Eski ve yeni Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile İlker Başbuğ’un devir teslim törenindeki konuşmalarını okurken iki noktada ‘ZINK’ diye durakladım.
Birincisi Org. İlker Başbuğ’un “endişe” ile ilgili cümlesiydi
“Toplumun bir kesimi yeni bir kültürel kimliğin, yaşam tarzının oluşumunda dinî düşüncelere büyük bir ağırlık verildiğini düşünmekte ve gelişmelerden endişe duymaktadır.”
Öncelikle Sayın Başbuğ’un yeni görevini kutlarım ve onun döneminde de TSK’nın “en güvenilir kurum” olarak kalmasını dilerim ama yukardaki cümlenin anlatmak istediği durumu yanlış ifade ettiğini düşünüyorum. Ki bu, zaten doğruların bile tepetaklak edilerek yanlış hale getirildiği günlerde son derece önemli bence... Türkiye’de yaşanan şey, doğal bir “yeni kültürel kimlik” aşaması değil... (...)
Yoksa bu ülkede “dini düşünceler”in yeri her zaman ayrıdır, din her zaman önemli ve ağırlıklı olarak yaşamda yerini almıştır. Ama tabii her vatandaşın dinini, inancını (hangi din ve inanç olursa olsun) devletten bağımsız olarak yaşaması, belli bir kitlenin belli bir dini (çoğunluğun dini olsa bile) devlete ve devlet tarafından dayatmasına izin verilmemesidir temel olan... Bunun aksini uygulayan rejimlerde gelinen noktayı sık sık duyuyor, görüyoruz.
(...)
Yaşar Büyükanıt’ın veda konuşmasında “Her fırsatta TSK’ya ve onun mensuplarına karşı seviyesiz saldırılar yapılmaktadır. Bunlar bizi belki incitebilir ama hiçbir şekilde Türk ulusunun TSK’ya beslediği güveni sarsamaz” girişiyle başladığı cümle ise şöyleydi: “Yarınlarımız için kaygılanmanız da yersizdir. TSK, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan TC’nin sonsuza kadar teminatı olmaya devam edecektir.”
İşte bu da yanlış bir cümle (daha doğrusu 2 cümle)... Türkiye’nin yarınlarının teminatı artık daha büyük ölçüde sivil irade, vatandaşların kararı, gayreti, iradesi olmalıdır. Kaygılanacak bir durum varsa, bırakın kaygılansınlar ve doğru kararı vermelerinin, siyasi yalanlara, propagandalara, din üzerinden yapılan polemiklere inanmak yerine gerçeği görmelerinin gelecekleri açısından ne kadar önemli olduğunu fark etsinler.
Asıl teminat budur. 22 Temmuz öncesi yapılan tek bir yazılı açıklamanın “muhtıra” gibi alındığını ve seçim sonuçlarını etkilediğini kendileri de gördüler.
Umarız İlker Başbuğ gereksiz konuşma ve açıklamalarla TSK’nın tartışılır hale getirilmeyeceği bir dönemin Genelkurmay Başkanı olur, bunu bekliyoruz.
Vatan, 2.9.2008
|