RAMAZAN HÂLLERİ |
Kadir ve kıymeti bilinesi gece - OSMAN ZENGİN Aslında aziz milletimiz biliyor bu mübarek gecenin kadir ve kıymetini. Bundan elli sene önce, çocukluk günlerimde hatırlıyorum, rahmetli annemin bizi mahalledeki komşu kadınlarla birlikte Kadir Gecesinde sabahlamak için, Ankara’daki Hacı Bayram-ı Velî veya Aslanhane camilerine götürdüğünü. Sahur yemeği hazırlamak için yanlarına alınan gazocakları, kap-kaçak, yiyecek-içecekleri hiç unutmuyorum. İşte, o CHP’nin fetret devrinde, dini bilgisi fazla olmasa da, milletim Kadir Gecesini ihyâ ediyor, kadrini bildiği gibi, kıymetini de biliyordu. O zamanki Türkiye şartlarında, iftar ve sahur yemekleri de caminin münasip bir yerinde yeniyor ve aynı zamanda da sabaha kadar ibadet ediliyordu. Cenâb-ı Hak, bu mübarek geceyle alâkalı bir sûre nazil etmiştir ve orada Kur’ân’ın da bu gecede nazil olduğunu, indirildiğini beyan etmektedir. Meâlen de yazalım bu sûreyi: “Biz onu Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve ruh (Cebrail as) o gecede her bir iş için Rablerinin izniyle yeryüzüne iner. Fecr (tan yeri) ağarıncaya (güneşin doğması yaklaşıncaya) kadar o gecede selâmet vardır.” Beş âyetlik bu kısa sûrede ne kadar derin mânâlar var aslında. Bu gecede yapılan ibadetlerin karşılığında bin aylık bir sevap verileceğini söylüyor Rabbimiz. Bu bin geceyi şimdiye kadar başka yerde okuduğumu hatırlamadığım bir şekilde, Bediüzzaman Hazretleri aynı zamanda “seksen üç küsûr sene” diye ifade etmiştir. Yani düşünün, o gece ihlâsla ve sevabını sadece Rabbimizden bekleyerek sabahlayıp, ibadet yapsak, o gecede inmesine nazire olarak Kur’ân okusak, bir anda 83 senelik hiç günahsız, bir ibadetle geçen hayatın sevabı veriliyor. Evet, Kadir gecesini, Ramazanın son on gecesinde ve özellikle de tek gecelerinde aramamızı söylüyor Peygamberimiz (asm). Dolayısıyla özellikle o son on geceye dikkat kesilmeli, uyanık kalmalıyız. Ama herkes o şekilde yapamasa da, hiç değilse ümmetin, işaretle ittifak ettiği 27. (26’yı 27’ye bağlayan) geceyi idrak edip, uyanık geçirmeye çalışmalıyız. Hani bazen böyle TV’ler, yılbaşı vs. gecelerinde ehl-i dünyayı bağlar da, sabaha kadar uyutmaz ya, “Size gecenin bir vaktinde şifre vereceğiz, onu takip edenler arasından çekilecek olan kura’da hediye (otomobil vs) verilecek” diye. İşte ya çıkarsa misâli, kesin olmayan bu hediye için sabaha kadar bekleyen insan, yüzde yüz kazanma garantili, üstelik de melekler ile, Cebrail’in (as) yeryüzüne indiği o geceyi nasıl ihyâ etmez, diriltmez? O gece böyle yaparsak, yarın kabirde de Cenâb-ı Hak, bizi diri tutar inşaallah. Ve o gece duâ etmeliyiz: “Ya Rabbi! Beni bu tatlı uykudan kimse uyanık tutamazken, senin rızan için sabahladım. Geçmiş günahlarımı affet! Gelecekte de günah işlememek için azim, irade ve sabır ver! Bizi kendine kul kabul et! Emaneti kabzetmek (geri alman) zamanına kadar emanette emin kıl! Emniyet içerisinde ona sahip olmayı nasib et! Dünyevî ve uhrevî saadetler, selâmetler ver! Helâket ve kötülük verme! Maddî-manevî rızkımıza bereketler ihsan eyle! Dertlilerimize devâ, hastalarımıza şifa, vefat etmişlerimize rahmetler eyle! Son nefesimizde, kabirde, haşirde, sıratta bize yardım et, cennetin ve cemâlinle müşerref eyle! Âmin. |
15.09.2009 |