Bir Sahabenin Günlüğü |
Yol hakkı - Salİha Ferşadoğlu Zi’lhicce, Hicretin 9. Senesi, Medine
Medine halkından yaşlı bir adam, yolun ortasında durmuş, kanayan ayağına bastırmak için bir yaprak, bir çaput arıyordu. Onu görünce hemen yanına koştum ve neyi olduğunu sordum. Acıyla karışık bir tebessümle bana cevap verdi: “Şu yolda oturup, derin sohbete dalmış gençleri görüyor musun?” Evet dercesine kafamı salladım gençlere bakarken. Her biri birbirlerine bir şeyler anlatmak için yarışıyor gibiydi. Yanlarından gelip geçen insanların, yük taşıyan develerin, atların, tarlalara gitmekte olan öküzlerin, otlamaktan dönen koyun sürülerinin farkında değildi hiçbirisi. Arada şakalaşıyorlar, birbirleriyle eğleniyorlardı. Gençlikten fışkıran neşe dolu kahkahaları yolun sonundan bile duyulabiliyordu. “Yolda evime doğru yürüyordum hayvanlarımla beraber. Sürü önümden gidiyordu. En öndeki hayvanlardan birkaçı yola oturmuş gençleri görünce, ilerlemek yerine gerisin geriye döndü. Ardından tüm sürü geri dönmeye başladı. Ben de onları kovalamak için yerden taş alıp, fırlatacağım sırada dengemi kaybettim, düştüm. Ayağım kanadı birazcık.” Cık cık dedim içimden. Şu gençlere bakın hele. Yolu işgal etmişler ama farkında bile değiller. Onlara bu durumu söylemek, izah etmek gerek, ama nasıl demeli bilmem ki diye düşünedururken birden gençlerin toparlandığını ve aralarından geçerek bize doğru Efendimizin (asm) geldiğini gördüm. Bizi gördü. Ben hemen durumu anlattım. Peygamberimiz (asm) gayet müşfik, yumuşak bir sesle gençlere döndü: “İnsanların gelip geçtiği yollarda oturmaktan sakınınız. İllâ da oturacaksanız o zaman yolun hakkını veriniz. Yolun hakkı ise şunlardır: Harama bakmamak, insanlara sıkıntı vermemek, selâmı almak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak.”* Gençler mahcup olmuşlardı. Yaşlı adama zarar verdiklerini görmek, hele de yaralanmasına neden olduklarını düşünmek onları üzmüştü. Hemen özür dileyip, helâllik istediler. Yaşlı adamcağızın yarasını temizlediler, sürüsünü toparlamaya yardımcı oldular. Hoşnutlukla başımı salladım. Peygamberimiz, gençleri ve bizleri yine kırmadan, incitmeden güzelce uyarmıştı. Bize nasıl davranmamız gerektiği hakkında bilgiler de vermiş, bir kez daha kafamdaki soruları cevaplandırmıştı.
*Buharî, Mezalim: 22; Ebu Davud, Edeb: 12. |
08.09.2009 |