasından rahatsızlık olmadığını ifade eden Akses, ‘’Yanımdaki insanlar da dua ediyor, ben de dua ediyorum. Aslında hepimiz aynı güzel duygular için Tanrı’ya yalvarıyoruz’’ dedi. |
16.04.2010 |
Trafik kültürümüz yok |
EMNİYET Genel Müdür Yardımcısı ve Trafik Hizmetleri Daire Başkanı Osman Karakuş, Türkiye’de meydana gelen trafik kazalarının, toplam reel yatırımın miktarının yüzde 75’i kadar maddî kayba yol açtığını söyledi. Bölgesel Trafik Değerlendirme Toplantısı için İzmir’e gelen Karakuş, trafikte makam ve sıfat ayrımını kaldıracaklarını, elektronik sistemle yedi gün 24 saat denetim sağlayacaklarını söyledi. Yeni Trafik Kanunu TBMM’den geçmeden önce çalışma yürüttüklerini aktaran Karakuş, yeni kanunla cezaların ağırlaşacağını, MOBESE sistemiyle denetlenen yaya ve sürücülerin, kural ihlâli sebebiyle gelen cezalara itiraz edemeyeceğini belirtti. “Trafik Güvenliğinde Yeni Açılımlar, Hedefler ve Çözüm Önerileri” projesi kapsamında düzenlenen bölgesel değerlendirme toplantısında konuşan İzmir İl Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz ise, trafik denetimlerinde teknolojik imkânlardan faydalanmanın önemine değindi. Türkiye’de trafik kültürünün oluşmadığını ifade eden Yılmaz, “Trafik kültürünü ilköğretim çağından itibaren yaygınlaştırma düşüncesiyle Ankara’da uyguladığımız, ‘Ailemin ve Ülkemin Trafik Polisiyim’ projesini İzmir’de de hayata geçiriyoruz. 60 bin öğrencimize eğitim vereceğiz. Kendisinin yapması gerekenleri ve sürücü anne babasını uyarması gereken noktaları özenle anlatacağız. Eğitim sonunda her çocuğumuza temsili polislik kartı dağıtacağız” şeklinde konuştu. |
16.04.2010 |
‘Acil’ çözümü hastaneleri zorda bıraktı |
HASTALARDAN alınan katılım payına vatandaşların bulduğu ‘acil servis’ çözümü, hasteneleri zor durumda bırakıyor. Kamu hastanelerinde 8, özel hastanelerde 15 lira olan katılım payı ödememek için hastalar ‘acil’den giriş yapınca, bu servisler tıkanmaya başladı. Özel Hastaneler Platformu Derneği Başkanı Dr. Mehmet Altuğ, “Mevzuat gereği hasta acil servise geldiğinde katılım payı ödemiyor. Bu nedenle acile gelen hastalarda büyük artış var. Dolayısıyla acil servislerde tıkanmalar yaşanıyor” dedi. Dr. Altuğ, “Özel hastanelerin en büyük sorunu elbette katılım payı değil ama Hem hastalar, hem de sağlık çalışanları mağdur oluyor. Katılım payı sorununun bir an önce halledilmesi gerekiyor” |
16.04.2010 |