MİNİ HİKÂYELER |
Soru yağmurları - NEVİN ALAN Sonbahar yağmurlarının en tatlı zamanı. Şırıltılar arasında asma yapraklarının ninnileri gönüllerimizi okşuyor. İnsan alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçemiyor. Yavrularımızla bu özel tefekkür zamanlarını değerlendirmek lâzım. Sizin hayret ifadelerinizle etrafı tetkik etmeniz, onlar için de farklı bir bakış açısını aşılayacaktır. Ülfet perdesinin kalınlığında ortalıkta dolaşıyoruz. Yağmur damlalarının her tanesindeki ahenk ve meleklerin kuşatmasını düşünmek lezzet veriyor. Şimşekler, Yaratıcının ilâncılığını tekrar zihinlere kazımak için iş başında. Mahiyetini bilmeyenler için sadece korkunç bir ses dalgası hükmünde. Oysa iman çekirdeği yerleşmiş minik yüreklerde dahi şimşeğin sesleri onları havalara uçuruyor. Biliyorlar ki bu ses ve ışık dalgalarını yaratan bir Sultan var. Komşu çocuklarının korkuyla titreyerek ciyaklamaları, bu anlarımıza sekte vurdu. “Aman çocuğum! Ne var korkacak; alt tarafı şimşek işte.” Söyleyecek söz kalmadı. Boşlukta kalan ve cevabını bulamayan ‘tabiî olay’ ruhun sessizliğine gömülüverdi. Minicik yüreğin korku duygusu bu şekilde mi bastırılmalı, yoksa sığınacağı Ezel ve Ebed Sultanı mı anlatılmalı? Çocuğun yüreğine yağan soru yağmurları sel olmuş, önüne çekilen cevaplamama seti ise yıkılmayı bekliyordu. Gökkuşağının renkleri her yeri kuşattı. Kasvetli ve korku dolu bakışları silmeye çalıştı. Hızlı atan kalp atışları yavaşça sükûneti yakaladı. Yavrucukların sır dolu düşüncelerinin cevabı olacak gökkuşağı ise hâlâ muallaktaydı. |
02.09.2009 |