DİYANET İşleri Başkanlığı vaizi Doç. Dr. Halil Altuntaş medyada hizmet verenlerin genellikle din konusunda yeterli bilgileri olmadığını belirterek, bu sorunun geçici bir din danışmanı istihdam edilerek aşılabileceğini kaydetti.
Diyanet dergisinde ‘’Medya’da Din’’ konulu bir makale yazan Diyanet İşleri Başkanlığı vaizi Doç. Dr. Halil Altuntaş ‘’Medya mensuplarının ‘din bilgini’ olmasının beklenemeyeceğini, ancak en azından ortalama bir vatandaş kadar dinî bilgisi olması gerektiği’’ görüşünü dile getirdi. Altuntaş, bu sorunun geçici bir din danışmanı istihdam edilerek aşılabileceğini ifade etti. Medyada zaman zaman dinî duyarlılıklar konusunda hoşgörüsüz bir tutum sergilendiğini ifade eden Altuntaş, ‘’dindar’’ insanların ‘’dinci’’ diyerek aşağılandığını, dinî değerlerin de her fırsatta alay konusu edildiğini kaydetti.
Din muhtevalı tartışma programlarının çoğunun adeta ‘’kör dövüşü’’ şeklinde gerçekleştirildiğini belirtenn Altuntaş, her medya unsurunun kendi dünya görüşünün tartışmaya hakim olmasını istediğini, bu sebeple buna ‘’elverişli konuklar’’ çağrıldığını ifade etti. Altuntaş, ‘’dinî konuların, araştırmalarıyla tanınan ve geniş kabul gören, akademik unvana sahip, uzman kişiler tarafından anlatılmasının kabul görücü bir etkisi olacağını’’ vurguladı. Medyadaki haberciliği de eleştiren Altuntaş, ‘’Medya sektörünün ortaya çıkardığı asparagas/şişirme haber kavramı her zaman çirkin ve tiksindirici. Ama bunun din alanında devreye sokulmasına söylenecek söz bulamıyor insan. Gizli ve tehlikeli bir din sömürüsü söz konusu bu durumda’’ görüşlerine yer verdi. Altuntaş, ‘’medyanın lâyık olduğu saygınlığa toplumun değerlerine saygı göstererek ulaşabileceğini’’ ifade etti. Bu arada Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu da, ‘’İletişimin imkanlarının adeta sınır tanımadığı günümüzde, eskiye nazaran bir ‘medya etiği’ne daha fazla ihtiyaç duymaktayız’’ dedi. Bardakoğlu, Diyanet dergisinin Ağustos sayısındaki ‘’Doğru Bilgi ve Toplumsal Kaynaşma Bağlamında Medya ve Din’’ başlıklı yazısında iletişimin sosyal sorumluluk gerektiren önemli bir olgu olduğunu kaydetti.
Bardakoğlu, İslâm dininin ana kaynaklarının, topluma fayda yerine zarar getiren, yanlış ve yanıltıcı bilgi içeren, kişi haklarını ihlal eden haberler karşısında herkesi ihtiyatlı ve sağduyulu olmaya çağırdığını, doğru bilgi ve haberin peşine düşmeyi emrettiğini belirtti. Bardakoğlu, yazısında İslâm’ın bilgi ve haberlerin aktarılması sırasında ‘’doğruluk’’, ‘’güvenilirlik’’, ‘’iyi değerlere hizmet etme’’ ve ‘’insanlara yarar sağlama’’ gibi hususların dikkate alınmasını, aynı zamanda dinî bir sorumluluk olduğuna işaret etti.
|