Güncel |
Hz. Peygamber (asm) bugün karşınızda olsaydı, ona ne söylerdiniz? |
Kutlu Doğum Haftası’na girmiş bulunmaktayız... Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin (asm) dünyayı, hatta kâinatı şereflendirmesini kutluyoruz. Ancak o mübarek Zâtın (asm) ümmeti olduğumuzun ne derece şuurundayız ve Onu ne kadar tanıyoruz acaba? Onun (asm) mânevî şahsiyetini ne ölçüde idrak edebiliyoruz? Bugün bir üniversiteli gence Kutlu Doğum Haftasını hatırlattığımızda, bu özel güne ilişkin bir cümle bile söyleyemiyor ve “Peygamber Efendimiz (asm) şimdi karşınızda olsaydı kendisine neler söylemek isterdiniz?” sorusuna “Hiçbir fikrim yok” diyor. Düşünebiliyor musunuz, “Onu çok sevdiğimi söyler, affım için duâ isterdim” bile diyemiyor. Bence gençlerimizin bu hâli, anne-babalarla birlikte bütün ilgili müesseseleri düşünmeye ve gerekli tedbirleri almaya sevk etmeli. “Kutlu Doğum Haftası” vesilesiyle çeşitli meslek gruplarından insanlara “Bu hafta hakkında neler düşünüyorsunuz ve eğer Peygamber Efendimiz (asm) ‘bugün’ karşınızda olsaydı, kendisine neler söylemek isterdiniz?” şeklinde bir soru yöneltip, duygu ve düşüncelerini aldık. Şimdi gelin bu sorulara verilen cevapları birlikte okuyalım. Rabbü’l-Âlemîn bizleri ilmiyle, sevgisiyle donatıp, ilimle amel edenlerden eylesin İnşâallah. Peygamber Efendimizi (asm) dünyada ve ahirette yanımızda ve bizden memnun olarak görmemiz duâsıyla... Kutlu Doğum Haftamız mübarek olsun!
Süleyman Karacelil (ilahiyatçı-yazar):
Kutlu Doğum Haftası hakkında neler düşünüyorsunuz?
Âlemlere rahmet, hidayet vesilesi olan Hz. Peygamberi (asm) anmayı, ona has programlar düzenlemeyi gelenek hâline getirmeyi, Hz. Peygamber’e (asm) ümmet olma bilincine yaklaşmada önemli bir adım olarak görüyorum. Kutlu doğum etkinlikleri Hz. Peygamber’le aynı zaman ve mekânda bulunma şerefine nâil olamayan bu neslin insanlarının onunla kalben, mânen, duygu ve düşünce yoğunluğuyla birlikte olabilmeye olan iştiyakının ifadesidir. Yeryüzünün mânevî güneşinin ışığından feyizlendiğimizi idrak etmenin terennümüdür. Allah Resûlünü (asm) tezekkür ve tahattur etmenin küçük bir örneğidir. Risâlet sancağının rehberliğinde yolculuğa çıkmanın adıdır. Ona bağlılığın, ümmet olma yolunda “Biz de varız ya Resûlallah” demenin diğer bir adıdır. “Seni amellerimizle unutmuş gibi görünsek de; ümmet olarak kalben, ruhen tekrar hatırlayıp sünnetine ittibâ etmeyi hedefliyoruz” diyerek biat yenilemektir Kutlu Doğum. Onun bir eş, bir baba, bir dede, bir kuzen, bir kul olduğunu hatırlamanın, onu hayatın içinden bir insan, ama rahmet peygamberi olarak tekrar tekrar anlamanın, anlatmanın vesilesidir kutlu doğum. Rabbim hepimize onun sancağı altında toplanmayı nasip eylesin İnşallah.
Peygamber Efendimiz (asm) “bugün” karşınızda olsaydı, kendisine neler söylemek isterdiniz?
'Sen olmasaydın'la başlayan cümleler söyleyemezdim her halde. Çünkü o olmasaydı bizim hiçbir şey olmayacağımız gerçeğin ta kendisidir. Efendimize (asm) şunları söylerdim sanırım: “Sen varsın, hep aramızdasın, ‘Sen yaşayan Kur’ân’sın, sünnetinle varsın, ama biz bu gerçeği idrak edemedik ya Resûlallah. Sen bizi sıkı sıkı uyardığın halde, imanımızla, ibadetlerimizle her şeyimizle dünyevîleştik. Seni sevdik, ama ‘sevginiz yok’ dedirtecek kadar eksiklerimizle. Senin ümmetin olduğumuzu hep haykırdık, ama bunu ispat edecek amellerimiz olmaksızın. Senin sünnetine tâbi olduğumuzu söyledik, senin yasakladığın hayat biçimini sünnet edinerek. Ne olur affet bizi! Ey resuller resulü bize himmet et, ashabına lutfettiğin gibi. Bir gencin kalbine elini koyup “Allah’ım bu genci günahlardan, haramlardan koru” diyerek dua etmen gibi, bizim için de dua et. Bu ümmetin de kalbine ellerinle dokun. Bir anlık sohbetinle şereflenip, her şeyini sana adayan sahabelerin gibi, bu ümmetini de bir anlık olsun himmetinle irşad buyur. Ancak o zaman hayatın gerçeğini idrak eder malımızla, canımızla, Allah’a kul, sana lâyık bir ümmet olma yolunda bir adım atarız…
Necat Güleç (Mimar):
Kutlu Doğum Haftası için neler düşünüyorsunuz?
Bu soruya çok yalın bir şekilde de cevap vermek mümkün, çok geniş anlamlar ihtiva eden bir biçimde de. Neden derseniz, Hz. Muhammed’in (asm), milâdî takvime göre her sene doğduğu günde; birileri onun hayat hikâyesini anlatıyor, birileri dinliyor, mevlitler okunuyor, birileri huşu içinde gözyaşı döküyor. Peygamberimizden hadisler anlatılyor. Hatta Kur’ân okuma yarışmaları düzenleniyor. İlâhiler söyleniyor vs. İşte bu bana göre çok yalın ve yüzeysel bir kutlama şekli oluyor. Böyle olmasın demiyorum tabiî ki.. Bunlar yapılabilir. Ama geniş mânâda kutlama böyle olmamalı. Başka neler yapılabilir? Gerçek Kur’ân İslâmını; bugünün insanına, özellikle gençlerine anlatmak, öğretmek için yeni metodlar, yollar bulmalıyız. Yüzyıllar öncesinin yorumlarıyla, tefsirleriyle, fetvalarıyla, 21. yüzyılın gençliğine İslâmın özünü, esasını anlatamayız! Arapça Kur’ân yarışmalarının yanında; mânåsını anlama ve yorumlama yarışmaları da düzenlemeliyiz. Buna benzer yeni mesajları geniş kitlelere duyurmak için “Kutlu Doğum Haftası” çok iyi bir fırsat olacaktır, bunu iyi değerlendirmeliyiz.
Peygamber Efendimiz karşımızda olsaydı, neler söylerdiniz?
Bunun hayali bile çok güzel, inanılmaz bir şey. Şayet, yüzüne bakabilseydim, her halde ne diyeceğimi unuturdum. Ama yine de size cevap vermeye çalışayım. O’na derdim ki ; Ya Resulullah; biz ümmetin, senin zamanına göre çok büyüdük, çoğaldık, sayımız arttı. Bu noktada senin sözünü dinledik! Ama; bugünün dünyasında, İslâmiyet, Kur’ânda ifade edilip senin öğrettiğin gibi tanınmıyor, bilinmiyor, yaşanmıyor. Müslümanlar ilimde, tıpta, san'atta, sporda vb. hep geri kaldı. Hep öteki din mensupları keşfediyor, buluyor ve yapıyorlar. Nerede sorunlu bir yer varsa orada Müslümanlar var. İşte Irak, İran, Afganistan, Keşmir, Filistin… Ülkemizde bile Müslümanlar için bazı kısıtlamalar var. Kısaca Müslümanların büyük çoğunluğu sıkıntıda, huzursuz, mutsuz... Bize söyler misin ya Resulallah; biz nerede hata yaptık?
Figen Başur (Ev Hanımı):
Varlığıyla âlemlere ve biz günahkâr kullara rahmet vesilesi olan, her nefesinde ümmetini düşünen, dünyaya vazifelendirilmiş ve rehber olarak gönderilmiş Yüce Peygamberimizin (asm) dünyaya teşrifinin kutlanmasıdır. Ben Peygamber Efendimizi (asm) karşımda görseydim şunu sormak isterdim: “Ya Resulallah! Şimdiki ümmetin halini biliyorsunuz. Sizin zamanınızdaki ümmet mi daha değerli yoksa ahirzamanda ki ümmet mi? Ya da şimdikileri ümmet olarak görebiliyor musunuz?” Günahlar dağlar gibi omuzlarımızda birikti. Bizlere de şefaat ediniz Ya Resulallah! Ey Resulüm, biz ümmetini bağışla. Sizi çok seviyoruz.
Şehriban Obuş (Tuhafiyeci):
Peygamber Efendimizin doğuşu ve İslâmiyetin doğuşudur. Bugünün özellikle kutlanması gerektiğini düşünüyorum. Ve halkımızın bugünün önemi hakkında bilgisi, ilgisi yok. Böyle bir günün tv'lerde halka duyurulup bilgilendirilmelerini istiyorum. Eğer Resulümüz (asm) karşımda olsaydı, sevinçten konuşamazdım. Onun yüzü suyu hürmetine affedilmem için, şefaatçi olmasını isterdim. Bütün Müslümanların affedilmesi için dua isterdim. Keşke görsek.
Kevser Elif (Tekstilci):
Kutlu Doğum Haftası, Resulümüzün (asm) dünyayı şereflendirmesidir. Onun için bu haftada heryerde çeşitli etkinliklerin düzenlenmesini istiyorum ve herkes sevgiyle kucaklaşmalı. Peygamberimiz (asm) karşımda olsaydı; Onu çok sevdiğimi, özlediğimi ve beni kendisiyle götürmesini isterdim. En önemlisi Cennette Rabbimin cemalini görmem için dua etmesini isterdim. Şefaat Ya Resulallah!
Laâtif Yandım (Bakkal):
Peygamber Efendimizin (asm) doğumuyla dünyayı şereflendirmesidir. İslâmiyetin başlangıcı ve putların yıkılmasıdır. Peygamberimizi (asm) karşımda görmek büyük bir nimettir. Ben Peygamberimizin (asm) adı anıldığı zaman heyecanlanıyorum. Karşımda görsem her halde düşüp bayılırım. Ayakta kalabilirsem ellerini öper, her zaman yanında olmak istediğimi, benim için de dua etmesini isterdim.
Nursel Kurt (Ev Hanımı):
Peygamberimizi gördüğümde önce benim gibi bir aciz kulun karşısına iki cihan güneşini doğdurduğu için Yüce Allah'a (cc) ne kadar hamdü senâ etsem azdır. İnsanlığın en değerlisinin mühr-ü şerifini öpmek isterdim. Çünkü o, kimseyi incitmez, azarlamaz olduğundan, ben de o mübarek mühr-ü şerifi öpmüş olurdum. Ey Sevgililer Sevgilisi Efendimiz! Bizler Sahabe-yi Kiram gibi, sizinle kalıp o güzel ahlâkınızı öğrenip uygulayamadık. Ama hani biri Hz. Aişe’ye (ra) sizin güzel ahlâkınızı sormuştu da, Aişe annemiz de “Siz Kur’ân-ı Kerim okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kur’ân ahlâkıdır” demişti. Bizler de Kur’ân-ı Kerim okuyup ahlâkınızı öğrenmeye çalışıyoruz. Senin sünnet-i seniyyeni yerine getirmeyi vazife biliyor, biteviye salâtü selâmlarla adınızı zikrediyoruz. Ey Yüce Efendimiz, senin yüce sıfatlarına erişmeyi diliyoruz. Senin bizim için duânı Allah (cc) geri çevirmez. Şefaatine muhtacız, bize eman kıl. Rabbimizin size bahşettiği aklı, ilmi ve ahlâkı bizlere de nasibi müyesser eylemesini arz ederiz. Ey Sevgili Peygamberim! Bazı haddini bilmeyen Avrupalılar kendi çirkin sûretlerini çizip Müslümanları tahrike kalkmışlar. Biz onlar için sizin müşriklere duâ ettiğiniz gibi duâ ediyoruz; Müslümanlar çoğalsın diye. Bir hadis-i şerifinizde buyuruyorsunuz ya “Mahşer günü ben sizin çokluğunuzla övüneceğim” diye. Bizler bir elimizde lâle, bir elimizde gül senin livaü'l-hamd sancağının altında şefaatine nail olmak ümidiyle etrafında toplanmak istiyoruz. Şefaat Ya Resûlallah! Allahümme Salli Alâ Seyyidina Muhammed (asm).
Yasemin Dikmetaş (Avukat):
Yüce Peygamberimizin doğumuyla, kâinatta meydana gelen ve aklımızın idrak etmekte zorlandığı mu'cizevi olaylar, tıpkı kutlu doğumu müjdeler gibi. Kâinat O zatın yaşayacağı ortamı hazırlamak için çalışıyordu. Karşımda Resulâllahı (asm) görseydim utancımdan başımı öne eğer belki de kaçardım. Peki neden? Bildiklerimle amel etmediğim için. Hakkıyla Kur’ân'ı ve sünneti yaşayamadığım için. Peygamber Efendimizden (asm) biz ahir zaman ümmetine herşeye rağmen şefaat etmesini söyler ve isterdim.
Selçuk Gemici (Mimar):
Bizim ve bütün kâinatın yaratılmasına vesile olan Habibullahın (asm) doğum gününün kutlanması, adeta bizim aynı zamanda bütün insanlığın mevcudatının doğum gününün kutlanması gibi bir heyecanla düşünülerek algılanmasını isterim. Kendi doğum günümüzde duyduğumuz heyecanı Onun (asm) yaratılmasına borçluyuz. Peygamber Efendimiz (asm) karşımsa olsaydı; "Ey Resulallah! Bu devirde bizi kurtaracak öğütler neler? Kur’ân'ın bize göstereceği kurtuluş noktaları nelerdir?" diye sorardım. Sanıyorum ki Kur’ân-ı Kerim'in bu devirde konuşan bir ağzı olan Risâle-i Nur’dan istifade etmemizi isterdi. İman hakikatlarının korunmasında daha çok Risâle-i Nur eşliğinde, bütün Müslümanların Risâle-i Nur irşadı etrafında genel bir irşada gelmelerini isterdi, diye düşünüyorum. Bu külliyatın okunulmasının gerektiğine inanıyorum. Sadece Risâle okuyup Kur’ân-ı okumayalım demeyin. Çünkü Kur’ân-ı Kerim sürekli olan bir programdır. Kur’ân-ı Kerim ışığında Risâle okunmalı. Ve şunları söylemek isterdim Peygamber Efendimize naçizane: “Kurtulmak için, hakikatların bende tecelli etmesi için şahsınızdan ve varislerinizden, hepinizden yardım istiyorum. Bizim ettiğimiz selât ü selâmlar üzerinizde, duanızın da bizim üzerimizden eksik olmamasını istiyorum, diliyorum.” Yüce Rabbimiz! Bizleri bize örnek olarak yolladığın Habibinin yolunda daim ve kaim kıl. İçimize Onun (asm) sevgisini ver ve bizim hakikate ulaşmamızda yani irşadımızda sebep kıl. Amin.
Çağrı Göktepe (Bestekâr):
Kutlu Doğum Haftasından önce mevlid nedir sorusunu cevaplayarak, Kutlu Doğum hakkındaki düşüncelerimizi aydınlatabiliriz. Mevlid, doğum zamanı demektir. Peygamberimizin (asm) doğumu ve bunu anlatan eser anlamında kullanılır.1989 yılından beri kutlanmakta olan Kutlu Doğum Haftası o günden itibaren büyük bir heyecanla hem ben, hem de yakınlarım tarafından heyecanla kutlanmaktadır. Sizin de bildiğiniz gibi, Peygamberimizin dünyayı teşrifleri olan Mevlid-i Nebevî, asırlardır milletimiz tarafından ‘Mevlid Kandili’ olarak kutlanmaktadır. Benim resmî ağızlardan edindiğim bilgilere göre, dini tefekkürü cami dışına taşırmak, değerli ilim adamlarımızın araştırmalarını ve düşüncelerini halka aktarabilmek için Türkiye Diyanet Vakfı, yüzyıllar önce bir ilim ve kültür bayramı şeklinde kutlanan Mevlid geleneğini canlandırmayı amaçlamıştır. Bu düşünce ile Peygamberimizin doğum gününü içine alan haftayı, “Kutlu Doğum Haftası” olarak ilân etmiştir. Bu kutlamaların yurtdışı boyutu da var, bunlara geçmiş yıllarda şahit oldum. Kutlu Doğum Haftası’nı idrak etmekteki gayemizin, Peygamber Hz. Muhammed'in (asm) getirdiği yüce değerleri, evrensel prensipleri tüm insanlığa sunmak, bir barış ve hoşgörü ortamı oluşturmaktır. Bu değerleri yalnızca Türk halkıyla paylaşmak elbetteki düşünülemez. Bu değerlerin dalga dalga tüm insanlığa yayılması, insanlığın kardeşlik duygularıyla bir sevgi etrafında toplanması, bir sevgi ve hoşgörü ortamının oluşturulması ana hedefimiz olmalıdır. Bu amaçla faaliyetlerimizi, imkânlarımız ölçüsünde yurtdışına yaymalıyız. Örneğin geçmiş yıllarda Almanya, Amerika, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Danimarka, İsveç, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırım, Makedonya, Nahçıvan ve Türkmenistan’da Kutlu Doğum Haftası kutlandı. Özellikle yıllarca esaret altında kalmış Türk cumhuriyetlerindeki soydaşlarımızın, Hz. Muhammed’in (asm) doğum gününü kutlarken duydukları sevinci gözlerinde görmek, o duyguyu onlarla paylaşmak çok heyecan ve mutluluk vericiydi. Bu yıl da yurtdışındaki etkinliklerimiz yine ağırlıklı olarak devam etmeli ve daha da yayılmalıdır. Son olarak Peygamber Efendimizin ümmetine yakışanı yapmalıyız.
Mürsel Işık (Müzisyen):
Macera dolu bir hayatın içinde yaşıyoruz. Arabesk bir hayat içerisinde laylaylom bir hayatın ortasındayız. İnsanların ruhları yaralı ve çıban taşıyan ruhlarıyla bir arayış içindeler. Acziyetimiz ortada ve kesin gerçek. Dönüşü olmayan bir yoldayız ve kabul ediyoruz ki, Peygamberimiz (asm) insanların en büyüğüdür. İnsanlar sevdiklerini tanıdığı ölçüde severler. Dolayısıyla Peygamberimizin isminin anıldığı, anlatıldığı her ortam ruhumuza yeni istikamet verme imkânı oluşturur. Bu anlamda tabiî ki Kutlu Doğum Haftası da bir fırsattır. Samimiyetsiz bir ortamda vesvese ve şüphelerle yaşıyoruz. İlham ve edep kaynağımız başkaları olmuş. İnsanlar onu anlamak zorundadır ve bu yüzden bütün samimî etkinlikler önemsenmelidir. Peygamber Efendimizi 5 yıl önce yapmış olduğum Hacc vazifemde Mekke’den ayrılıp Medine’ye gideceğimiz son gecede rüyamda görmeyi Allah nasip etmişti ve bu benim için çok büyük bir lütuftu. Bütün samimiyetimle söylemeliyim ki, bugün Peygamber Efendimiz karşımda olsaydı haya ederdim ve dilimse lâl olurdu, bilirim...
|
ARZU KONAN 14.04.2010 |