ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan yıllık Uluslararası Dinî Özgürlükler raporunda Türkiye’de devletin, İslâmî ve diğer dinî gruplara bazı kısıtlamalar uyguladığı hatırlatılarak, “Yetkililer, devlet dairelerinde ve kamu okullarında İslamî başörtüsünün takılmasına ilişkin geniş yasağı uygulamaya devam etti” değerlendirmesinde bulunuluyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan yıllık Uluslararası Dinî Özgürlükler raporunda Türkiye’de devletin, İslamî ve diğer dinî gruplara bazı kısıtlamalar uyguladığı hatırlatılarak, “Yetkililer, devlet dairelerinde ve kamu okullarında İslamî başörtüsünün takılmasına ilişkin geniş yasağı uygulamaya devam etti” değerlendirmesinde bulunuluyor.
Türkiye bölümünde, raporun kapsadığı dönemde (1 Temmuz 2007-30 Haziran 2008) yer alan konuya ilişkin siyasi gelişmeler arasında, AKP hakkında açılan kapatma davasına ve üniversitelerdeki başörtüsü yasağının kaldırılması konusunda TBMM’de kabul edilen Anayasa değişikliğinin, daha sonra Anayasa Mahkemesi’nde iptal edilmesine işaret edildi.
Dini Özgürlükler Raporu’nun Türkiye bölümünde şöyle denildi: ‘’Anayasa, dinin özgür olmasını öngörüyor ve diğer yasalar ve politikalar da, genellikle özgür ibadete katkı sağladı. Ancak laik devletin bütünlüğüne ve varlığına ilişkin Anayasa hükümleri, bu hakları sınırlıyor. Devlet, genellikle dini özgürlüklerin uygulanmasına saygı gösterdi, ancak ‘laik devleti’ koruma gerekçesiyle İslami ve diğer dini gruplara bazı kısıtlamalar uyguluyor ve devlet kuruluşlarında ve üniversitelerde İslami ifade biçimine önemli sınırlamalar tatbik ediyor. Bu raporun kapsadığı dönemde devletin, dini özgürlüklere gösterdiği saygının statüsünde değişiklik olmadı. Şubat 2008’de Parlamento, üniversitelerde başörtü takılmasını engelleyen yasağın kaldırılmasına yönelik Anayasa değişikliklerini kabul etti. Ancak 5 Haziran 2008’de Anayasa Mahkemesi, üniversitelerde başörtü takılmasına izin vermeyi amaçlayan bu değişikliklerin, devletin laik yapısını ihlal ettiğine ve dolayısıyla Anayasa’ya karşı olduğuna hükmetti. Yetkililer, devlet dairelerinde ve kamu okullarında İslami başörtüsünün takılmasına ilişkin geniş yasağı uygulamaya devam etti. Devlet ‘İslami aşırılıklara’ karşı çıkmaya devam etti. Dini azınlıklar, inançlarından dolayı kamu kurumlarında meslek edinmelerinin fiilen engellendiğini dile getirdi. Dini azınlık grupları, ibadet ve eğitim konularında da zorluklarla karşılaştı. Dini eğilim, inanç ve ve ibadete ilişkin toplumsal baskı ve ayrımcılık haberleri basında yer aldı. Raporun kapsadığı dönemde, Müslüman olmayanlara yönelik şiddet dolu saldırılar ve devam eden tehditler, bir baskı atmosferine yol açtı ve Müslüman olmayan bazı grupların özgürlüğünü azalttı. Birçok Hristiyan, Bahai ve Müslüman, toplumsal kuşku ve güvensizlikle karşılaştı ve daha radikal İslami unsurlar, Yahudi karşıtı duyguları dile getirmeye devam etti.’’
Raporun bir sonraki bölümünde ‘’ordu, yargı ve bürokrasinin diğer branşlarındaki laik grupların, İslami köktendincilik olarak gördükleri duruma karşı kampanya düzenlediği’’ ifadesi kullanılarak, ‘’Milli Güvenlik Kurulu ve Genelkurmay, kategorik olarak dini köktendinciliği kamu güvenliğine tehdit olarak değerlendiriyor’’ denildi.
Mart 2008’de Yargıtay Başsavcısı’nin, AKP hakkında ‘’laikliğe karşı faaliyetlerin merkezi haline geldiği’’ gerekçesiyle kapatma talebinde bulunduğu hatırlatılarak, konuya ilişkin Anayasa maddesi anlatıldı. Rapor, 1 Temmuz 2007-30 Haziran 2008 tarihleri arasındaki dönemi kapsadığından, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatmama yönündeki kararına raporda yer verilmedi. Türkiye’nin 70 milyonu aşan nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğu kaydedildi. Lozan Antlaşması’na göre Rum Ortodoks Hristiyanların, Ermeni Ortodoks Hristiyanların ve Yahudilerin, resmi azınlık olarak tanımlandığına işaret edildi. Bazı Alevilerin, kendilerine karşı ayırımcılık yapıldığını savunduklarına raporda yer verildi.
Raporda ‘’ekümenik’’ olarak tanımlanan İstanbul’daki Rum Patrikhanesi’nin, Heybeliada’daki ruhban okulunun açılması yönündeki çabalarını sürdürdüğü belirtildi.
|