Bir Sahabenin Günlüğü |
Veyl sana ey şeytan! - Salİha Ferşadoğlu Muharrem, Hicretin 11. Senesi, Medine
Epeydir tek bir satır bile yazamadım. Elime ne kâğıt ne kalem alabildim. Bir süre hamallık yaparak geçimimi sağlamaya çalıştım. Her ne kadar Suffa ehli olarak Peygamberimiz (asm) bizi koruyup gözetiyorsa da, boş oturmak mü’mine yakışmaz dedim. Zengin bir sahabenin bahçesinde çalıştım. Hurma topladım, çuvallara doldurdum. Sonra pazara gelip sattım. Allah razı olsun, sayesinde beni bayağı uzun zamana kadar idare edecek paraya sahip oldum. Akşamları öyle yorgun argın dönüyordum ki, elime kalem alamıyordum. Zaten elimde ne kuru bir kemik, ne de kalın yaprak kalmıştı yazacak. Günler öylece geçti gitti. Peygamberimiz (asm) yüzlerce güzel şey anlattı. Hiç birini aktarmak nasip olmadı. Kısmet bugüneymiş demek. Ancak, aklımda kalan, ilgimi en çok çeken hikâyeyi anlatacağım size. Hepimiz biliyoruz, şeytan Hz. Âdem’e secde etmedi. Allah’ın emrine karşı geldi. İnsanoğluna düşman kesildi. Belirlenen vakte kadar, bizi hak yoldan sapıtmak için elinden gelen her şeyi yapacak. Yani bile bile ateşe atılacak ve yanında bizleri de sürükleyecek. Şeytanın kahrolduğu ve insan için en müthiş olan ânı anlattı Efendimiz birkaç gün önce. Ben her namazımda secdeye vardığımda ve secde sûresini okuduğumda Efendimizin sözlerini hatırlıyor ve şeytana bu konuda yenilmediğim için Allah’a hamd ediyorum. Efendimiz şöyle söyledi: "İnsanoğlu secde sûresini okuyup secde edince şeytan ağlayarak yanından uzaklaşır ve şöyle der: ‘Vay halime! İnsanoğluna secde etmesi emrolundu. O da secde edip Cenneti hak etti. Bana da secde etmem emrolundu. Ben ise karşı gelip Cehennemi hak ettim." Zavallı şeytan dedim. Zelil ve rezil olan şeytan! Gururlandı. Kibirlendi. Kendini ateşe attı… Veyl sana… Veyl sana kapılıp kananlara… Veyl ki veyl…
*Müslim, İman: 133; İbn Mace, İkame: 70. |
15.09.2009 |