Çocuk akşamdan annesine sıkı sıkı tembih eder. “Beni de mutlaka temcite kaldırın tamam mı?” Annesi, “Tamam ama erken yatmalısın yoksa uyanamazsın.”
Temcit kelimesi çocukları çok heyecanlandırır. Yine davulcu amcalar pencerenin önüne gelip davul çalarak mani söyleyeceklerdir. Çocuklar da uykulu gözlerle pencereye koşacaklar, onları seyredeceklerdir. Ertesi gün de arkadaşlarına “Ben davulcuyu gördüm, bizim evin önünde maniler söyledi” diyecekler, böylece oruçlu olduklarını da övünerek söyleyeceklerdir.
Bazıları da davulun sesini duymazlar, ama mutfaktan gelen çatal ve kaşık sesleri onları uyandırmaya yeter. Yataktan kalkarlar, bir yandan uykulu gözlerini ovalarken, bir yandan da sofrada kendilerine yer bulmaya çalışırlar. Annelerinin “Elini yüzünü yıka da ondan sonra sofraya otur” diye yaptıkları uyarıyı da dikkate almazlar. “Ama anne çok uykum var, elimi yüzümü yıkarsam uykum kaçar” diyerek sahur sofrasına otururlar. Çocukların sahuru, kaşık ellerinden düşüp sofranın başında uykuya dalınca sona erer.
Çocukların uykusu bölünmesin, rahatsız olmasınlar diye sahurda uyanmasını istemeyen veya “Yat bakim, sen oruç tutmasını ne biliyorsun” diyerek azarlayan anne babalar vardır. Halbuki onların uyanması, o mânevî havayı teneffüs etmesi, o güzellikleri yaşaması, çocukların mânevî duygularını kuvvetlendirecek, oruca karşı muhabbetlerini arttıracaktır. Küçük yaşlarda kazanılan sahur heyecanı, ömür boyu devam edecek, uykulu gözlerle atılan oruç tohumları ebedî saadet meyveleri verecektir.
Bırakın çocuklarınız da sahurda uyansın, sahurun lezzetini, saadetini tatsın.
|