Hiç kuşkunuz olmasın, bir darbe sürecinden geçi-yoruz.
Ve gelecekte, Türkiye’nin 2008’deki post post-mo-dern darbesinin tezini yazanlar, Anayasa Mahkemesi’nin 5 Haziran kararına da mutlaka yer verecekler; bu karar, darbenin kilometre taşlarından biri olarak geçecek tarihe.
Buradaki esas mesele üniversiteli kızların başörtüsü hakkı değil artık.
Anayasa Mahkemesi, Meclis’te grubu bulunan dört partiden üçünün oylarıyla kabul edilen Anayasa değişikliklerini iptal etmekle, başörtüsü hakkının önünü kesmekten çok daha kapsamlı bir demokrasi suçu işledi.
Mahkeme, dünkü kararıyla kendi raportörünün Anayasa temelli tavsiyesini de hiçe sayarak, Anayasa’yı ve Meclis’i çiğnedi.
Anayasa değişikliklerinin, Anayasa Mahkemesi’nce sadece şekil yönünden incelenebileceğini hükme bağlayan Anayasa’nın 148. maddesini fiilen hükümsüz saydı.
***
Anayasa Mahkemesi’nin gerek içeriğindeki hukukî zorlama, gerekse alındığı siyasi ortam itibarıyla 2007’deki 367 maskaralığını hatırlatan 5 Haziran kararının meali şudur:
Mahkeme, yasama organı üzerinde, doğrudan yasama işleminin içeriğine ilişkin bir onay mercii gibi çalışmaya başlamıştır ve bu konumuyla, 22 Temmuz 2007’de sandığa yansıyan seçmen iradesiyle oluşmuş mevcut Meclis’in Anayasa’yı değiştirmesine izin vermeyecektir.
Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun Anayasa Mahkemesi’nin dünkü kararını da etkilemeye yönelik muhtırasında “engellenemeyen bir hızla” Meclis’ten geçmesinden şikâyet ettiği 10. ve 42. madde değişikliklerinin iptali, aynı zamanda “Kimse boşuna heveslenmesin. Biz bu Meclis’e yeni bir Anayasa yaptırtmayız” mesajını da içinde taşıyor.
Sandığa giderken seçmene “sivil Anayasa” sözü veren, bu sözle oy toplayan siyasetçiler sözlerini yerine getiremeyeceklerini artık anlamış olmalılar; zira 5 Haziran kararı, bu ülkede egemenliğin milletin değil, kayıtsız şartsız ve kanunsuz bir biçimde devletin olduğunu gayet açıkça gösterdi. ***
Şunu da söyleyenler var:
“Anayasa Mahkemesi, bir başka gücün müdahalesini önlemek için, Anayasa’nın sınırlarını zorlayarak bu kararı almıştır.”
Buna benzer bir sözü, dün ilk olarak eski Meclis Başkanı, hukukçu Hüsamettin Cindoruk’un NTV’deki değerlendirmesinde işittim.
Daha sonra siyasi kulislerde, Mahkeme’nin olası bir darbeyi önleme kaygısıyla hareket ettiğine, bu bakımdan, dünkü kararın aslında 367’nin bir tekrarı olduğuna ilişkin yorumlar yapıldı.
Doğrusu, bu yorumlara tam katılamıyorum.
Anayasa Mahkemesi’nin darbeyi önlemediğini, aksine darbeye omuz verdiğini düşünüyorum.
Yargı darbesinin asıl hedefi olan Ak Parti’nin kapatılması, bundan böyle daha da yüksek bir olasılık bence.
Mahkeme, dünkü kararıyla Meclis’i fiilen kapattıktan sonra...
Taraf, 6 Haziran 2008
|