Kafkasya’da tarih boyunca yaşanan çatışmalar, sürgün ve asimile çalışmaları sebebiyle gözyaşları hiç dinmedi. Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şenol Kantarcı, Kafkas halklarının 1943-1944 yıllarında Stalin tarafından geniş çaplı bir soykırıma uğratıldığını ve sürüldüğünü hatırlatarak, “Stalin’in bölgeye müdahalesi hassas olan demografik yapının iyice bozulmasına sebep olmuş ve bütün bunlar bugünkü çatışmaların temelini teşkil etmiştir” dedi.
DÜNYANIN etnik yapı bakımından en karmaşık bölgeleri arasında ilk sırada yer alan Kafkasya’da tarih boyunca yaşanan çatışmalar, sürgün ve asimile çalışmaları nedeniyle göz yaşları hiç dinmedi.
Kırıkkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şenol Kantarcı, yaptığı açıklamada, coğrafi konumu itibariyle bir kavşak özelliği taşıyan Kafkasya, tarih boyunca değişik yönlerden gelen kavimlerin uğrak yeri olduğunu, bölgenin jeostratejik konumu ve doğal zenginlikleriyle, tarihin bilinen bütün dönemlerinde küresel ve bölgesel güçlerin iştahını kabarttığına dikkati çekti.
Bölgenin sosyal, etnik, dil ve din bakımından çok kozmopolit bir yapısının bulunduğunu vurgulayan Kantarcı, ‘’Kafkasya, bugün için de dünyanın en dinamik bölgelerinden birisi. Soğuk savaş sonrası büyük bir değişim sürecine girdi. Güney Kafkasya ile başlayan süreç, son dönemde özellikle 2000 sonrası da Kuzey Kafkasya’da baş gösterdi. Dinamik yapısından ötürü, bölgedeki halklar, tarih boyunca, yaşadıkları çatışmalar, uğradıkları sürgün ve asimile politikaları nedeniyle hep gözyaşı dökmüşlerdir’’ dedi.
KAFKAS HALKLARI HEP SÜRGÜN EDİLDİ
Rus Çarlığı’nın 1859-1864 yılları arasında Kafkas halklarına yönelik büyük bir sürgün politikası izlediğini kaydeden Kantarcı, şöyle devam etti:
‘’Ruslar’ın Kafkasya’ya sahip olma arzusu nedeniyle, sadece 1864’te milyonlarca Kafkasyalı yurdundan sürülmüştür. Kafkasya’dan 1 milyon 500 bin insan 1858-1864 yılları içinde tüm yaşam olanakları yok edilerek yurtlarından kovulmuşlar ve Osmanlı topraklarına gönderilmişlerdir. Bu sürgünlerde, yüzbinlerce Kafkasyalı yollarda ölmüştür. Kafkas halklarına uygulanan sürgünler, 1864 yılından sonra da durmamıştır.’’
1865’te Çeçenya ve Osetya’dan, 1866 ve 1878 yıllarında Abhazya’dan daha sonraları ise Adıgeler, Karaçaylılar, Abhazlar ve Dağıstanlılar’dan olmak üzere yüzbinlerce insan yurdunu terk ederek yabancı topraklara göç etmek zorunda kaldığını anlatan Kantarcı, ‘’19. yüzyılda da Kafkasya’nın çeşitli bölgelerinden Müslüman topluluklar, Osmanlı topraklarına göç ettirilmiştir’’ dedi.
Yurtlarından sürülen Kafkas halklarının toprakları, evleri ve sahip olduğu diğer tüm mal varlıklarının bölgeye getirilen Rus ve Kazaklara verildiğini kaydeden Kantarcı, ‘’Kafkas halklarının uğradıkları zulümler hiç bitmemiştir’’ dedi.
STALİN’İN ESERİ
Kafkas halklarının 1943-1944 yıllarında Stalin tarafından geniş çaplı bir soykırıma uğratıldığını kaydeden Kantarcı, şöyle devam etti:
‘’Kafkas halkları, asılsız bir şekilde 2. Dünya Savaşı’nda Almanlarla işbirliği yapmakla suçlanmışlardır. Bu suçlamayla 23 Şubat 1944 günü binlerce Çeçen ve İnguş ölümü pahasına Sibirya’ya sürülmüş, bunları Karaçaylılar, Balkarlar izlemişlerdir. Kırım Tatarları ve Ahıska Türkler’i de sürgünden nasiplerini almışlardır. İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Stalin’in Ahıska Türklerini sürmesinden sonra, Ahıskalıların yüzyıllarca yaşadığı köy ve kasabalara Gürcü ve Ermeniler yerleştirilmiştir. Stalin’in bölgeye müdahalesi hassas olan demografik yapının iyice bozulmasına sebep olmuş ve bütün bunlar bugünkü çatışmaların temelini teşkil etmiştir.’’
|