Peygamberimiz (asm) buyuruyor ya “Oruçlunun iki sevinci vardır. Biri iftar yaptığı zaman, biri de Rabbine kavuştuğu zamandır” diye. Böylesine bir sevinç, elbetteki bayram sevincidir. Onun için, iftar vaktindeki o haz bir başkadır. Çocukluğumuzda, biz bu sevinci yaşadığımız zaman, tarifi zor bir duygu kaplıyordu içimizi. Akşama kadar aç, susuz kalmışsın, vakit yaklaşınca sofraya oturmuşsun, bir-iki dakika var iftara. Ama, emir olmayınca yiyemiyorsun. “Allahuekber!” deniyor ve buyurun yemeğe. Artık o sevince, muhabbete doyulur mu? Hem Rabbimize karşı adeta “boynumuz kıldan ince” diye Ona bağlılığımızı gösterip, ibadet yapmanın zevkini yaşıyoruz. Hem de açlığımızı gideriyoruz. İşte, böyle bir hâl bayram tadında olmaz mı?
Teravih namazlarına gitmek de bizim için çok sevindirici, bayram havasında bir şeydi. Genellikle, kahvehaneden bozma mekânda kılınan namazlara giderdik. Arada sırada da, Ankara’nın eski camilerinden; Selçukluklardan kalma Aslanhane, Osmanlının ilk döneminden Hacı Bayram-ı Veli, Osmanlı (Mimar Sinan veya bir talebesinin) eseri Yeni Cami gibi büyük camilere giderken de ağabeyimle beraber giderdik. O zaman arabamız olduğundan uzak mesafelerdeki camilere, bazen babam da götürürdü. Rahmetli Menderes’in yaptırdığı, yeni Ankara’da, Maltepe semtinde bulunan Cumhuriyet eseri Maltepe Camii’ne de giderdik herhalde.
|