04 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

ABDULLAH ERAÇIKBAŞ

İslâm öncesi dönem öne çıkartılıyor

Bir tarih havzası olan ve geçmiş medeniyetlere beşiklik eden Mısır’da, İslâm öncesi dönemin görünür olması için özel bir gayret seziliyor.

Firavunların sembol ve resimleri, piramitler her yerde karşımıza çıkıyor. Mısır’a has bir sanat olan papirüslerde de hep aynı motifleri görüyoruz. (Eski Mısırlıların yazı kâğıdı yapmak için özünden yararlandıkları papirüs, sürüngen köksaplı, boyu 2,5-3 metreyi bulabilen bir bitki. Günümüzde papirüsler tablo benzeri süs eşyası olarak alınıp satılıyor. Papirüslere işlenen figürler çoğunlukla antik Mısır dönemine ait olmakla birlikte az da olsa hat sanatı örneklerine de rastlanabiliyor. Biz de orijinal papirüslere işlem yapılan bir merkezi gezdik, papirüs yapımını izledik, hat eserlerinin işlenmiş olduğu papirüslerden satın aldık.)

Bu bakımdan Türkiye ile önemli benzerlikler taşır. Bizde de Cumhuriyet döneminde İslâm öncesi döneme atıflar yapılmıştır, Maksat Türk milletinin Müslümanlıkla, dinle bağlarının kopartılmasıdır. Etiler, Akatlar dönemi böyle bir anlayışın mirası olarak lanse edilmiş, geçmiş uygarlıkları övülmüştür. Selçuk ve Osmanlı’nın dünya kültür mirasına giren eserleri ise unutturulmak istenmiştir.

Şaşırtıcı bir şekilde dindarların yakın tarihte karşılaştıkları baskı ve eziyetler de bir bakıma örtüşmektedir. Dinini yaşamak isteyen Müslümanlar her iki ülkede de zorluklarla karşılaşmış, dışlanmış, horlanmış hatta baskın, sürgün ve hapislere muhatap olmuşlardır.

Burada Minyeli Abdullah’ı hatırlamadan geçemeyiz. Hekimoğlu İsmail tarafından kaleme alınan, daha sonra da geçtiğimiz günlerde vefat eden Yücel Çakmaklı tarafından filmi çekilen romanda Kahire yakınlarında bir kasaba olan Minye’de (Minye’yi görmek, sembolik de bir romana konu olan bu yeri yakından tanımak istememe rağmen gezi programının yoğunluğundan dolayı bu arzumu gerçekleştiremedim. AE) doğan Abdullah’ın şahsında Türkiye’deki dindarların Cumhuriyet dönemi boyunca yaşadıkları zulüm ve işkenceler anlatılır. Romanın yazıldığı dönemde bunları doğrudan anlatmak soruşturma ve dâvâlara konu olabildiği için olaylar sembollerle anlatılmıştır. Sembolizm zaten otoriter yönetimler zamanında çok başvurulan bir yöntemdir.

OSMANLI ESERLERİ

KAHİRE’YE İHTİŞAM KATMIŞ

Mısır, dörtyüz yıla yakın bir zaman Osmanlı hakimiyeti altında kalmış. Osmanlı her yere olduğu gibi Mısır’a da medeniyet götürmüş. Ancak, Mısır’da da alttan alta bir Osmanlı muhalifliği yaşatılıyor. Zamanın Mısır Valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve oğlu İbrahim Paşanın şehrin merkezi yerlerinde heykelleri dikili. Kavalalının bu derece ilgi görmesinin başlıca sebebi Osmanlıya olan isyanı ve onunla yaptığı savaşlar. Adını taşıyan camisi ise Kahire’ye farklı bir siluet sağlıyor. Cami şehre hakim bir tepede, kalenin içinde yer alıyor. Osmanlı mimarî tarzının farkını ortaya koyan bu cami Mısır’ın da en büyük camilerinden. Bine yakın caminin bulunduğu şehirde yine kalede yer alan Selâhaddin Eyyübî tarafından yaptırılan cami ile ABD Devlet Başkanı Barack Obama’nın ziyareti ile gündeme gelen Sultan Hasan Camii tarihî oluşları ve ihtişamları ile öne çıkıyorlar.

HZ. HÜSEYİN CAMİİNDE

AL-İ BEYTE DUÂLAR ETTİK

Hz. Hüseyin’in Kerbelâ Savaşından (680) sonra gövdesinden ayrılan başının gömülü olduğu düşünülen Hz. Hüseyin Camii, dünyanın dört bir yanından buraya gelerek duâ eden Şiîler açısından olduğu kadar Sünnîler için de büyük bir önem arz ediyor. Fatımiler tarafından inşa edilen cami daha sonra Memlükler ve Osmanlılar tarafından değişik tarihlerde restore edilmiş ve bazı bölümlerle genişletilmiş. Hüseyin Camii, İslâmî Kahire olarak adlandırılan bölgenin kalbi durumunda. Yanı başında hemen Ezher Camii yükselirken, diğer yanında bir zamanların bin bir gece masallarının geçtiği yer olaraK adlandırılan Han Halil Çarşısı uzanıyor. Diğer tarafları ise irili ufaklı Fatımî, Memlûk ve Osmanlı eserleriyle dolu bu bölgede adım başı cami, sebil, kütüphane, köşk, han, saray ve tarihî evlere rastlamak mümkün.

Hz. Hüseyin hatırasının yaşatıldığı bu mekânlar günün her saatinde kalabalık. Biz de cami ve türbeyi ziyaret ederek Ehl-i Beytin aziz ve pak ruhlarına duâlar ettik.

HAN HALİL ÇARŞISI,

KAPALI ÇARŞIYA BENZİYOR

Kahire’nin ticaret hayatının canlı olduğu yerlerden biri de Han Halil Çarşısı. İstanbul’daki Kapalı Çarşıyı andıran çarşı 1382 yılında Memluk Sultanı Berkuk’un at bakıcısı tarafından kervansaray olarak inşa ettirilmiş. Osmanlı döneminde ise bir ticaret merkezine dönüştürülen çarşı dar sokaklardaki küçücük dükkânlarda her türlü hediyelik eşyayı bulunduğu bir mekân. Satıcıların tamamı Arapça ve İngilizce hariç en az bir dil bilmekte. Eski Mısır’a ait taştan hediyelik piramitler sfenksler, firavun heykelleri satılmakta. El Halil Çarşısında oldukça uygun fiyatlara altın, gümüş, mercan, turkuaz gibi mücevherler mevcut.

El Ezher’in de yakınında bulunan çarşı civarında Hz. Hüseyin Camii de yer almakta. İstiklâl Şairi Mehmet Âkif’in Kahire’de yaşadığı yıllarda zaman zaman gelip kahve içtiği mekân da çarşı içinde yer alıyor.

TİCARET GELİŞTİKÇE KARDEŞLİK PEKİŞİYOR

Tİcarî ve ekonomik münasebetler yoluyla değişik milletlerden insanların yakınlaşmasına ve birbirlerini daha yakından tanımalarına da imkân veren iş forumu sonunda bir bildiri yayınlandı.

Uluslar arası İş Forumunun başkanlığını yürüten Erol Yarar, Kahire Ticaret Odası Başkanı Ali Musa ve MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan tarafından açıklanan sonuç bildirisinde, İslâm ülkeleri arasında gelişen ticaretin, sosyal yakınlaşmaya da vesile olduğu, peşin hüküm ve yanlış tanımaların önüne geçtiği, kardeşlik bağlarının güçlenmesini sağladığı belirtildi. Bildiride özetle şöyle denildi:

“13. IBF Kongresi “Küresel Kriz Sırası ve Sonrasında Ticaret ve Sanayinin Gelişimi” teması etrafında İslâm Konferansı Teşkilâtı, İslâm Kalkınma Bankası, Cezayir, Mısır, Makedonya, Bosna Hersek ve Türkiye’den gelen hükümet temsilcileri ve delegelerin katkılarıyla daha da derinleşmiştir.

13. IBF Kongresi dünyanın dört bir yanından gelen katılımcı iş adamları ve iş kadınlarına bireysel ticaret ve yatırım ilgileri noktasında eşsiz imkânlar sundu. IBF toplantıları katılımcı iş adamları arasındaki etkileşimi arttırmak amacıyla sanayi ve finans yatırımları konulu oturumlardan oluşan kongre, uluslar arası fuar, ülke sunumları ve sektörel iş görüşmelerinden oluşan faaliyetleri organize etmiştir.

1995 yılında Pakistan’ın Lahor şehrinde kurulan ve o günden bugüne Türkiye’de MÜSİAD tarafından ev sahipliği yapılan; biri Türkiye’de diğeri üye bir ülkede olacak şekilde organize edilen IBF, Müslüman Milletler arasındaki ticaret ve işbirliği bağlarının kuvvetlendirilmesi konusundaki hedeflerine ulaşmada ciddî ilerleme kaydetmiştir. Bununla aynı zamanda üye ülkelerin iktisadî ve sosyal kalkınmalarında da katkıda bulunmuşlardır.

Gelişmiş ülkelerin öncülüğündeki küreselleşme ve çok taraflı yeni mekanizmalarının ortaya çıkışından kaynaklan tehdit ve fırsatları gözönünde bulundurarak IBF, ilgili İKT üyesi ülkeleri birçok katmandaki insanlar arasında daha iyi anlayış ve işbirliği ile sağlamayı gerçekleştirecek olan daha fazla ekonomik entegrasyonu hedef almaya dâvet eder. IBF’in bu toplantısı, dünya sisteminin iktisadî, siyasî, insanî ve çevresel bazda derin bir krizden geçtiği zaman dilimine denk gelmiştir. Bu şartlar göz önüne alınarak, 13. IBF Kongresi aşağıdaki sonuçlara varmıştır;

1. İslâm ülkeleri, artık dünyanın hammadde deposu ve lüks malların nihaî tüketim merkezi olmaktan çıkartılarak, yatırım ve üretim odaklı çağdaş ekonomiler haline gelmelidir.

2. İslâm ülkeleri arasında üretim, ticaret ve finans alanında bir iktisadî bütünleşme için derhal harekete geçilmelidir.

3. Bu idealin gerçekleşmesi için gerek üretimde gerekse ticarette, motive olmuş ve disipline edilmiş bir iş ve istihdam ortamı, gelişmiş organizasyon kapasitesine sahip işletmecilik anlayışı ve kalite bilinci oluşturulmalıdır.

4. Aşağıdaki hususlar üzerinde konsensüse varılması zaruret arz etmektedir:

a. İslâm ülkeleri arasındaki gümrük tarifeleri acilen kaldırılmalı ve ticaret serbestleşmelidir.

b. İslâm ülkeleri iş adamlarina vize muafiyeti uygulamalıdır.

c. İslâm ülkeleri arasında çifte vergilemeyi önleyici anlaşmalar bir an once hayata geçirilmelidir.

d. Kredi taahhüt mekanizmalarındaki aksaklıklar derhal elimine edilmelidir.

5. İKT ve İKB gibi çatı kuruluşlar bu sorunların çözümünde öncü olmalıdır,

6. İslâm ülkelerinin vatandaşlarına mülk edinme ve para transferi kolaylığı sağlanmalıdır,

7. İKT bünyesinde emtia ve hisse senedi borsaları kurulmalıdır,

8. Stratejik araştırma merkezleri, eğitim harcamaları, insan kaynaklarının geliştirilmesi gibi stratejiler vasıtasıyla entelektüel birikime yatırım yapılmalıdır,

9. Son olarak, İslâm ülkeleri, karşılaştığı bölgesel ve küresel sorunlara çözümü, öncelikle kendi içinde aramalı ve ortak bir bakış açısı geliştirebilmelidir.”

DÜNYANIN 7 HARİKASINDAN BİRİ

MIsIr Piramitleri, Mısır’da yer alan eski piramit şekillerdeki yapılara deniyor. Mısır’da yüzden fazla piramitin olduğu belirtiliyor. Piramitlerin çoğu Eski Krallık Dönemi’nden Orta Krallık dönemine kadar firavunların mezarı için inşa edilmiş. Bilinen en eski piramit 3. Hanedan döneminde inşa edilen Basamaklı Piramittir. Bu piramit ve etrafını çevreleyen bloklar; mimar İmhotep tarafından tasarlanmış. Ayrıca bu yapılar dünyanın en eski şekilli taşlarından inşa edilmiş yapılardır. Bilinen piramitler en çok Gize’de bulunmuştur. Gize piramitleri’nin en büyüğü olan ve resimde gördüğümüz Keops Piramidi şu ana kadar zarar görmeden ayakta duran dünyanın 7 harikasından biri sayılmakta.

MISIR PİRAMİTLERİ TURİST ÇEKİYOR

MIsIr’In turizm gelirlerinden önemli bir yer tutan —ki yılda 8 milyon turistin ziyaret ettiği belirtiliyor— piramitlere özellikle Avrupalıların ilgisi büyük. Gize piramitlerini gezdiğimiz gün çok kalabalık Batılı turist gruplarının burada olduklarını gördük. Sıcak hava ve çölün tozuna aldırmadan buralara kadar gelmişlerdi. Onları görünce bizim Selimiye’mizi, Süleymaniye’mizi bu kadar tanıtamadığımızı düşünerek hayıflandım. Yine İslâm öncesi dönemden kalma sfenksler de turistlerin ilgi odağı. Yekpare taştan oyulan bu heykellerin başları aslan başı şekilde tasarlanmış. Kendisinde sonsuz bir güç vehmeden firavunlar acizliklerini bu şekilde örtmeye çalışmışlar. Mısır’da rastlanan ilginç bir uygulama da mezarevler. İslâm öncesi dönemden izler barındıran bu anlayış ülkede çok yaygın. Mısırlılar ölülerini küçük çaplı bir evi andıran, odaları olan aile mezarlıklarının alt katlarına gömüyorlar. Buralarda insanlar da yaşıyor. Mezarevlerin bir kısmında, mezar sahipleri yaşadığı gibi bir kısmı da çok sayıdaki evsize evlik yapıyormuş. Bize verilen bligiye göre sadece Kahire’de mezarevlerde 1 milyon civarında bir nüfus barınıyor.

[email protected]

ABDULLAH ERAÇIKBAŞ

04.11.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (03.11.2009) - Nil-i Mübarek Mısır’a hayat katıyor

  (02.11.2009) - Bediüzzaman, birlik için çalıştı

  (01.11.2009) - Osmanlı’da farklı bölgelerde farklı uygulamalar olmuştur

  (30.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP - 7

  (29.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP - 6

  (28.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP-5

  (27.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP-4

  (26.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP-3 - CEVHER İLHAN

  (25.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP-2

  (24.10.2009) - Memlekete 6 ay sonra kavuştuk

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.