Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce, yani Anayasa Hukuku ders kitaplarında geçen adıyla ‘tali kurucu iktidar’ca 411 oyla kabul edilen bir anayasa değişikliğini iptal etmesi, kararın bu yönde olabileceğine dair aylar önce yazı yazmış olan beni bile etkiledi.
Taa şubat ayında da yazmıştım, mahkemenin Anayasa’nın 10 ve 42. maddelerinde üniversitede türbanı serbest bırakmak uğruna yapılan değişiklikleri iptal etmesi, demokrasi ve halk iktidarı kavramları açısından çok ama çok tartışmalı bir karar.
Mahkemenin yetkisini aştığını söyleyenler olacaktır, ben o kanıda değilim, mahkeme elinde nihai anlamda bu yetkiyi taşımaktadır, Cumhuriyetin temel ilkelerinin değiştirilmek istenmesini engelleyebilmelidir elbette.
Ama sorun şu ki, yapılan değişiklikler gerçekten Cumhuriyetin temel ilkelerinden birine, laiklik ilkesine aykırı mıydı acaba? Bana göre hayır, değildi. Yapılan değişiklik, Anayasa’da zaten yazılı olan kimi temel hukuk ilkelerinin tekrarından ibaretti ve o zaman da yazdım, esasen türbanı serbest bırakmaya da yeterli değildi.
Fakat maalesef Anayasa Mahkemesi’nin en az yedi yargıcı benim gibi düşünmüyormuş ve bu kararla Meclis’in anayasa değiştirme yetkisini kökünden sakatladılar, hatta fiilen Meclis’in yetkisini kaldırdılar.
Kabul, anayasalar sık değiştirilen metinler olmamalıdır ama değiştirilebilir de olmalıdır.
Meclis’in, yani halk iradesinin yapmak istediği değişiklikleri bundan sonra mahkemeye beğendirmeye çalışacak olması, bizim zaten sakat olan sistemimizi iyice sakatlar, burayı bir ‘Yargıçlar Demokrasisi’ haline getirir. Getirdi bile.
Radikal, 6 Haziran 2008
|