Önce Deniz Baykal’ın Danıştay Başkanı’nı ziyaretinde Yargıtay Başsavcısı ile görüştüğü yolundaki haber düştü.
Bir iki gün bununla oyalandık.
Sonra sıra geldi bir emekli büyükelçinin evindeki “esrarengiz yemek” meselesine. Davetlilerin isimleri yan yana konduğunda masada ne tür bir sohbet döneceği besbelli değilmiş gibi başlanıldı yemek sırasındaki konuşmaların (hem de diyalog tarzında) yayınına.
Gecede geçen diyaloglar öyle kesin bir dille aktarılıyor ki, yemek servisi yapan garson “sizden” olsa bile konuşulanları bu derece ayrıntısıyla kaydetmesi imkansızdı... Eğer tabii, şu günlerde pek hoşumuza giden dışarıdan çanakla filan dinleme yöntemleri kullanılmadıysa. (Yeri gelmişken hatırlayalım: Bir şehrimizin belediye başkanının dışarıdan çanakla dinlenebilmiş olması polisin teknolojiye ne derece iyi hakim olduğunu göstermesi bakımından (Masis Kürkçügil’e 2007 1 Mayıs’ında kameralar önünde tokat atan “maskeli” polis memurunun kimliği henüz tespit edilememiş olsa da!) göğsümüzü kabartmıştı... Dinlenenin bir “Belediye Başkanı” (bir daha tekrarlayalım: Bir Belediye Başkanı) olması bizi hiç mi hiç rahatsız etmemişti. O belediye başkanları ki, medeni dünyada şehrindeki polisin amiridir.)
Söylediğim gibi, emekli büyükelçinin yemeğinde geçen konuşmaların böyle son derece “esrarlı” bir havaya sokulması, gerçekten şaşırtıcıdan da öte komikti tek sözcükle. Kim olduklarını çok yakından bildiğimiz davetliler tabii ki, tahmin ettiğimiz içerikte bir sohbeti sürdürmüşlerdi.
En son olarak da AYM Başkanvekili Osman Paksüt’ün Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’u ziyaret ettiği haberi çıka geldi. Bu hadise ve havadisin öncekilerden farklı özellikler taşıdığı muhakkak. Haberin yayımlandığı gün taraflar (Kara Kuvvetleri Komutanı ve Osman Paksüt) ortaya atılan iddianın doğru olduğunu açıkladılar. (Paksüt’in bir gün önce inkâr ettiği söyleniyor ama bu husus konumuz açısından önemli değil.)
Bir Anayasa Mahkemesi üyesi Kara Kuvvetleri karargâhında? Ortada kulağa bile hoş gelmeyen bir samimilik olduğu muhakkak. Ama Paksüt açısından bu ziyaretin yadırganacak en ufak bir yönü yok. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili, Mahkeme’ye üye seçildiğinden bu yana İlter Bağbuğ ile “iki veya üç kez” görüştüğünü söyleyerek şöyle devam ediyor: “İkinci görüşmeyi hatırlamıyorum.” (Paksüt’ün bu son sözlerine ilişkin enteresan bir ayrıntı: Radikal gazetesi (nedense) Paksüt-Başbuğ görüşmesini (kafadan) “ikiye” indirmiş. Paksüt’ün her yerde (Hürriyet dahil) “iki veya üç kez Başbuğ ile görüştüm” şeklinde yayımlanan sözleri Radikal’de şu hale sokulmuş: “Başbuğ’la sadece iki defa görüştüm.” Besbelli ki, Paksüt’ün ikinci görüşmede neler konuşulduğunu hatırlayamaması gazetenin de canını sıkmış.) İsterseniz, Ahmet Altan’ın (Taraf) bu içeriği unutulan görüşmeye ilişkin yorumunu da aktarayım: “Kara Kuvvetleri Komutanı ile ne konuştuğunu unutan bir Anayasa Mahkemesi üyemiz var. (...) Acaba Paksüt’ün hatırlamadığı başka neler var?”
Paksüt-Bağbuğ görüşmesinin benim açımdan problem teşkil eden (asıl) yönü bu “hatırlamama” meselesi değil. Paksüt’ün açıklamasından hareketle beni asıl şaşırtan husus, bir anayasa mahkemesi üyesinin bir askeri harekât sonrası bir kuvvet komutanını “tebrik ziyareti”ne gidebiliyor olmasıdır. Şu sözler Paksüt’ün açıklamasında yer alıyor:
“Kuzey Irak, bölgesel Kürt yönetimi ve bölgedeki deneyimlerimi iletmek, paylaşmak suretiyle bir görüşme oldu.Görüşme talebi benden geldi. Bir vatandaş olarak harekâtın başarısından dolayı takdirlerimi iletmek, harekâtın zamansız bitirilmesi yönündeki eleştirilerin de haksız olduğunu iletmek amacımdı.”
Bilmiyorum, belki de çoğunuza bu sözler “tabii” geliyordur, emin değilim. Ama bana sorarsınız, bir “Yüksek Mahkeme” yargıcının bir askeri harekata ilişkin “takdirlerini iletmek” için bir komutanı ziyareti son derece uygunsuzdur derim. Paksüt, sıraladığı konuları (Kuzey Irak, bölgesel Kürt yönetimi vs) aklından bir türlü çıkaramıyor, bunlara ilişkin “deneyimlerini iletmek” için bu kadar can atıyor ise, Anayasa Mahkemesi’nde yargıç olmamalıydı. Çünkü biliyoruz ki orası başka bir yer; orası, insanlık durumunun silah ve savaş aradan çıkarılarak nasıl çözümlenebileceğinin düşünülüp tartışıldığı yerlerden birisi.
Yeni Şafak, 15 Haziran 2008
|