ALMANYA’DAKİ BİR CAMİYİ ZİYARET EDEN ALMAN GENÇLER, “BU ZİYARET SAYESİNDE ÇOK ŞEY ÖĞRENDİK, EN ÖNEMLİSİ DE İSLÂMIN BİR BARIŞ DİNİ OLDUĞUNU GÖRMEK BİZİ ÇOK MUTLU ETTİ” DEDİLER.
Siegen Üniversitesinde, teoloji bölümünde okuyan 20 kişiden müteşekkil bir grup Alman öğrenci ve bayan profesör Herrman Pfandt ile 19 Haziran’da, Siegen şehrindeki Selimiye Camiini ziyaret ettik. Başta caminin imamı Abdullah Kaptan Hoca ile beraber, tercümanlık yapan ve entegrasyon kurulunun bir üyesi olan Mehmet Umut Genç ve caminin inşasında büyük emeği geçen Ali Mete Amca bizi sıcak karşılayıp, olağanüstü bir misafirperverlik sergilediler. Allah razı olsun, kendilerine buradan teşekkürlerimi arz ederim.
Fevkalâde heyecanlı ve meraklı olan Alman üniversite öğrencileri, İslâm hakkında Almanca bir sunumda bulunan, İslâmın emir ve nehiy, şart ve hükümlerini izah eden Mehmet Umut Genç’i pür dikkat dinlediler. Genç, hayatın anlamı hakkında hiç kafa yormadığımızı, bu soruyu hayatı boyunca bir defa bile kendine sormadan gelişi güzel bir şekilde yaşayan birçok insanın olduğunu ifade ederken, dinin insanı muhasebeye çekmesini ve hayatını sorgulamasını sağlayan bir olgu olduğunu belirtti.
Hayatın ve insan olmanın kıymetini bilip, bunun bilinci ile Yaradana karşı birtakım vazifeler ile mükellef olduğumuzu vurgulayan Genç, hangi dine mensup olunursa olunsun, bunun vazgeçilmez bir hakikat olduğunun önemini arz etti.
Akabinde, Abdullah Kaptan Hoca, dinin direği olan namazın, mü’minler için ehemmiyeti hakkında konuştuktan sonra, Alman öğrencilerin ricası üzerine bir aşr-i şerif okudu.
Abdullah Hoca Kur’ân-ı Kerim okurken, hayatında ilk kez bir camiyi ziyaret edip, Kur’ân dinleyen bu insanların en az benim kadar duygulanıp, heyecanlandıklarını müşahade ettim. Hayranlık ve biraz da şaşkınlık içinde Kur’ân-ı Kerim’i dinleyen öğrencilerden bir tanesi “Hayatımda hiç böyle bir şey işitmedim. Tüylerim diken diken oldu. Çok etkilendim” dedi. Bir başkası ise canlı okunan Kur’ân-ı Kerim’i, televizyonda veya internette dinlediğinden çok daha farklı algıladığını belirtti. Kur’ân-ı Kerim okunurken, o dikkatli dinlemeleri gösteriyordu ki, yabancı kalınan ve hakkında medyanın sunduğu birtakım menfi bilgilerden hariç hiçbir fikre sahip olmayan bu insanlar kendilerine yabancı gelen bu dini ve dünyayı tanımak istiyorlardı. Televizyon ve internetten değil, üniversitelerde anlatılanlardan değil, ordan burdan değil, bizzat camide ehlinden işitmek istiyorlardı.
Abdullah Kaptan Hoca yaptığı kısa konuşmada çok önemli noktalara değinirken, Almanlar tarafından gelen birtakım suâllere de cevap verdi.
Evvelâ, Almanların camiyi ziyaret etmesine çok sevindiğini belirten hoca, bunun Almanya’daki entegrasyonu ve dinler arası diyaloğu sağlama konusunda önemli bir adım olduğunu ve bunun daha sık gerçekleşmesi gerektiğini söyledi.
İslâmın bir barış dini olduğunu ve 11 Eylül olayında olduğu gibi terörizmle zerre kadar alâkasının olmadığını, bunun birtakım “fırsatçılar” tarafından bu şekilde yorumlandığını ifade ederken, “İslâmı, medyanın etkisinde kalmayıp, gerçek mânâda öğrenmek isteyen, zihninde soru işareti olan, camiye gelsin, camimiz her zaman ve herkes için açıktır, gizli saklı hiçbir şeyimiz yoktur” dedi.
Camide yapılan faaliyetlerden bahseden Abdullah Kaptan Hoca “Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında bir diyalog sağlanmalı ve bizim buradaki gayretlerimiz ancak bu hedefe ulaşmak içindir. Kapımız herkese açıktır. Bazıları tarafından yansıtıldığı gibi, camilerde Alman devletine ve milletine karşı kışkırtıcı birtakım eylemler düzenlenmiyor, insanlığa zarar veren birtakım örgütler kurulmuyor, aksine entegrasyonu sağlamak ve her iki milletin huzur ve barış içinde yaşamalarını sağlamak, insanlığa yararlı bir topluluk kurmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” dedi.
Daha çok cihad hakkında soruların sorulması üzerine, Kur’ân-ı Kerim’e dayanarak, İslâmda cihadın ne mânâya geldiğini izah eden Abdullah Kaptan Hoca “Cihad illâ ki harp meydanında savaşmak değildir. İlim ile meşgul olmak da bir cihaddır, dostunu sevmek bir cihaddır, darda kalan kardeşine yardım elini uzatmak cihaddır, anne babaya saygı göstermek cihaddır ve buna benzer birçok şey cihaddır. Ama 11 Eylül’de olduğu gibi suçsuz insanları öldürmek, işte bu cihad değildir. Bu olsa olsa bir katliâmdır” dedi.
Ziyaretin sonunda iki saat süren bir çay faslında Alman öğrenciler ile fikir alış verişi yapıldı ve öğrenciler bu cami ziyareti hakkındaki izlenimlerinden bahsetti. Ortak fikir şuydu: Medyada yansıtılan İslâm ile camide anlatılanların çok farklı olması ve bu ziyaret sayesinde, İslâm hakkındaki fikirlerinin değişmesi. Öğrenciler “Bu cami ziyareti sayesinde çok şey öğrendik, en önemlisi de İslâmın bir barış dini olduğunu görmek bizi çok mutlu etti” dedi. Ekim’de tekrar biraraya gelmek ümidiyle, vedalaştık. İnancım ve ümidim odur ki, biz dinimizi doğru yaşayıp, doğru anlattıkça daha bir çok insanın bu konuda fikri değişecektir... Vesselâm.
İslâm ahlâkını fiillerimizle göstermeliyiz
EĞER biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemâlâtını ef'âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki küre-i arzın bazı kıt'aları ve devletleri de İslâmiyete dehâlet edecekler.
Hem nev-î beşer, hususan medeniyet fenlerinin ikazatıyla uyanmış, intibaha gelmiş, insaniyetin mahiyetini anlamış. Elbette ve elbette dinsiz, başıboş yaşamazlar. Ve olamazlar. En dinsizi de dine iltica etmeye mecburdur. Çünkü, acz-i beşerî ile beraber hadsiz mûsibetler ve onu inciten hâricî ve dahilî düşmanlara karşı istinat noktası; ve fakrıyla beraber hadsiz ihtiyâcâta müptelâ ve ebede kadar uzanmış arzularına medet ve yardım edecek istimdad noktası, yalnız ve yalnız Sâni-i Âlemi tanımak ve iman etmek ve âhirete inanmak ve tasdik etmekten başka, uyanmış beşerin çaresi yok...
Kalbin sadefinde din-i hakkın cevheri bulunmazsa, beşerin başında maddî mânevî kıyametler kopacak ve hayvanatın en bedbahtı, en perişanı olacak.
(Bediüzzaman Said Nursî,
Hutbe-i Şâmiye, s. 28,
Yeni Asya Neşriyat)
|