BİR ÂYET, BİR YORUM |
Sabır ve namaz - Yrd. Doç. Dr. Atİlla YARGICI “Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz sabır ve namaz kalbi Allah’a karşı saygı ile ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.”(Bakara: 2/45)
Bu âyette sabır kelimesi duâ ve namaz anlamına gelen “salât” kelimesinden önce kullanılıyor. O halde sabır insana hayat yolculuğunda en çok gereken bir güçtür. Bu sabrın oruç olduğu da rivâyet edilmektedir. Ancak bununla genel olarak sabrın kastedildiği de söylenebilir. İnsana üç konuda sabır gerekir. Bunlardan birincisi Allah’a itaat etmekte sabırdır. Bu emredilenleri yapmada devamlı olmayı ifade eder. Meselâ namaz kılmakta, oruç tutmakta nefse biraz da olsa meşakkat vardır. Bunlara alışmak, sabretmek gerekir. Allah’ın diğer emirlerini yerine getirme hususunda da insan sabrın gücüne ihtiyaç duyar. İkinci olarak musîbetlere karşı sabırdır. Zelzele, sel, yangın, hastalık gibi belâ ve musîbetlere maruz kaldığımızda sabretmek gerekir. Belâların, musîbetlerin, hastalıkların bize vermek istediği mesaj üzerine yoğunlaşmak sabrı kolaylaştırır. Meselâ hasta olan bir insan, bir taraftan tedavi olmak için gerekli ilâçları kullanırken, diğer taraftan şikâyetçi olmaz, sabreder, durumunu, şikâyetini insanlara değil Allah’a arz ederse, o insan içinde tarif edilmez bir mutluluk hisseder. Bu da musîbet ve hastalıkların bir imtihan vesilesi olduğunu bilmekle mümkündür. Bizim vücudumuz bizim değil, bize emanettir. Bu vücudun gerçek bir sahibi var. O bizim vücudumuzda istediği gibi tasarruf eder. Bazen hasta eder, bazen iyileştirir, bazen bir musîbete giriftar eder. Bizim sabrımızı ölçer. Musîbeti vereni bulan bir kimse, belâdan feryat etmez. Tevekkül eder. Allah bizi hasta ederse, sonra iyileştirerek, şifa verici anlamına gelen Şâfî ismine bizi mazhar eder. Böylece biz onun bir isminin yansımasına âyine oluruz. O bizi kendi ismini tecellî ettirmek için âyine olarak seçmiştir. Bu ne büyük bahtiyarlıktır. Musîbetler karşısında sabır ve duâ ile ondan yardım dilememiz gerekir. Âyette zikredilen salâtın bir anlamı da duâdır. Bütün hastalıklar ve musîbetler de Allah’a duâ etmenin, O’na yalvarmanın en güzel zamanlarıdır. İnsanın kendisini Allah’a yakın hissettiği anlardır. Zaten bize Allah’tan başka yardım edecek kimse de yoktur. İbn-i Kesir’de rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (asm), karnı ağrıyan Ebû Hureyre için, “Namaz kıl, çünkü namaz şifadır” buyurmuştur. Buradan anlaşılıyor ki, namaz da hastalıklara şifadır. Çünkü insan namazda Fatiha Sûresini okuyor ve her konuda Allah’tan yardım diliyor. Üçüncüsü de günahlardan kaçınmakta sabırdır. Günahlardan kaçınma hususunda sabır ve duâ ile Allah’tan yardım dilememiz gerekir. Namaz da insanı günahlardan uzaklaştırır, oruç da. Çünkü insan namaz kıldığında ve oruç tuttuğunda helâl olan yemek içmek, eşiyle birlikte olmak gibi mübah işlerden dahi uzaklaşmakla kendisini sabra alıştırır. Bu sabır sonra da devam eder. İşin duâ boyutunu da unutmamak gerekir. Bu hususta şöyle duâ edebiliriz. "Ya Rabbi. Sen bizi rahmetinden kovulmuş şeytanın şerrinden, kötü insanların şerrinden koru. Yasaklarından kaçınma konusunda bize yardım et.” Âmin. |
18.09.2009 |