Emekli orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’un TCK’nın 312. ve 314. maddeleri uyarınca “zor kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya çalışmak ve silahlı örgüt kurmaktan” suçlanarak Metris Cezaevi’ne konulmalarıyla Ergenekon soruşturmasında önemli bir sürece girildi. 1960’dan bu yana iki askeri darbe, bir muhtıra, bir “postmodern darbe” ve bir “e-muhtıra”nın gerçekleştiği yakın tarihimizde ordu komutanlığı ve jandarma genel komutanlığı yapmış emekli paşaların “darbe”ye teşebbüsten yargılanmaları alışılmış bir durum değil.
Son gözaltı dalgasında emniyete götürülen zanlılardan bir kısmı serbest bırakılırken, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün istemi doğrultusunda yargının “tutuklama” kararı vermesinin ardındaki gerekçeler henüz bilinmiyor. “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak” suçlaması, klasik darbe dönemlerinde daha çok “sol”a yönelik bir suçlama olarak sıkıyönetim askeri mahkemelerince gündeme getirilirdi. Bu kez sivil mahkemeler emekli paşaları yargılıyor. Ve cezaevine gönderiyor. Mesele “tespihli” bir savcının gayretkeşliğiyle sınırlı olsa “Metris süreci”ne gelinmeyebilirdi. Nitekim İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu ve Mustafa Balbay, sorgulama sonunda tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar.
ATO Başkanı Sinan Aygün’ün de tutuklanması dikkat çekici.
Dava başladığında, Savcı Öz’ün Ergenekon yapılanmasına uzanan “darbe teşebbüsü”nü delilleriyle ortaya koyması, paşaların da eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’e ait olduğu öne sürülen günlüklerdeki “Sarıkız” ve “Ayışığı” adlı hazırlıkların “darbe” anlamına gelmeyeceğini kanıtlamaları gerekecek.
Darbe günlükleri nedeniyle kapatılan Nokta dergisinden Alper Görmüş’ün beraatıyla sonuçlanan davada mahkeme, bu yayını “görünür gerçeğe uygun” bulmuştu.
Ergenekon soruşturması, 2003-2004 yıllarındaki olaylara uzanacaksa o zaman, “günlükler”i tutan emekli Oramiral Örnek’in de mahkeme aşamasında dinlenmesi gerekmez mi?
Genelkurmay Başkanlığı sırasında “darbe niyetleri”ne geçit vermeyen Hilmi Özkök’ün de diyeceği bir şeyler olmalı.
Kamuoyunda şöyle de bir tereddüt var, “Velev ki, paşalar AKP hükümetine karşı darbe yapmayı akıllarından geçirmiş olsunlar. Teşebbüsün davası olur mu?” 4 yıllık gecikme AKP davasıyla ilişkilendiriliyor. Baykal’ın “Ergenekon avukatlığına” soyunması da bu yüzden. Ancak siyasi denge ve hesaplaşmaların gölgeleyemeyeceği bazı olgular da göz ardı edilemez.
Hrant Dink suikastında “jandarma istihbarat”ın konumu örneğin! Çankaya krizi sırasında Türkiye karışır, cumhuriyet mitinglerinin rüzgârıyla seçime gidilirken, “darbeci kadrolara” CHP’de “dokunulmazlık” kazandırılması rastlantı olabilir mi?
“Metris süreci” hafife alınmamalı.
Milliyet, 8 Temmuz 2008
|