Arabalarımızı gıcır gıcır yıkattığımız gibi beyinlerimizi de yıkatmamızı istiyorlar. Pırıl pırıl beyinlere sahip olmamızı. Sıfır kilometre...
* * *
Bu ülkedeki “modernlik”, “temiz pak bir Batılılık” olarak algılanıyor ya, her şey illa ki bu algıya uydurulacak. Bunun için ne var ne yoksa silinip süpürülecek. Ve sil baştan yeniden yapılacak.
* * *
Bu, “yeniden yapılma” sürecinin gerçeklerle bağlantısı olması da gerekmiyor çoğu zaman. Önemli olan bu ülkenin resmi ideolojisini desteklemesi.
* * *
İşte böyle bir mantığın çarpıcı bir örneği yaşanmış Marmara Üniversitesi’nde. Dün Taraf Gazetesi’nin manşetten duyurduğu habere göre üniversitede Erasmus programı kapsamında burslu olarak yurtdışına okumaya gidecek öğrencilere, dış politika konularında bir eğitim zorunlu tutulmuş.
* * *
4 günlük eğitim kapsamında Rum, Kürt, Ermeni ve Kıbrıs sorunları konusunda çocukların neler “şakıyacağı” anlatılmış. Hem de ne anlatım! Ermeni meselesini eski Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu’ndan dinlemiş öğrenciler. “Ben” ve “o” anlayışlı, düşmanca ve saldırgan bir sunum olmuş anlaşılan, bazı dinleyiciler tepki göstermiş Halaçoğlu’na. “Biz diğer ülkeden öğrencilerle kaynaşmaya gidiyoruz, düşmanla savaşmaya değil” demişler.
* * *
Olay nereden bakarsanız çok acı. Bir kere büyük bir “kendine güvensizlik” göze çarpıyor. Üniversite öğrencilerinin o güne kadar bahsi geçen temel konularda bilgisinin olmadığı varsayılmış. Ama bilgisiz olsalar dahi 4 günde tarihlerini öğrenebilecekleri düşünülmüş. Ne kadar eğreti, ne kadar eğitim sistemimizin kısır mantığını yansıtan bir anlayış!
* * *
O güne kadar “tabula rasa” (boş bir levha) halinde tutulduğu varsayılan üniversiteli beyinlerin dört günde tarih öğrenmelerini beklemek neresinden bakarsanız bir fiyasko. Bu ülkede “öğrenme” ve “ezberleme” kavramlarının nasıl birbirine karıştığını gösteren bir örnek!
* * *
Bugünkü birçok toplumsal hastalığın sebebi resmi tarihimiz. Resmi tarih, hakim sınıfların bilinmesini istediği tarihtir. Tarihin, iktidar sahiplerinin ihtiyaçları doğrultusunda kurgulanmış versiyonudur. Üniversiteler gibi, özgür düşüncenin sembolü yerlerin, resmi tarihten en çok kaçınan kurumlar olması beklenir. Ama gördüğümüz kadarıyla Marmara Üniversitesi bunun tam tersi bir tavır içinde.
* * *
“Bütün dünya bize düşman” anlayışı bu ülkeye büyük zararlar verdi. Hâlâ da veriyor. Resmi tarih, bu toprakların insanlarının başka toprakların insanlarıyla dost olmasını istemiyor. Belki de dost olursa onca yıldır anlattığı masalların ortaya çıkacağından korkuyor. O yüzden “Bir Türk dünyaya bedeldir” ya da “Türk’ün Türk’ten başka dostu olmaz” gibi klişelerle beyinlerimizi zehirliyor.
* * *
Hatırlarım, ortaokuldayken bir değişim programı çerçevesinde Almanya’ya gitmiş ve oradaki bir okulda derse girmiştim. Konu 2. Dünya Savaşı’ydı. Ve benim konu ile ilgili bilgim Hitler ile sınırlıydı. Resmi ideoloji Türkler’in doğrudan içinde bulunmadığı bu savaşı yok saydığı için, dünyayı şekillendiren gelişmelerden öğrencileri haberdar etme gereği duymamıştı. Bu yüzden ben o gün o sınıfta çok utanmıştım.
* * *
Gördüğüm kadarıyla aynı mantık yalnızca ortaokullarla sınırlı değil. Üniversiteliler özgür düşünmeyi öğreneceklerine, adeta cephede savaşmaya hazırlanıyorlar.
* * *
Tarihçiler onca yıl boşuna uğraşmasın. Bu ülkede 4 günde resmi tarih öğretilir.
Akşam, 19 Eylül 2008
|