RAMAZAN HÂLLERİ - OSMAN ZENGİN |
Dayanamirsan tutma gardaş! Şu bizim milletimiz bir âlem vesselâm. Ramazan hallerimizden enteresan olanlarından biri de; orucun, açlıktaki hikmetinin anlaşılmasından ziyade, bir ziyafete dönüşmesidir. Hele hele, yemek kültürü epey geniş olan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde bunları daha çok hissetmek mümkündür. Erzurum’a damat (onların tâbiriyle enişte) olduktan sonra, 1981-85 yıllarında oraya tayinen gittim. Ankara’dan kalkıp gelerek, değişik bir kültür, şive, örf ve an’aneye adapte olmak kolay değildi tabiî. Sekiz ay kadar çalıştıktan sonra, ilk Ramazanımızı yapıyorduk Erzurum’da. Geçen o zaman içerisinde de; zaten sıcakkanlı olan Erzurumlularla, gerek hanımın akrabaları, gerek iş yerindeki arkadaşlar vs. insanlarla samimî olmuştuk. O sene de yine böyle, bir yaz mevsimine geliyordu Ramazan. İlk iftar dâvetine gittiğimizde şaşırmıştım. Sanki mübarekler, normal bir iftar yemeği değil de, düğün yemeği veriyordular. Tabiî bir de bölgeye has yemekler olunca, işin bir başka özelliği oluyordu. Bunların da, kendilerine has yemekleri hemen hemen her akşam iftarda bulunuyordu. Ayran çorbası, kıymalı-yumurtalı-pastırma, su böreği, kadayıf dolması gibi, ki bunların çoğu her akşam yapılır neredeyse... Hepsi de bir yemek tarifini gerektirir. Sadece kıymalı-yumurtalı-pastırmayı bile düşünebiliyor musunuz? Üçü bir arada bayağı ağır bir yemek. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, mübarekler, oruç sayesindeki açlıkla nefsi terbiye yerine, ona en mükellef yemekleri takdim etmekle, nefsi şımartıyorlar. Eee, nefis de tabiî, bu halde yeni Ramazan’ın çabucak gelmesini istiyor. İşte bu yemek kültürünün çok olduğu Erzurum’da, gündüz de insanlar, birbirine Ramazan şakası yaparlar. Çalıştığımız iş yerinde de birbirine telefon açarak şu şekilde diyalogda bulunurlar (orijinal şivesiyle): -Selâmunaleykum -Aleykumselâm -Gardaş nedisen? -Eyiyem sen nasısan? -Çok şükür işte Ramazan bilirsen ya. -He gardaş. Genellikle öğleden sonra, biraz da açlık ve susuzluk artınca yapılan bu konuşma devam eder: - Yav, akşama da bizim uşaklar; ayran çorbası, su böreği, kıymalı yumurta, gadayıf dolması yapmışlar. - Yav sus hele, zaten acıkmış, susamışam. - E gardaş, dayanamirsan dutma, kim dedi sana oruç dut diye? Bu minval üzere devam eden şakalarla, Ramazan’a renk katarlardı. Tabiî, bunlar da unutulacak Ramazan hallerinden değildi, bizim hatıra dağarcığımızda kalan. |
07.09.2009 |