08 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

HUZUREVİ

HUZUREVİNDE RAMAZAN HALLERİ - MUZAFFER KARAHİSAR

- “Bu akşam teravih kılacağız, gece de sahura kalkacağız, hayırlısı ile on bir ayın sultanı, mübarek Ramazan geldi. Hayırlara vesile olur inşallah.”

- “Şu elimizdeki çaylarımızı içelim bugün, yarın içemeyeceğiz.”

- “İçeriz, içeriz Allah’ın izniyle. Sayılı günler tez geçer, bir göz açıp kapamak kadar zaman içinde 91 yıl nasıl geçti ise, şu otuz gün de geçer. Biz insanlara bol bol rahmet, mağfiret, bereket bırakarak geçer gider.. Aslında geçmesini istemek değil, geçerken heybeyi, torbayı sevaplarla doldurmaya bakmalı.”

Ak saçlı ve sakallı, yanaklarındaki ve alnındaki kırışıklıklarda yılların yorgunluğu ve izi okunan Osman Amca, huzurevi bahçesindeki söğüt gölgesinde toplanmış olan akranlarına anlatıyordu:

“Geçmeyecek bir şey yok. Her şey rüzgâr gibi geçer gider: İyi-kötü, güzel-çirkin, zenginlik-fakirlik. Önemli olan insanın iradesini iyiden yöne kullanması. Köyümüzde çocukluğumuzda çok güzel oruç ve mübarek Ramazan âdetleri vardı. Yoksul olanlara yardımlar, komşuların birbirlerine yemek ikramları çok fazlaydı. Her aile pişirdiği yemekten köyodasına gönderirdi. Ailenin büyükleri, dedelerimiz odada misafirle birlikte yemek yer, iftar ederdi. Bizler de onlara hizmet etmek için yarışırdık. Bu tür hizmetlerin ecrinin, sevabının Ramazan ayında kat kat fazla olduğunu köyün ileri gelenleri ve dedemiz hep anlatır, bizi teşvik ederdi. Hele akşam namazından önce caminin önünde toplanan cemaatin akşam ezanı okunur okunmaz yanında getirdikleri iftarlıkları birbirlerine ikram ederek oruç açmaları görülmeye değerdi. Bu ikram ve oruç açma süresi ezan okununcaya kadardır. Ezan-ı Muhammedî biter bitmez herkes içeride safa geçer, namaza durulurdu. Hergün böyle cami dolardı. Camiden çıkar çıkmaz bizler koşar sofradaki yerimizi alırdık. Cami sonrası dedem köy odasına gider, misafirle birlikte iftar yemeği yerlerdi. Çocukluğumda oruçlu iken yemeğin ve ekmeğin tadı, lezzeti çok fazlaydı ve hâlâ o damak tadını hatırlarım... Hele bayramlar daha coşkulu ve neşeli geçerdi. Bayram namazı, arkasından köy odasında bayramlaşma ve bayram yemeği... Bunları anlatmak çok sürer çok. Çok da yokluk, kıtlık çektik...”

Yokluktan bahsedince Yıldırım Kemal Köyünden Abdullah Amca söze karıştı, Belli ki o da çok sıkıntı çekmiş. Kurtuluş Savaşı’nda ve sonrasında çekilen sıkıntılardan ve yokluktan bahsetti uzun uzadıya... Köylerinin ismi eskiden Küçük Köy’müş. Sonradan nasıl isim değiştirdiğini anlattı:

“Köyümüz Dumlupınar’a çok yakın Kütahya ve Afyonkarahisar sınırında. Kurtuluş Savaşı’nda Yıldırım Kemal isminde bir teğmen Konya’da hastanede tedavi görmekte iken hastanede doktorlar çıkmasına izin vermiyorlar, tedavisi devam ettiği için. O bunu dinlemeden görevine gelip başlıyor, atlı süvari bölüğü ile bozguna uğramış Yunan askerlerini takip ederken bizim köyün yanındaki dereyatağından Dumlupınar’daki Zafer Tepeye ulaşmaya çalışıyor. Tam bizim köyün yakınındaki ormanlıktan geçerken yaralı bir Yunan askeri fundalıkta gizleniyormuş. Atıyla oradan geçen Yıldırım Kemal’e ateş ederek atın üstünde şehit etmiş. Öteki askerler de onu öldürmüş ama iş işten geçmiş. Ogünün köy imamı Molla Mehmed, şehidin naşını alıp köyümüzün mezarlığına defnetmiş. 1960’dan sonra araştırıldı. Molla Mehmed’in gösterdiği yerden alınan şehid Yıldırım Kemal yeni yapılan mermerden şehitliğe konuldu. Künyesi ve başka bilgileri bizim köydeki Anıt’ta duruyor. Köyümüzün İsmi: Yıldırım Kemal olarak o şehidin anısına değiştirildi.”

“Yokluk kıtlık dedik, kıtlık yıllarına gittik, şimdi her şey bol, ucuz ve aradığın bulunuyor. Allah’ım binlerce nimet vermiş, bizlere ikram etmiş. Yiyip içip şükretmeliyiz. Orucun hikmeti de bu zaten. Açlığı yokluğu tatmak için, Allah için yememek, sabretmek gerekiyor. Ona yönelmek, Ona inanmak, Ona dayanmak bütün mesele bu...”

Huzurevindeki insanlarda Ramazan sevinci, hazırlığı ve heyecanı onların solgun yüzlerinden, simalarından, selâmlaşmalarından ve iyi dileklerinden anlaşılıyordu. “Allah, yılına kedersiz eriştirsin” sözlerinden, sohbetlerinden, hatıralarından Ramazan ayının insan ruhuna sunduğu iksir rahatça anlaşılıyor. Her insanın ruhundaki, kalbindeki, mânevî dünyasındaki iklimin iman nuruyla, İslâm şuuruyla, Kur’ân müjdesiyle, Allah ve Peygamber sevgisiyle ferahladığını, rahatladığını görmek isteyenlerin, yaşlı ve muhtaç insanlardaki imana, teslim ve tevekküle bakmaları yeterli olur.

08.09.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Başlıklar

  BİR ÂYET, BİR YORUM

  İLMİHAL

  Bir Sahabenin Günlüğü

  PEYGAMBER KISSALARI

  RAMAZAN HÂLLERİ

  RİSÂLE-İ NUR’DAN SORULAR VE CEVAPLAR

  HUZUREVİ

  BEDİÜZZAMAN’IN VASIFLARI VE SOSYAL İLİŞKİLERİ

  MİNİ HİKÂYELER

  BEHLÜL DÂNÂ VE HARUN REŞİD

  MİNİKLERİN DÜNYASINDA RAMAZAN

  DENİZCİNİN RAMAZANI

  İNCİR ÇEKİRDEĞİ

  DOSLARA DUALAR

  DÜŞÜNCE KIRINTILARI

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.