HAVA Kuvvetleri’nde uzun süredir devam eden bir soruşturma, yeni bir olay olmayabilir.
Yapılması gereken bu haberi yalanlamak, tekzip etmek, yasal işlem yapılacağını söyleyip tekzip hakkının kullanılmasıdır.
Ama Genelkurmay Başkanlığı’nın yayınladığı metin bu çerçevenin dışına çıkıyor.
Açıklamanın beşinci maddesinde tamamen siyasi bir yorum ve savunma pozisyonu dikkat çekiyor.
“Her fırsatta Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ve onun mensuplarını olayların içine çekme gayretinde bulunan ve görünüşte özgürlük ve demokrasi savunucusu olduklarını vurgulayan çevreler, Türkiye’nin istikrarını bozan odaklar haline gelmiş bulunmaktadırlar.”
“Odak” suçlamasının yanı sıra, demokrasi ve özgürlükler adına hareket etmenin istikrarı bozabileceği anlayışı yansıyor açıklamadan.
Bu çevrelerin kimler olduğu net değil. Demokrat olduğunu söyleyen herkese uzanabilir.
Gel de kolay kolay demokrasi ve özgürlüklerden söz et. Asker konusunda bir eleştiri dile getir. “Odak” olmak istersen yap.
* * *
YOLUNUZ Türkiye’ye tesadüfen düşen biri değilseniz eğer, TSK’nın siyasetin tamamen dışında olduğu, bazılarının da her fırsatta onu olayların içine çektiği yorumunu ciddiye almanız mümkün değildir pek.
Kurum olarak bile siyasete müdahale etme geleneğine sahip bir kuruluşun üyesi olan bazı kişilerin “olaylar”a karışmış, karışıyor, ya da karışmak istiyor olmaları da yeni bir şey değil.
Maalesef, Türkiye’de ordu siyasetin içindedir, bu da başta kurumun kendisinin ve hepimizin “istikrarını” bozmaktadır.
Bazı kişilerin, demokratik süreçleri hiçe sayarak, kendilerine “kurtarıcılık” atfetme hakkı da bu gelenekten kaynaklanmaktadır zaten.
Muhalefet kültürünü budayan da bu gelenektir Türkiye’de.
* * *
AÇIKLAMANIN tartışmalara yol açan altıncı maddesi gerçekten kafa karıştırıcı.
“Kaynağı neresi olursa olsun bu tür haberlerle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yöneltilen hukuk dışı saldırılara karşı yalnız Türk Silahlı Kuvvetleri’nin değil, onun gerçek sahibi yüce Türk milletinin de yasal ve demokratik tepki göstermesi doğal bir beklentidir” deniyor.
Burada Türk milletine çağrı var ama maksadı tam anlaşılmıyor. Yasal tepki derken, herkesin TSK ile ilgili haber yapan medya kuruluşları aleyhine dava açması mı kastediliyor?
Yoksa “Yüce Türk milleti” olarak bizlerden yasaların içinde kalarak demokratik tepki göstermemiz, yasal gösteri ve mitingler mi düzenlememiz bekleniyor?
Eğer öyleyse, ne cesaret!
Ya halk sokağa inerse, olaylar-provokasyonlar yaşanırsa sorumlusu kim olacak? Böyle bir sorumluluk silahlı kuvvetlere, “yalan haberler”den daha fazla zarar vermez mi?
İkinci olasılık da var.
Ya kimse sokağa inmezse?
O zaman hiçbir odağın yapamadığını yapmış olmaz mı TSK kendi kendine?
* * *
ERGENEKON davasının, bütün kötülükleri aynı sepete koyma yaklaşımı ve sızdırma haber furyası içinde kafaları iyice karıştırdığı bu günlerde, bu sürecin Türkiye’nin demokratikleşmesinin tek anahtarı olarak sunulması, inandırıcı değil.
Demokratikleşme böyle olmaz.
Ama Silahlı Kuvvetlerin günün koşullarına göre güçlendirileceği reform projesi siyasi gündemimize girmeden de demokratikleşme sürecini derinleştirmemiz mümkün değil.
Hürriyet, 21.7.2008
|