27 Mayıs darbesinin 48. yıldönümü dolayısıyla DP'den yapılan açıklamada “Türk demokrasi tarihi, bu tip ara rejim ve antidemokratik müdahalelerin kişiler, kurumlar, devlet ve toplumda açtığı yaralarla doludur'' denilirken, 27 Mayıs'ın, demokratik temel düzenin evriminde sektelere yol açtığı ve bu durumun meydana getirdiği ciddî toplumsal ve kurumsal travmanın henüz giderilemediği kaydedildi.
KISIR DÖNGÜ VE ÖTEKİLEŞTİREN DEVLET
Bu travmanın, bugün yaşanan siyasî ve toplumsal kutuplaşmaların başlangıç noktasını oluşturduğu belirtilen açıklamada, “Gerek iktidar partisi ve onun çizgisindeki ideolojik temelli partilerin polemiklerindeki kısır döngü; gerek devlet kurumları, bürokrasi, yargı ve üniversitelerdeki 'ötekileştiricilik' ve her ikisinde de var olan özeleştiri eksikliği, ülkeye, topluma ve
devlete çok pahalıya mal olabilir” denildi.
27 Mayıs’ın tahribatı hâlâ giderilemedi
Demokrat Parti (DP), 27 Mayıs 1960 askerî darbesinin getirdiği travmanın, bugün de devam ettiğini bildirdi.
DP Genel Merkezinden, 27 Mayıs askerî müdahalesinin yıl dönümü dolayısıyla yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklamada, darbelerin Türk demokrasisine açtığı yaralara değinilerek, “Darbeler demokrasilerin kesintiye uğradığı dönemlerdir. Siyasal kurumsallaşmanın uğradığı zararların yanında, Türk demokrasi ve aydınlanma tarihi, bu tip ara rejim ve anti demokratik müdahalelerin kişiler, kurumlar, devlet ve toplumda açtığı yaralarla doludur. Demokratik temel hak ve özgürlüklerin, insan haklarının, basın hürriyetinin, toplumsal her tür örgütlenmenin engellendiği ara rejimler, ülkemize çok zarar getirmiştir. Hiç bir gerekçe, demokratik temel düzenin ve hukuk devletinin değişmez normlarının rafa kaldırılmasına meşruluk sağlayamaz” denildi. 27 Mayıs darbesine karşı çıkmayan çevrelerin, bugün toplumdaki kutuplaşmalara sebep oldukları belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye’de 27 Mayıs 1960 askerî darbesi, gerçekleştiği tarihten bu yana demokratik temel düzenimizin evriminde sektelere yol açmış ve bu durumun meydana getirdiği ciddî toplumsal ve kurumsal travma henüz giderilememiştir. Bu travma, bugün yaşanan siyasal ve toplumsal kutuplaşmaların başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Oysa Türkiye’nin 1876’dan bu yana geçirdiği demokrasi evrimi, 1923’te Cumhuriyet’in kurulması ve II. Dünya Savaşı sonrasında çok partili demokratik sisteme geçilmesiyle beraber, 1946’da Demokrat Parti’nin kurulması ve 1950’de iktidara gelmesiyle taçlanmıştır. 27 Mayıs’ta demokrasimize karşı yapılan darbeye sessiz kalan, o zaman Cumhuriyetin en önemli niteliklerinden demokrasiye sahip çıkmayan çevrelerin bugün toplumda gerginliğe ve kutuplaşmalara neden olmalarını ibretle izlemekteyiz.”
Hiçbir kurumun, kutuplaşma çıkararak Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atmaya hakkı olmadığı vurgulanan açıklamada şöyle denildi:
“Günümüzde toplumsal kutuplaşma artık devletin bekası için ciddî bir tehdit haline gelmiştir. Gerek iktidar partisi ve onun çizgisindeki ideolojik temelli partilerin polemiklerindeki kısır döngü, gerek devlet kurumlarında, bürokraside, yargıda ve üniversitelerdeki ötekileştiricilik ve hepsinden önemlisi her ikisinde de var olan özeleştiri eksikliği, ülkemize, toplumumuza ve devletimize çok pahalıya mal olabilir. Hiçbir kurum ve kişinin, Türkiye’nin geleceğini bilerek veya bilmeden tehlikeye atma hakkı yoktur. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığı ilkesi, bu erklerin birinden birini tercih veya üstün tutma anlamına gelmez. Bu üç kuvvet birleşerek devleti oluşturur; bu erklerde sorumluluk taşıyanlardan devlet adamlığı basiretini beklemek toplumumuzun en tabiî hakkıdır.” 27 Mayıs 1960’dan beri bütün Türkiye’yi kucaklayan bir siyasî sisteme duyulan özlemin dile getirildiği açıklama, “Demokratik temel düzene ve anayasa ile yasalara aykırı her türlü mücadelenin, gayrı meşru olduğunu herkese hatırlatmak isteriz. Demokratik hukuk devletinde tüm sorunlar uzlaşı ve tolerans yolu ile çözülebilir. Çoğulculuk yerine çoğunlukçu veya demokratik hukuk devleti çerçevesi dışında oligarşik/elitist yaklaşımlar ülkeye büyük zarar verir. Bu nedenle, toplumumuzun tüm kesimlerini kucaklayan şeffaf, katılımcı ve rüştünü ispat etmiş bir siyasal sistem özlemimiz, 27 Mayıs 1960’tan bu yana devam etmektedir” ifadeleri dile getirildi.
|