Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliğini iptal ederek yetkisini aştı mı? Sayın Oktay Ekşi’nin ve Sayın Güneri Cıvaoğlu’nun dünkü yazıları, Anayasa Mahkemesi’nin kararını hukuk diliyle savunuyor, yetki aşımı olmadığını, Mahkeme’nin anayasa değişikliklerini inceleyebileceğini belirtiyorlardı.
Ben de Mahkeme’nin yetki aşımından öteye “yetki gaspı” yaptığını savunuyorum.
Bu meselenin, ideolojik retoriğe kapılmadan hukuk diliyle tartışılması son derece önemlidir. Hiçbir denetime tabi olmayan ve hiçbir sorumluluk taşımayan yüksek yargı organları ancak bu tür tartışmalarla, eleştirilerle bir ‘kamuoyu denetimi’ni hissedebilirler. Aksi halde, yargının “Ben yaptım oldu” diye hareket ettiği şeklinde bir kanaatin yaygınlaşması sisteme çok zarar verir.
Küfürsüz, tehditsiz, hukuk diliyle tartışabilmeliyiz.
Bunlar mı hukuk?
Evvela, Anayasa Mahkemesi’nin 1970’li yıllar boyunca, parlamentonun yaptığı anayasa değişikliklerini “cumhuriyeti korumak” gibi soyut ve siyasi bir gerekçeyle iptal etmiş olmasının bugün hiçbir hukuki değeri yoktur!
Mecelle’ye dayalı içtihatların Medeni Kanun’la geçersizleşmesi gibi, Anayasa Mahkemesi’nin o kararları da 1982 Anayasası’nın 148. maddesiyle geçersiz olmuştur.
Zaten Anayasa Mahkemesi 1960’lı ve 70’li yıllarda bu “yetki gaspı”nı âdet haline getirdiği içindir ki, yeni Anayasa’nın 148. maddesinde “Sadece şekil bakımından inceleyebilir” hükmü konulmuştur.
Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi’nin o kararları, “koruma kollama” tezinin değil, “yetki gaspı” tezinin doğruluğunu gösteren kanıtlardır: Anayasa Mahkemesi o kararlarında “kamulaştırma bedelleri”ne ilişkin anayasa değişikliğini “cumhuriyetin niteliklerine” aykırı bularak iptal etmişti!
Celal Bayar’a siyasi haklarının iade edilmesini de Anayasa’nın ruhuna aykırı bularak iptal etmişti!
Ve Yüce Mahkeme, 12 Mart Muhtırası üzerine, eski içtihatlarını çok ilginç bir şekilde değiştirmişti!
Bunlar, hem soyut felsefi kavramlarla nasıl hukuka aykırı somut kararlar verilebildiğini, hem de hangi faktörlerin kararlarda etkili olabildiğini gösteren kanıtlardır! Demokratik bir hukuk devleti için o kararlar asla “emsal içtihat” olamaz.
Anayasa çiğnendi
Alman Anayasa Mahkemesi’nin dört davada anayasa değişikliğini esastan incelemesi, federal sistemle yakından ilgilidir, 148. madde varken de bize emsal olmaz. Üstelik Alman Anayasa Mahkemesi hiç iptal kararı vermemiş, “yetki gaspı”na kalkmamıştır.
Amerika’da Yüksek Mahkeme’nin, 200 sene önce, 1803 tarihli “anayasaya uygunluk denetimi” kararı sadece yasaların denetlenmesiyle ilgilidir; anayasa değişiklikleriyle ilgisi yoktur.
Gelişen hukuk biliminin günümüzde geldiği noktayı gösteren bir örnek, Fransız Anayasa Konseyi’nin 23 Mart 2003 tarihli kararıdır. Sistemi bize çok benzeyen Fransa’da, yerel yönetimlere yetki devrine ilişkin anayasa değişikliğinin “cumhuriyetin üniter niteliği”ne aykırı olduğu iddiasıyla açılan davada Anayasa Konseyi “Anayasa değişikliğini denetleme yetkimiz yoktur” diye karar vermiştir!
Türkiye’de eski “vesayetçi demokrasi” alışkanlığıyla, yargıda, yasama aleyhine “yetki gaspı” hâlâ güçlü bir eğilimdir. Liberal demokrasiye aykırı bu eğilimin son örneği, Yüce Mahkeme’nin son kararıdır; hem de Anayasa’nın 148. maddesini çiğneyerek!
Milliyet, 13 Haziran 2008
|