|
|
|
OYLANAMAZ BİRŞEY VARSA DEMOKRASİ BİTMİŞTİR |
“Anayasalardaki Değiştirilemez İlkeler” sempozyumunda konuşan eski Federal Alman Anayasa Mahkemesi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Winfried Hassemer, ''Anayasalarda değiştirilemez hükümlerin olması demokrasi açısından kabul edilemez. Değiştirilemez hükümler yasaların uyum sağlayabilirliğini yok eder, böylelikle sosyal uyum gerçekleşemez. Oylanamaz birşeyi ortaya koyarsak demokrasi bitmiştir” dedi.
HER ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ O ANAYASAYA
AYKIRIDIR
Anayasanın değiştirilemez maddeleri ile diğer maddeler arasında hiyerarşi kurulamayacağını belirten Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can da, anayasa değiştirildiği zaman değiştirilemez maddelerine dokunmanın kaçınılmaz olacağını ifade ederek, ''Çünkü her bir anayasa değişikliği o anayasaya aykırıdır, her bir yasa değişikliği o yasaya aykırıdır, ama aykırı olduğu unsuru çıkarır atar'' diye konuştu.
BİLKENT Üniversitesi ve Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vakfınca Bilkent Otel’de düzenlenen ‘’Anayasalardaki Değiştirilemez İlkeler’’ konulu sempozyumda 1982 Anayasasının “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddeleri tartışıldı. Sempozyumun birinci oturumunda konuşan eski Federal Alman Anayasa Mahkemesi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Winfried Hassemer sunduğu bildiride, hem Türk hem Alman anayasalarının çok mobil olduğunu, siyasi konulara girebildiklerini, medyada çokça yer aldıklarını söyledi. Her iki anayasanın da çok güçlü şekilde gözetim altında tutulduğunu ifade eden Hassemer, şunları söyledi:
‘’Anayasalarda değiştirilemez hükümlerin olması demokrasi açısından kabul edilemez. Değiştirilemez hükümler yasaların uyum sağlayabilirliğini yok eder, böylelikle sosyal uyum gerçekleşemez. Oylanamaz bir şeyi ortaya koyarsak demokrasi sona ermiştir. Yine de değiştirilemez ilkelerin haklılığının bulunduğunu düşünüyorum. Toplum içinde bu normların yeri vardır. Bazı normlar istikrarlıdır, süreklidir.’’
Bir anayasa değişikliği yapma çoğunluğu olunca anayasayı değiştirme çabası içine girildiğini, ancak çoğu zaman bunda hata yapıldığını dile getiren Hassemer, ‘’Çoğunlukla kimseye sormama hatası yapılıyor. Değişiklik anayasaya uygun mu değil mi bakılmıyor. Yasakoyucu çok yerde bu hatayı yaptı. Hükümet tarafından kötüye kullanılarak yapılan anayasa değişiklikleri de oluyor’’ dedi. Aynı oturumda sunum yapan Anayasa Mahkemesi Raportörü Doç. Dr. Osman Can ise Türkiye’de yüzyılı aşkın süredir, 1924 Anayasası hariç, ‘’ferman anayasalarnın’’ yürürlükte olduğunu ifade ederek, Türk Anayasası’ndaki değiştirilemez ilkelerin diğer anayasalardaki değiştirilemez ilkelerden, argümanlar açısından oldukça uzak olduğunu kaydetti. Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri ile diğer maddeler arasında hiyerarşi kurulamayacağını ifade eden Can, bu maddeler arasında soyut ve somutluk ilkesi bulunduğunu, değişebilir normların, değiştirilemez maddelerin somut hali olduğunu anlattı. Bu sebeple bir Anayasa değiştirildiği zaman değiştirilemez maddelerine dokunmanın kaçınılmaz olacağını ifade eden Can, ‘’Çünkü her bir anayasa değişikliği o anayasaya aykırıdır, her bir yasa değişikliği o yasaya aykırıdır ama aykırı olduğu unsuru çıkarır atar’’ diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi’nin hiçbir zaman kaynağını Anayasa’dan almadığı yetkiyi kullanamayacağını, her düzenleyici normun bu takdir yetkisine işaret ettiğini anlatan Can, Anayasa Mahkemesi’nin yasama organı karşısında yasanın koruyucusu olduğunu kaydetti. ‘’Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi’nin demokratik meşruiyet sorunu var. Türkiye’de yargı mekanizmasının demokratik meşruiyet sorunu vardır’’ diyen Can, Anayasa Mahkemesi’nin kurucu iktidar karşısındaki konumunun ‘’Anayasa bekçiliği’’ olduğunu söyledi.
ÖZBUDUN: BAŞÖRTÜSÜ
KARARI YETKİ GASBIDIR
BİLKENT Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun da Anayasa Mahkemesi’nin, üniversitelerde başörtüsü serbestliği getiren Anayasa değişikliğine ilişkin iptal kararını eleştirdi. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararında, “Ancak demokratik, siyasi hayattaki bir kesintiden sonra ortaya çıkan gücün, asli kurucu iktidarın yeni Anayasa yapabileceği” yorumunu yaptığını belirten Özbudun, bu görüşün yanlış olduğunu, teorik ve pratik olarak kabul edilemeyeceğini belirtti. Anayasa Mahkemesi’nin, başörtüsüne yönelik Anayasa değişikliğine ilişkin son kararında “Yetkisini aştığını” kaydeden Prof. Dr. Özbudun, “Anayasa Mahkemesi, bu kararla yetki aşımında bulunmuştur. İdare hukukundaki deyimiyle bu bir yetki gasbıdır. Mahkeme, Anayasa’nın kendisine vermediği yetkiyi sahiplenmiştir. Bu karardan sonra artık Türkiye’de tali kurucu iktidarın Anayasa değişikliklerini yapma yetkisi tamamen Anayasa Mahkemesi’nin takdirine kalmıştır.”
Ankara / aa
|
12.11.2008
|
|
|
ÇİNLİ HACILARDA REKOR ARTIŞ |
Çin İslâm Derneğinin organizasyonuyla bu yıl 10 binden fazla Çinlinin hacca gideceği ve bu rakamın ülke tarihinde bir rekor olacağı bildirildi. Hacca gidecek Çinli Müslümanlar için kiralanan uçaklar, 26 Kasım'a kadar Lancou, Yinçuan, Urumçi, Kunming ve Pekin’den Mekke’ye 37 sefer yapacak.
ÇİN’DEN bu yıl rekor sayıda Müslümanın hacca gideceği bildirildi. Resmi Şinhua ajansının haberinde, 10 binden fazla Çinli Müslümanın hacca gideceği ve bu rakamın şimdiye kadar bir rekor olduğu ifade edildi. Çin İslam Derneği’nin organizasyonuyla hacca gideceklerden 600 kişilik ilk grup, dün ülkenin batısındaki Gansu eyaletinin Lanzhou şehri ile Ningxia Hui Özerk Bölgesi’nin merkezi Yinchuan şehrinden yola çıktı. Doğu Çin Hava Yolları’na ait uçaklar, 26 Kasım’a kadar Lanzhou, Yinchuan, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin merkezi Urumçi, Yunnan eyaletinin merkezi Kunming ve başkent Pekin’den olmak üzere Mekke’ye 37 sefer yapacak. Çin yönetimi, hacı adaylarının Mekke’ye gitmesini 1985 yılında tekrar başlatmıştı. Bu tarihten itibaren Ningxia’da hacı sayısı 1998’de 15’ten 2007 yılında bin 655 kişiye çıkmış ve son 20 yılda buradaki hacı sayısı toplamda 8 bin 288’e ulaştı. Hacca gitme fiyatları da bu yıl kişi başına 35 bin yuan (Yaklaşık 5 bin 147 dolar) olarak açıklandı. Çin’in beş azınlık otonom bölgesinden biri olan Ningxia’da nüfusun üçte birinden fazlasını yani yaklaşık 2,1 milyonunu Hui Müslümanları oluşturuyor. Çin’de resmi rakamlara göre 20 milyon Müslüman bulunuyor ancak bağımsız kaynaklar bu rakamın 40 milyonu geçtiğini savunuyor. Pekin/cihan
|
12.11.2008
|
|
|
Çiçek: Tek gündem AB değil |
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, AB konusunda hükümete yönelik eleştirilerle ilgili olarak, “Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki siyasî kararlılığında bir eksilme, bir zayıflama söz konusu değildir. Ancak Türkiye’nin tek gündemi AB değil. Dünyada bir ekonomik kriz var, Türkiye'ye de yansımaları var. Bu âcil bir konu olduğu için öne alıyorsunuz” dedi.
Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ‘’Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki siyasi kararlılığında bir eksilme, bir zayıflama söz konusu değildir’’ dedi.
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasındaki açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplayan Çiçek, Ulusal Program ile bir soru üzerine, Avrupa Birliği İlerleme Raporu ile Ulusal Program arasında bir bağlantı olduğunu ifade etti. Çiçek, şunları söyledi:
‘’İlerleme Raporunu da bir başka yönden inceliyoruz. Orada katıldığımız hususlar var, itiraz ettiğimiz hususlar var. Aslında bir takım uygulamalar var ki AB’de yeknesak değil. Belli değerleri, belli ilkeleri korumak kaydıyla her ülke kendine göre o konuda bir çözüm getirmiş. O nedenle AB’nin bizden istediği bazı hususlar var ki biz zaten Türkiye’de bunları uygulama olarak onlara benzer tarzda uyguluyoruz. Aldığımız bazı kurumlar var ki AB’den almışız ama şimdi İlerleme Raporunda bunların değişmesi gerektiği yolunda bir kısım talepler, vesaireler ya da çalışmalar var. Bu yeterince orada uygulanmamış. Bazıları da farklı. Onun için bu incelemeyi yapıyoruz. Daha dengeli bir rapor olduğunu söyledim, ama itiraz edilecek hususları da bizim cevabi yazımızda ortaya koymamız lazım. Türkiye’nin taahhüdünün de bu değerlendirmelerle birlikte yapılması gerekir diye düşünüyoruz.’’
Çiçek, ‘’AB İlerleme Raporunda Türkiye’deki reform sürecinin hızlandırılması yönünde bir algılama var. Bu konuyu değerlendirdiniz mi? Daha hızlı bir sürece girilecek mi AB konusunda?’’ sorusuna da şu cevabı verdi:
‘’AB’de, raporda dile getirilen bir kısım hususlar Türkiye’den yansımalardır. Basında çıkan bir kısım haberler orada da belli bir algılamaya sebebiyet veriyor.
Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki siyasi kararlılığında bir eksilme, bir zayıflama söz konusu değildir. Türkiye bunları yapmaya çalışıyor. Ancak Türkiye’nin de işleyen bir mekanizması, kendi sistemi var. Türkiye’nin tek gündemi AB değil. Diyelim ki dünyada bir ekonomik kriz var, Türkiye’ye de yansımaları var. Bununla ilgili siz bir yasal düzenleme yapmak istediğinizde bu acil bir konu olduğu için öne alıyorsunuz. Nitekim bazı varlıkların Türk ekonomisine kazandırılmasıyla ilgili bir yasa çıkarıyoruz. Geçtiğimiz hafta başladı, bu hafta da devam edecek.
Bir kısım işler var ki AB’den ayrı da olsa Türkiye için hayatidir ve önceliklidir. İster istemez bunlara öncelik veriyorsunuz. İkinci olarak, bazı yasal düzenlemeler var ki bunlar anayasa ya da daha önceki taahhütleriniz gereği belli tarihe kadar yetiştirmeniz gerekiyor. Bununla ilgili bir yasal düzenleme yapacaksanız ister istemez bu da onun önüne geçmiş oluyor.
Denetim mekanizmaları da var. Muhalefet bir gensoru vermişse, ‘gensoru dursun. Biz filanca yasayı görüşeceğiz’ diyemezsiniz. İç tüzükten kaynaklanan bir mecburiyet sebebiyle 10 gün içinde görüşülmek mecburiyetinde. Bu ve bir çok sebepten dolayı bazı konularda dışarıdan algılanış şekliyle bir yavaşlama var gibi görünüyorsa da bu doğru değil. Ulusal Program çerçevesinde 131 civarında yeni yasal düzenleme gerekiyor. Biz bunlardan 30 tanesini TBMM’ye göndermişiz. Bu kadar yasayı yok farz edip ‘Hiçbir şey olmadı’ demek bence çok doğru olmaz. 30 tane yasanın nasıl yasalaşacağı ise sırf hükümetin arzusu, kararı ile olacak bir konuda değil. Türkiye bir parlamenter sistem. Hükümet bu noktadaki niyetini ortaya koyar, kendi üzerine düşeni yapar. Bundan sonrası parlamentonun gündemi ile alakaladır. İktidar ve muhalefetin bu işleri uzlaşarak, öncelik vererek çıkarması gerekmektedir.’’Ankara / aa
|
12.11.2008
|
|
|
Kapasite kullanımı da azaldı |
İmalât sanayiinde kapasite kullanım oranı Ekim ayında, geçen yılın aynı ayına göre 6,4 puan azaldı ve yüzde 76,7 seviyesinde gerçekleşti. Kapasite kullanımı, Eylül ayında yüzde 79,8 seviyesindeydi.
İmalat sanayinde kapasite kullanım oranı Ekim ayında, geçen yılın aynı ayına göre 6,4 puan azaldı ve yüzde 76,7 seviyesinde gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), imalat sanayinde eğilimler anketi Ekim ayı sonuçlarını açıkladı. Buna göre, Ekimde üretim değeri ağırlıklı kapasite kullanımı, geçen yılın aynı ayına göre 6,4, bir önceki aya göre 3,1 puan geriledi. 2008 Ekim ayında, işyerlerinin, tam kapasite ile çalışmamasının sebepleri arasında talep yetersizliği ilk sırada yer aldı. Hammadde yetersizliği, mali imkansızlıklar, işçilerle ilgili meseleler ve enerji yetersizliği diğer nedenler olarak belirlendi. Kapasite kullanımındaki gerilemede, iç pazarda talep yetersizliği yüzde 51,1 ve dış pazarda talep yetersizliği yüzde 23,5 oranında etkili oldu. Mali imkansızlıklar yüzde 4,3, yerli mallarda hammadde yetersizliği yüzde 3,2 ve ithal mallarda hammadde yetersizliği yüzde 2,2, işçilerle ilgili meseleler ise yüzde 1,8 oranında etkili oldu. İşyerlerinde Ekim ayı üretim miktarı yüzde 3,3 azaldı. Kasım ayında üretim miktarının yüzde 1,5 azalması bekleniyor. Kasımda satış miktarının yüzde 2,3 artacağı, satış fiyatlarının yüzde 0,2, hammadde fiyatlarının da yüzde 0,8 azalacağı öngörülüyor. Ankara / aa
|
12.11.2008
|
|
|
İndirim sırası şimdi benzinde |
Tüketiciler, LPG’nin litre fiyatında yüzde 15 ile 20 arasında, 12 kilogramlık ev tipi tüpgaz fiyatında ise yüzde 10,3 oranında yapılan indirimin ardından, aynı kararın mazot ve benzinde de verilmesini bekliyorlar..
Tüketİcİler, otogaz olarak kullanılan likit petrol gazın (LPG) litre iyatında yüzde 15 ile 20 arasında, 12 kilogramlık ev tipi tüpgaz fiyatında ise yapılan yüzde 10,3 oranındaki indirimin ardından, aynı tavrın mazot ve benzinde de gerçekleştirilmesini bekliyor. Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya, yaptığı açıklamada, Rekabet Kurumunun akaryakıt sektörüyle ilgili hazırladığı raporda, firmalar arasında ciddi bir kartelleşmenin oluştuğu, bu durumun piyasadaki diğer küçük firmaların rekabet edip pazara girmesini engellediğini ve kartelleşme sonunda şirketlerin akaryakıtı fahiş fiyatlarla sattığını tespit ettiklerini bildirdi. Benzinin çıplak fiyatının 1,20 YTL olduğunu, devletin bunun üzerine 2,08 YTL KDV ve ÖTV ilave ederek satış fiyatını 3,28 YTL’ye çıkarttığını belirten Kaya, şunları kaydetti: ‘’Hükümetin ve başbakanın gündemine dahi giren petrol fiyatının yüksek oluşunu görmezden gelen EPDK sorumluluğunu hatırlamalı ve tüketici adına hareketini gerçekleştirerek daha ucuz akaryakıt imkanını sağlamalı. Yaptığımız çalışmalar sonucu Rekabet Kurumunun raporuyla şirketler otogaz ve tüpgazda yüzde 20’ye yakın indirime gittiler. Tüketiciler olarak aynı tavrın mazot ve benzinde de gerçekleştirilmesini bekliyoruz.’’ Kaya, firmaların ‘’petrol ve döviz kurundaki düşüşler bize 6 ay sonra yansıyor’’ şeklindeki açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını da ifade ederek, ‘’Petrol fiyatları ile dolardaki yükselişler pompaya anında yansıtılırken, indirimlerin 6 ay sonra gerçekleşeceğinin söylenmesi tüketiciyi uyutmaktan ibarettir. Zam nasıl aniden yapılıyorsa, etik olan indirimin de anında yapılkmasıdır’’ dedi. Adana / aa
|
12.11.2008
|
|
|
Ekmeğe zam geri tepti |
Konya’da ekmeğin 60 YKr’ye satılmasıyla birlikte tüketim yüzde 25 azalınca, 300 gram ekmeğin fiyatı 40 YKr’ye düştü.
KONYA Fırıncılar Odası Başkanı Vedat Honça, ekmeğin 60 YKr’ye satılmasıyla birlikte tüketimin yüzde 25 azaldığını belirterek, belediye adına işletilen ekmek fabrikalarıyla yaşanan rekabetin de artmasıyla 300 gram ekmeğin fiyatının 40 YKr’ye düştüğünü bildirdi. Ekmeğin Haziran ayından itibaren 60 kuruşa satılmaya başlandığını belirten Honça, ‘’maliyetlerdeki artış sebebiyle bu zammı yapmak zorunda kalmıştık. Ancak bugünlerde ekmek fiyatlarında yeniden bir hareketlilik yaşanıyor. 300 gram ekmeğin fiyatı 40 kuruşa kadar geriledi’’ diye konuştu. Belediyeler adına işletilen ekmek fabrikalarıyla yaşanılan rekabetin sonucu bu hareketliliğin yaşandığını savunan Honça, şunları kaydetti: ‘’Ekmek 60 YKr’ye satılmaya başlanınca tüketimde yüzde 25 azalma oldu. Belediye adına işletilen ekmek fabrikalarıyla özel işletmeler arasında yaşanan rekabet de buna eklenince 300 gram ekmeğin fiyatı 40 kuruşa kadar düştü. Piyasanın yüzde 20’sine sahip olan belediye ekmek fabrikalarının fiyatları aşağı çekmesiyle sıkıntıya giren ve ayakta durmaya çalışan fırıncılar da fiyatları düşürmek zorunda kaldı. Türkiye’de birçok ilde ekmeğin kilogramı 2-2,5 YTL arasında değişirken, Konya’da belediyeler ekmeğin kilogramını 1,5 YTL’ye veriyor.’’ Konya/aa
|
12.11.2008
|
|
|
Yıldırım: Bombaları kimse görmedi |
“Ergenekon” dâvâsında iddianamenin okunması tamamlandıktan sonra dün yapılan 12. duruşmada sanıkların sorgusuna başlandı. Sorgusuna geçilen sanıklardan ilk olarak Oktay Yıldırım’ın ifade ve savunması alındı. Mahkeme heyeti önünde hazırlanan kürsüye gelerek savunmasını yapan ve mâlûlen astsubay emeklisi olduğunu ifade eden Yıldırım, Ümraniye’de bir gecekonduda ele geçirilen el bombaları ile bir bağlantısının bulunmadığını ileri sürerek, “Ne avukatım, ne ben o bombaları gördük. Bombaları imha kararı veren mahkeme de o bombaları görmedi” iddiasında bulundu.
“ERGENEKON” davasında iddianamenin okunumasının tamamlanmasının ardından dün devam 12. duruşmasında sanıkların sorgusunun yapılmasına başlandı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi’ndeki salonda görülen davanın dünkü duruşmasına, Mehmet Adnan Akfırat dışındaki diğer 45 tutuklu sanık ile başka suçtan tutuklu Semih Tufan Gülaltay ve tutuksuz sanıklardan Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Güler Kömürcü Öztürk, İbrahim Benli, Kemal Şahin, Mehmet Murat Yücel, Ferudun Refik Nuhoğlu, Ali Yiğit, İsmail Eksik, Emin Caner Yiğit, Murat Özkan ve Yaşar Arslanköylü katıldı. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, sanıkların isimlerini tek tek okuyarak avukatlarıyla birlikte salonda olup olmadıklarını kontrol etti. Sorgularına geçilen sanıklardan ilk olarak sanık Oktay ıldırım’ın sorgusunun yapılmasına başlandı. Mahkeme heyeti önünde hazırlanan kürsüye gelerek savunmasını yapan ve malulen astsubay emeklisi olduğunu ifade eden Yıldırım, Ümraniye’de bir gecekonduda ele geçirilen el bombaları ile bir bağlantısının bulunmadığını ileri sürerek, “Ne avukatım ne ben o bombaları gördük. Bombaları imha kararı veren mahkeme de o bombaları görmedi” iddiasında bulundu. İstanbul / aa
AİHM, Kayasu’nun
dâvâsını görüşecek
nAVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 12 Eylül 1980 askeri darbesi gerçekleştirilenlerin başındaki Kenan Evren hakkında yazdığı dilekçe ve düzenlediği iddianame sebebiyle cezalandırılan eski Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu’nun şikayetini ele alacak. Evren ve diğer darbecilerin yargılanması için girişimde bulunan, Ağustos 1999’da bir vatandaş olarak dilekçe sunan, ardından da darbeyi gerçekleştiren generaller hakkında iddianame düzenleyen Kayasu, bu sebeple disiplin cezası almış ve ceza davası kapsamında da mahkum edilmişti. Şikayeti AİHM’de yarın gündeme gelecek olan Adana eski Cumhuriyet Savcısı Kayasu, hakkındaki işlemlerle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 13. ve 10. maddelerine aykırı davranıldığını savunuyor. Kayasu, yargı yetkililerinin olmadığını ifade ettikleri ve işleme koymadıkları bir iddianame nedeniyle cezalandırıldığını savunuyor. Savcılık görevinden alınması ve avukatlık yapmasının dahi yasaklanmasına karşılık Kayasu, mahkemeye etkin başvuru hakkının elinden alındığı ve ifade özgürlüğü hakkının çiğnendiği gerekçesiyle AİHM’e başvurmuştu.
Strasbourg / aa
|
12.11.2008
|
|
|
Suya da zam geliyor |
İSKİ, suya ortalama yüzde 4,22 oranında artış öngören yeni tarife hazırlayarak, onay için belediye meclisine gönderdi.
Suya da yüzde
4,22 zam hazırlığı
İSTANBUL Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), suya ortalama yüzde 4,22 oranında artış öngören yeni tarife hazırlayarak, onay için belediye meclisine gönderdi. İSKİ Genel Müdürlüğü’nün 2009 yılı Analitik Bütçe Tasarısı Tarife Teklifleri ve Hizmet Tarifeleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Kasım ayı toplantılarında görüşülmek üzere gündeme alındı. 1 Ocak 2009’da yürürlüğe girmesi önerilen yeni su tarifesi görüşülüp onaylandıktan sonra kesinleşecek.
İstanbul/aa
|
12.11.2008
|
|
|
EĞİTİMİ VELİLER FİNANSE EDİYOR |
BAĞIMSIZ Eğitimciler Sendikası (BES) tarafından yapılan araştırma, eğitim için ayrılması planlanan 2 milyar 780 milyon YTL’nin bütçenin zorunlu harcamaları bile karşılamaktan uzak olduğunu ortaya çıkardı.
BES tarafından yapılan araştırmaya göre, eğitime ayrılan 27 milyar 883 milyon YTL’lik bütçenin 18 milyar 488 milyon YTL’si personel maaşlarına, 2 milyar 131 milyon YTL’si ise sosyal güvenlik primlerine gidiyor. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin yalnızca yüzde 10’u olan 2 milyar 780 milyon YTL’si yatırımlara ayrılmış durumda. Öğretmen ve yardımcı personel açığı başta olmak üzere borcunu ödeyemediği için onlarca okulun elektriğinin kesildiğine dikkat çekilen araştırmada, su, telefon, bakım, onarım, boya ve yakacak gibi zaruri giderlerini dahi karşılamakta zorlanan Bakanlığın; derslik, spor salonu ve laboratuar gibi fiziksel altyapı eksikliklerini bu yatırım bütçesiyle karşılamasının mümkün olmadığı belirtildi.
Araştırmada, dikkat çekilen bir diğer konu ise 2009 yılı bütçe tasarısında Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinin çokluğuyla övünüldüğü belirtilirken, iddialarının aksine Milli Savunma ve Sağlık Bakanlığı yatırım bütçelerinin Milli Eğitim Bakanlığı yatırım bütçesini 2-3’e katladığı kaydedildi. 8 milyar 772 milyon YTL olan 2009 yılı Yükseköğretim bütçesinin de, zorunlu ihtiyaçları dahi karşılamasının mümkün görünmediği vurgulanan araştırmada, hükümetin, ‘her ile bir üniversite’ sloganı ile yeni kurduğu 26 üniversitenin toplam bütçesinin yalnızca İstanbul Üniversitesi’nin bütçesine yetişemediğine de vurgu yapıldı. 26 üniversiteye toplam 406 milyon 450 bin YTL bütçe ayrılırken, İstanbul Üniversitesi’nin tek başına bütçesi 486 milyon 779 bin YTL oldu.
Araştırmada, okul ve üniversitelere yeterli ödenek ayrılmadığı için eğitim harcamalarının önemli bir bölümünün velilerinin üzerinden sağlandığı belirtildi. 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan bütçenin GSMH’ye oranının yüzde 2.85 olduğu belirtilirken, öğrenci ve öğretmen sayısındaki artışa karşın bu oranın 2009 yılı bütçesinde yüzde 2.80’e düştüğüne vurgu yapıldı. 2009 bütçesiyle milli gelirden eğitime ayırdığı pay yüzde 2.80 olan Türkiye’nin, 30 OECD ülkesi içinde eğitime en az pay ayıran ülke konumunda olduğuna da işaret edilen araştırmada, OECD ülkeleri ortalamasında eğitime GSYİH’nın yüzde 6.3’ü pay ayrıldığı belirtildi.
|
12.11.2008
|
|
|
Türkiye nüfusunda “100 milyon” hayal |
Nüfus artış hızındaki gerilemeye bakılırsa Türkiye’nin nüfusunun 2050 yılına gelindiğinde bile 100 milyonu bulması hayal gibi görünüyor.
2009 Yılı Programında yer alan 1998-2008 nüfus artış hızı düşüş eğiliminden yapılan projeksiyona göre, bu yıl yüzde 1,18 olarak hesap edilen nüfus artış hızı, 2010 yılında yüzde 1,11’e, 2015 yılına gelindiğinde ise yüzde 1’in altına inecek. Türkiye’nin nüfus artış hızı 2020’de yüzde 0,8’e, Cumhuriyetin 100’üncü yılı olacak 2023’de yüzde 0,7, 2030’da yüzde 0,5’e 2035’te yüzde 0,3’e gerileyecek. 2040 yılına gelindiğinde Türkiye nüfusu yüzde 0,2’lik artış hızıyla 88 milyon 629 bin kişi olacak. 2046’da nüfus artış hızı hemen hemen sıfır seviyesine düşecek ve 89 milyon 165 kişi olacak. Türkiye nüfusu 2047’den itibaren ise gerileyecek. 2047 yılında nüfus artış hızı eksi yüzde 0,00052’ye düşecek ve ülke nüfusu 89 milyon 161 kişiye inecek. 2050 yılına gelindiğinde ise eksi yüzde 0,000958’lik nüfus artış hızıyla ülke nüfusu 88 milyon 986 bin kişiye gerileyecek. Ankara / aa
|
12.11.2008
|
|
|
Mahkemeden görevsizlik kararı |
Ankara 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi Mehmet Ağar’ın ‘’Susurluk Davası’’ kapsamında yargılandığı dava ile ilgili görevsizlik kararı verdi. Mahkeme, dava dosyasının terör ve organize suçlara bakmakla görevli Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini kararlaştırdı. Mehmet Ağar’ın avukatı Abdullah Egeli, yaptığı açıklamada, ‘’müvekkilinin sağlık problemleri sebebiyle dünkü duruşmaya katılamadığını, bu konudaki sağlık raporunu mahkemeye sunacaklarını’’ söyledi. Ankara / aa
|
12.11.2008
|
|
|
Sosyal Güvenlik Kanunu’na dâvâ |
Türk Eğitim-Sen, 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un, “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki “eş, ana, baba ve çocuk için tedavi yardımı” hükmünü yürürlükten kaldıran maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle Danıştayda dava açtı. Ankara / aa
|
12.11.2008
|
|
|
Yol-İş’teki iddialara savcılık incelemesi |
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Türk-İş’e bağlı Yol-İş Sendikasında gündeme gelen ‘’usulsüzlük’’ iddialarıyla ilgili inceleme başlattı. Alınan bilgiye göre, Ankara Cumhuriyet Savcısı Kürşat Kayral, konuyla ilgili basına yansıyan haberler üzerine harekete geçti. Sendika yetkililerini Ankara Adalet Sarayı’na davet ederek görüşen Kayral, iddialara kaynaklık eden Denetim Kurulu Raporu’nu da incelemeye aldı. Ankara / aa
|
12.11.2008
|
|
|
Silopi’de 8 terörist teslim oldu |
ŞIrnak’In Silopi ilçesinde terör örgütü PKK’dan kaçan 8 terörist, güvenlik güçlerine teslim oldu. Alınan bilgiye göre, terör örgütü PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki kamplarından kaçan 5 terörist dün, 3 terörist de bugün güvenlik güçlerine teslim oldu. Örgütten kaçan teröristlerin, ilk ifadelerinde, örgüt içinde büyük çözülmelerin başladığını ve kendileri gibi kaçmak isteyen çok sayıda arkadaşlarının bulunduğunu söyledikleri öğrenildi. Teröristlerin, ifadelerinin ardından savcılığa sevk edileceği bildirildi. Silopi / aa
|
12.11.2008
|
|
|
3 kanun Resmî Gazete’de |
Elektronİk Haberleşme Kanunu, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda değişiklik yapan Kanun ile Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi Arasında İki Yıllık İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun, Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı. Ankara / aa
|
12.11.2008
|
|
|
Erdoğan bugün ABD’ye gidiyor |
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, küresel ekonomik krizin ele alınacağı G-20 Ülkeleri Toplantısı’na katılmak ve ikili görüşmelerde bulunmak üzere bugün ABD’ye gidecek.
İzmir’den ABD’ye gidecek Başbakan Erdoğan, New York’ta, Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmesi dolayısıyla ‘Teşekkür Yemeği’ verecek. Başbakan Erdoğan, New York’tan, Washington geçerek ABD Başkanı Bush tarafından verilecek ‘Çalışma Yemeği’ne katılacak. Erdoğan, küresel ekonomik krizin ele alınacağı G-20 Ülkeleri toplantısına katılacak ve ikili temaslar gerçekleştirecek. Başbakan Erdoğan’ın G-20 Ülkeleri toplantısı çerçevesinde yapacağı temaslarda, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren ile Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı ve diğer ekonomi yetkilileri de hazır bulunacak. Toplantıda ekonomi yönetimi IMF ve Dünya Bankası yöneticileri ile temaslarda bulunacak. Burada IMF ile olası bir anlaşmanın detayları üzerinde durulması bekleniyor.
Ankara / aa
|
12.11.2008
|
|
|
Son istiklal gazisi 105 yaşında öldü |
İSTİKLAL Madalyası sahibi, Kurtuluş Savaşı’na katılan hayattaki son gazi Mustafa Şekip Birgöl, İstanbul’da vefat etti.
1. Ordu Komutanlığından verilen bilgiye göre, rahatsızlığı nedeniyle GATA Haydarpaşa’da tedavi gören Mustafa Şekip Birgöl (105), dün sabah hayatını kaybetti. Birgöl, 14 Kasım Cuma günü Selimiye Camisi’nde öğle vakti düzenlenecek cenaze töreninin ardından, Karacaahmet Mezarlığı’nda defnedilecek.
ALBAYLIKTAN EMEKLİ OLDU
İstanbul Üsküdar’da 1903 yılında doğan Mustafa Şekip Birgöl’ün babası ve dedesi, deniz subayı idi. İlkokulu Hasanpaşa, ortaokulu Bursa Işıklar Askeri Okulunda, liseyi Edirne Kuleli Askeri Lisesinde okuyan Mustafa Şekip Birgöl, daha sonra Harp Okuluna girdi. Birgöl, 7 kuşaktan deniz subayı olan dedelerinin aksine, 15. Fırka 45. Alay’dan Piyade Mülazım (Asteğmen) rütbesi ile Afyon Cephesi’nde Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Büyük Taarruz’da da bulunan Mustafa Şekip Birgöl, düşmanın İzmir’de denize dökülmesinin ardından Samsun’daki kıtasına döndü. 1928 yılına kadar Samsun’da görev yapan Mustafa Şekip Birgöl, daha sonra Sarıkamış, Bayburt ve Muğla’da görev yaparken, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra çıkan bazı ayaklanmaların bastırılmasında fiilen görev yaptı. Çanakkale Eğitim Alayı, Ezine Dağ Tugayı ve Gelibolu 4. Tümen’de de görev yapan Mustafa Şekip Birgöl, 13 Eylül 1952’de albaylıktan emekli oldu.
İstanbul / aa
|
12.11.2008
|
|
|
Orada İslâm yargılanmıyor |
TERÖR DÂVÂSINA BAKAN HAKİMDEN JÜRİYE: BURADA İSLÂMI YARGILAMIYORUZ. ÖNYARGILARINIZI BIRAKIN.
Avustralya’da, terör saldırısı planlamakla suçlanan 5 Müslüman’ın dâvâsında hakim jüri üyelerine İslâm’ın yargılanmadığı uyarısında bulunarak, önyargılarını bir tarafa bırakmalarını istedi. Dâvâda savcılar, terör örgütü El Kaide lideri Usame bin Ladin’in sempatizanı olan bir imamın hayranı olan sanıkların, dinleri tehdit altında olduğu düşüncesiyle terörist saldırı plânladıklarını iddia etti.
New South Wales eyaleti Yüksek Mahkemesi Hakimi Anthony Whealy, dâvânın açılışında yaptığı konuşmada, 15 jüri üyesinden önyargılı olmamalarını, son 5 yılda kamuoyunun medya tarafından İslâm’ı terörizmle bağlantılı gösteren haber yağmuruna tutulduğunu belirtti. Whealy, jürinin tarafsız olması gerektiğini vurgulayarak, ‘’medyada işlendiği gibi Müslüman yaşam tarzıyla ilgili görüşleriniz nedeniyle sanıkların suçlu ya da masum olduğuna karar vermeniz hata olur. İslâm dininin burada yargılanmadığını size söylemem herkesçe bilinen bir gerçektir’’ dedi.
Sanıklar, 2005 yılında bir dizi baskında tutuklanmıştı ve suçlu bulunurlarsa her biri ömür boyu hapse mahkum edilebilecek. İnternetten bomba yapımı ile ilgili bilgiler indirdikleri ve patlayıcı yapmak için kimyasal maddeler stokladıkları iddia edilen sanıkların dâvâsının bir yıl kadar sürmesi bekleniyor.
Sidney / aa
|
12.11.2008
|
|
|
İmam geldi, köy güzelleşti |
Çanakkale’nİn Bayramiç ilçesine bağlı Yanıklar köyüne 2 yıl önce atanan imam Tezcan Güler (35), çalışmalarıyla dikkati çekerken, köylülerin sevgisini kazandı. İmam Güler, yaklaşık 50 kişinin yaşadığı köyde, vatandaşların her türlü sorununu dinleyip, onlara yardımcı olmaya çalışıyor. Göreve başladıktan sonra, köy camisinin bakım ve onarımını kendi imkânlarıyla yapan Güler, köy halkının da desteğiyle camiyi daha da güzelleştirdi. Şu sıralarda caminin dış cephe boyasını, eline aldığı fırçayla kendisi yapan Güler, sahibi geç kalınca köy kahvesine giderek sabah çayını demleyip köylülere hizmet de ediyor. Çanakkale / aa
|
12.11.2008
|
|
|
Yürü ya obez! |
İngİlİz hükümeti, obeziteyle mücadele kapsamında, yürüyüş yapan obezlere ödül puanı verecek. İngiltere’de yayımlanan Daily Mail gazetesinin haberine göre, hükümetin 30 milyon poundluk sağlık programı çerçevesinde, obez veliler çocuklarını okula yürüyerek götürürse, obezler form tutma derslerine, zayıflama kulüplerine katılırsa ya da koşu yaparsa ödül puanlar kazanabilecek. İlk olarak İngiltere’nin en sağlıksız kentlerinden Manchester’da hayata geçirilecek uygulama kapsamında, süpermarketlerdeki gibi ödül puanı toplanan kartlar edinecek olan obezler, bu puanları sağlıklı gıda, spor malzemeleri ve spor dersleri için kullanabilecek. Başarılı olması halinde uygulama tüm ülkeye yayılacak. İngiltere’de yayımlanan bir rapor, İngiliz yetişkinlerinin 10’da 9’unun 2050 yılına kadar obez olacağını ortaya koymuştu.
|
12.11.2008
|
|
|
Şişkinliği hafife almayın |
KarIn bölgesindeki gaz ve şişkinlik yakınmalarının, basit bir hazımsızlık yanında çok ciddî bir rahatsızlığında habercisi olabileceği belirtildi. İç hastalıkları uzmanı Kenan Tekin, geçmeyen ya da sürekli tekrarlayan karındaki şişkinlik şikâyetlerinin önemsenmesi gerektiğini söyledi. Bu şişkinliklerin basit bir gaz ya da hazımsızlıktan meydana gelebileceği gibi, kanser gibi değişik birçok hastalığın habercisi de olabileceğini ifade eden Tekin, yakınmaların süreklilik arz ettiği takdirde mutlaka bir hekime başvurulması gerektiğini kaydetti. Tekin, bağırsak düğümlenmesi, iltihaplanma, yapışkanlık ve kalın bağırsaktaki bazı kanser türlerinin şişkinlik belirtisi verdiğini dile getirerek, “Şişkinlik zaten gözle görülebilir. Karın bölgesi iyice sertleşir. Önceden giyildiğinde rahatsız etmeyen pantolonlar dar gibi gelir ve rahatsız etmeye başlar. Kişi bazen ‘karnımın içinde sanki bir balon şişirmişler’ ifadesini kullanır. Bu durumda özellikle şişkinlik sık aralıklarla tekrarlıyor, ya da uzun süre devam ediyorsa mutlaka uzman bir hekime muayene olmada büyük fayda var” dedi.
|
12.11.2008
|
|
|
Titreşim kalp düşmanı |
Umeå Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre titreşim gerektiren işler kalp krizi risklerini yüksek oranda arttırıyor. Araştırmanın başında Umeå Üniversitesi’nden Bodil Björ yer alırken, deney bölgesi olarak da İsveç’in en kuzeyinde bulunan Kiruna’daki maden ocakları seçildi. Bu araştırmaya göre, kompresör gibi titreşim yapan makinelerle çalışan işçiler, yüzde 30 daha fazla kalp krizi riski altında. Araştırmada vibrasyonların kalp ritmini ayarlayan sinir sistemlerini bozduğu ortaya konuldu. Bir doktora çalışması olan bu araştırmayı Bodil Björ’un önümüzdeki Cuma günü kamuoyuyla paylaşacağı kaydedildi.
|
12.11.2008
|
|
|
|