Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, AB konusunda hükümete yönelik eleştirilerle ilgili olarak, “Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki siyasî kararlılığında bir eksilme, bir zayıflama söz konusu değildir. Ancak Türkiye’nin tek gündemi AB değil. Dünyada bir ekonomik kriz var, Türkiye'ye de yansımaları var. Bu âcil bir konu olduğu için öne alıyorsunuz” dedi.
Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ‘’Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki siyasi kararlılığında bir eksilme, bir zayıflama söz konusu değildir’’ dedi.
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasındaki açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplayan Çiçek, Ulusal Program ile bir soru üzerine, Avrupa Birliği İlerleme Raporu ile Ulusal Program arasında bir bağlantı olduğunu ifade etti. Çiçek, şunları söyledi:
‘’İlerleme Raporunu da bir başka yönden inceliyoruz. Orada katıldığımız hususlar var, itiraz ettiğimiz hususlar var. Aslında bir takım uygulamalar var ki AB’de yeknesak değil. Belli değerleri, belli ilkeleri korumak kaydıyla her ülke kendine göre o konuda bir çözüm getirmiş. O nedenle AB’nin bizden istediği bazı hususlar var ki biz zaten Türkiye’de bunları uygulama olarak onlara benzer tarzda uyguluyoruz. Aldığımız bazı kurumlar var ki AB’den almışız ama şimdi İlerleme Raporunda bunların değişmesi gerektiği yolunda bir kısım talepler, vesaireler ya da çalışmalar var. Bu yeterince orada uygulanmamış. Bazıları da farklı. Onun için bu incelemeyi yapıyoruz. Daha dengeli bir rapor olduğunu söyledim, ama itiraz edilecek hususları da bizim cevabi yazımızda ortaya koymamız lazım. Türkiye’nin taahhüdünün de bu değerlendirmelerle birlikte yapılması gerekir diye düşünüyoruz.’’
Çiçek, ‘’AB İlerleme Raporunda Türkiye’deki reform sürecinin hızlandırılması yönünde bir algılama var. Bu konuyu değerlendirdiniz mi? Daha hızlı bir sürece girilecek mi AB konusunda?’’ sorusuna da şu cevabı verdi:
‘’AB’de, raporda dile getirilen bir kısım hususlar Türkiye’den yansımalardır. Basında çıkan bir kısım haberler orada da belli bir algılamaya sebebiyet veriyor.
Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki siyasi kararlılığında bir eksilme, bir zayıflama söz konusu değildir. Türkiye bunları yapmaya çalışıyor. Ancak Türkiye’nin de işleyen bir mekanizması, kendi sistemi var. Türkiye’nin tek gündemi AB değil. Diyelim ki dünyada bir ekonomik kriz var, Türkiye’ye de yansımaları var. Bununla ilgili siz bir yasal düzenleme yapmak istediğinizde bu acil bir konu olduğu için öne alıyorsunuz. Nitekim bazı varlıkların Türk ekonomisine kazandırılmasıyla ilgili bir yasa çıkarıyoruz. Geçtiğimiz hafta başladı, bu hafta da devam edecek.
Bir kısım işler var ki AB’den ayrı da olsa Türkiye için hayatidir ve önceliklidir. İster istemez bunlara öncelik veriyorsunuz. İkinci olarak, bazı yasal düzenlemeler var ki bunlar anayasa ya da daha önceki taahhütleriniz gereği belli tarihe kadar yetiştirmeniz gerekiyor. Bununla ilgili bir yasal düzenleme yapacaksanız ister istemez bu da onun önüne geçmiş oluyor.
Denetim mekanizmaları da var. Muhalefet bir gensoru vermişse, ‘gensoru dursun. Biz filanca yasayı görüşeceğiz’ diyemezsiniz. İç tüzükten kaynaklanan bir mecburiyet sebebiyle 10 gün içinde görüşülmek mecburiyetinde. Bu ve bir çok sebepten dolayı bazı konularda dışarıdan algılanış şekliyle bir yavaşlama var gibi görünüyorsa da bu doğru değil. Ulusal Program çerçevesinde 131 civarında yeni yasal düzenleme gerekiyor. Biz bunlardan 30 tanesini TBMM’ye göndermişiz. Bu kadar yasayı yok farz edip ‘Hiçbir şey olmadı’ demek bence çok doğru olmaz. 30 tane yasanın nasıl yasalaşacağı ise sırf hükümetin arzusu, kararı ile olacak bir konuda değil. Türkiye bir parlamenter sistem. Hükümet bu noktadaki niyetini ortaya koyar, kendi üzerine düşeni yapar. Bundan sonrası parlamentonun gündemi ile alakaladır. İktidar ve muhalefetin bu işleri uzlaşarak, öncelik vererek çıkarması gerekmektedir.’’Ankara / aa
|