Hem sâim, hem âbid!
Sıcak bir yaz Ramazanı Tevfik, Erenköyü’nden trene biner. Tevfik, dini bütün bir Müslümandı. Oruç başına vurmuş, bîtap, şişman olduğu için sıcaktan da müteessir bir halde kompartımanın birine yerleşir. Meğer karşısında öteden beri tanıdığı biri Saim (oruç tutan), diğeri Abid (ibadet eden) isimli iki birader oturuyormuş. Bunlardan biri Tevfik’e hitaben:
“Tevfik Bey!” der; “Galiba oruç seni fena sarsıyor!”
Borazan, bilâ-teemmül cevap verir:
“Ne yapayım? Siz iki kardeş taksim-i vazife (vazifeleri paylaşmışsınız) etmişsiniz. Bana gelince hem saim, hem abid olmak mecburiyetindeyim. Bu sıcakta da kolay iş değil!”
|