Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, basın mensuplarıyla “iletişim” toplantılarının ikincisinde, “TSK 28 Şubat düşüncesinin, nedenlerinin arkasındadır. Çünkü o düşünce ve nedenler bugün değişmedi yarın da değişmeyecek. Bunda bir tereddüt yok. 28 Şubat sürecinde bazı uygulamalarda hatalar olmuş mudur? O ayrı bir konu. Onu bırakın, zaman değerlendirsin. O bizi ilgilendirmiyor” diye konuşmuş.
Genelkurmay Başkanı’nın yukarıya aldığımız her cümlesi yanlış. 28 Şubat sürecindeki “hatalar” niçin “ayrı bir konu” oluyor? Niçin onu zamana bırakalım da, o “hatalar”ı zaman değerlendirsin? Niçin o “hatalar” TSK’yı ilgilendirmiyor olsun?
Bizim de doğrudan hedefi haline gelmiş olduğumuz “andıç”ı ve Genelkurmay’da hazırlandığı daha sonra açığa çıkmış bir dizi “andıç”lar, bunun bir gelenek haline gelmesi ve getirilmesi, İlker Başbuğ’un deyişiyle “28 Şubat düşüncesi”nden ayrılamaz. Onun ürünleri.
“Andıç”ın Genelkurmay bünyesinde hazırlanmış kirli bir tertip, düzmece bir işlem olduğu bizzat Genelkurmay tarafından 2000 yılının ekim ayında ima yoluyla itiraf edilmişti. Söz konusu “andıç”ı düzenleyenler ve onaylayanlar arasında dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı’nın ve Genelkurmay İstihbarat Başkanının ve bir dizi görevlinin imzaları vardı. Hiçbiri hukuka tabi olmadılar, yargı önüne çıkartılmadılar. Yani hesap vermediler.
Şimdi İlker Başbuğ, benden, bizzat bana kara çalan iftiraları zamana bırakmamı, bunun değerlendirmesini zamanın yapmasını mı istiyor?
Aynı düzmece iddialara, kirli tertibe kendisi hedef olsaydı, öyle mi düşünürdü acaba?
Ya koskoca Genelkurmay Başkanı’nın insanlara leke çalan “hatalar” karşısında “Bunlar bizi ilgilendirmiyor” demesi üzerine ne düşünürdü?
***
İlker Başbuğ’un, ne “hukuk ne de “etik ölçüleri” ile asla kabul edilmesi mümkün olmayan bu değerlendirmesinden önce söylediklerine gelelim. “TSK 28 Şubat düşüncesinin, nedenlerinin arkasındadır. Çünkü o düşünce ve nedenler bugün değişmedi yarın da değişmeyecek” sözleri de yanlış.
Dünyada değişmeyen ve değişmeyecek hiçbir şey, evet, hiçbir şey olamaz. Konuşmalarında, Habermas ve Max Weber gibi isimlere gönderme yapacak kadar “entelektüel grado”su hakkında fikir vermeye çalışan Genelkurmay Başkanı, öyle bir gradonun sahibi ise nasıl böyle bir “metodoloji” hatası yapar?
Genelkurmay Başkanı’nın adına konuştuğu TSK’nın 28 Şubat düşüncesi ve ardındaki nedenlerin bugün değişmediğinden, yarın da değişmeyeceğinden söz edilecekse, TSK’ya “dogma”nın yön verdiği sonucu çıkar.
“Bugün de, yarın da değişmeme” hükmü sadece “dogmalar” bakımından söz konusu olur. “Çağdaş” kafa yapılı, “entelektüel” orgeneral, zihnini “dogma”lardan arındırdığı ölçüde çağdaş olabilir, çağdaş kalabilir.
İşte bu nedenlerde ötürü İlker Başbuğ’un medya ile düzenlediği “ikinci iletişim toplantısı”nda alıntıladığımız sözlerinin her cümlesi yanlış.
Bunların yanlış olduğunu ve neden yanlış olduğunu, “iletişim toplantıları”na davet ettikleri basın mensuplarından pek söyleyen çıkmayacaktır. Sınırları genişletilmiş de olsa, akredite basın-yayın mensupları genellikle ya “muvazzaf”tırlar ya da öyle olmaya ve davranmaya teşne. Zaten, İlker Başbuğ bu tür “iletişim toplantıları” aracılığıyla Türk siyaseti üzerindeki “asker ağırlığı”nı yeni bir usul ve yöntemle uygulamaya koymuş oluyor.
Türkiye’de Ak Parti’ye alternatif iktidar adayı bir yasal muhalefet görünürde bulunmadığı sürece, “laik rejim” selameti açısından gerekli görülen “checks&balances”ın sağlanmasını yani “rejimin korunması” namına denetim ve kontrol işleminin yerine getirilmesini, asker bir de bu yolla yapmış oluyor.
Yani?
Yani, “TSK eşittir Genelkurmay Başkanı” diye Genelkurmay Başkanı’nın medyayı kullanarak gerçekleştirdiği “iletişim toplantıları” yoluyla.
Türkiye’de gerçekten iktidar adayı olabilecek, doğru dürüst muhalefet olsa, belki de Genelkurmay Başkanı böyle “görev ve yetkisi dışında” yollara sapmak zorunda kendisini hissetmezdi. Kimbilir...
***
Söz konusu “iletişim toplantıları” Genelkurmay Başkanı’nın kendi görev yetkisi dışına çıkması mıdır?
Evet. Bunun böyle olduğunu dün Hasan Celal Güzel, Radikal’deki yazısında hatırlattı. Bir kez daha:
“Genelkurmay Başkanlığı, Başbakan’a bağlı bir kamu kuruluşudur. Statüsü, görev ve yetkileri,.. Genelkurmay Başkanının Görev ve Yetkilerine ait Kanun’da belirlenmiştir. Kanunun, görev, yetki ve sorumluluk başlıklı 2.maddesi aynen şöyledir: ‘Genelkurmay Başkanı, Silahlı Kuvvetlerin savaşa hazırlanmasında; personel, istihbarat, harekat, teşkilât, eğitim, öğretim ve lojistik hizmetlerine ait ilke ve öncelikler ile ana programlarını tespit eder.’
Genelkurmay Başkanı’nın bunun dışında herhangi bir görev ve yetkisi yoktur.”
Öyle ama bu “demokratik ülkeler” için geçerlidir. Dolayısıyla şu soru da geçerlidir: “Dünyanın herhangi bir demokratik ülkeside, medya ile saatler süren toplantılar düzenleyerek her konuda görüş bildiren bir Genelkurmay Başkanı gösterebilir misiniz?”
Hele bir de bu görüşlerinin önemli bir bölümü “yanlış” ise!
Referans, 19 Eylül 2008
|