İsterseniz önce ikincisinden yani kavganın ilginçliğinden başlayalım. Bu yazının Star gazetesinde yayınlanmasından iki gün sonra 27 Mayıs yani Cumhuriyet döneminin ilk aşağılık askeri darbesinin kırksekizinci senesi.
Yargıtay bildirisi, Danıştay ve Üniversitelerarası Kurul’un bildiri ya da muhtıraya desteği ile bir kez daha su yüzüne çıkan kavga yani seçilmiş parlamento ve seçilmiş parlamento içinden çıkan hükümet ile devletin bazı kurumları arasında yaşanan kavga yeni değil, 1950’den beri, demokrasinin en azından emeklemeye başladığından beri sürüyor, 27 Mayıs 1960’da olduğu gibi bazen iğrenç görünümler alabiliyor, kimi zaman daha az görünür oluyor ama bu kavga hep mevcut ve siyasal bilimciler için çok ilginç bir araştırma konusu.
Yazımın başından bu satırına kadar 27 Mayıs darbesi için bir kez ‘aşağılık’ bir kez de ‘iğrenç’ kelimelerini kullandım ama bunun nedenleri var; oldum olası 27 Mayıs’ın kendisine de, getirdiği anayasaya da sevimli bakamadım ama geçenlerde gecikmeli bir biçimde ilk kez seyrettiğim bir belgesel gerçekten neden aşağılık ve iğrenç kelimelerinde ısrarlı olduğumu size daha iyi anlatır.
Sayın Nebil Özgentürk’ün belgeselinde 27 Mayıs sonrası kimi DP yöneticileri Yassıada’ya düşüyorlar, bu DP’lilerin bir-iki tanesinin aynı yaşlarda kızları var ve bu kızlar İstanbul Dame de Sion kız lisesinde okuyorlar, bunlardan biri de Sayın Nazlı Ilıcak.
27 Mayıs yönetimi DP yöneticilerini aşağılamak için ‘Düşükler’ diye bir film hazırlıyor, bu filmde bu insanlar yani aralarında Dame de Sion’lu onbeş ya da onaltı yaşlarında kızların babalarının da bulunduğu insanlarla iğrenç yöntemlerle ve ifadelerle sözde alay eden bu film Dame de Sion lisesinde tüm öğrencilere, aralarında ‘düşüklerin’ kızlarının da olduğu bir gruba zorla seyrettiriliyor.
Bu iğrenç ve aşağılık zihniyet arkasından sözde modern ve çağdaş 27 Mayıs Anayasası’nı hazırlıyor ve o günden bu yana da bu kavga sürüp gidiyor.
Yargıtay bildirisinden sonra Danıştay da bu bildiriye destek veriyor, Üniversitelerarası Kurul da geri kalmıyor; yaklaşık bir ay önce de üst düzey bir Danıştay yöneticisi olan Sayın Tansel Çölaşan 27 Mayıs sonrası halkın ‘düşüklerin’ üçünün idamını coşkuyla izlediğini belirtiyor. 27 Mayıs 1960 sabahı ise İstanbul Üniversitesi Senatosu çantasından hemen yeni Anayasa taslağını çıkarmış idi.
Taşların nasıl yerli yerine oturduğu çok ilginç, tarafların bu kadar belirgin olduğu bir toplumsal kavga doğrusu az bulunur.
27 Mayıs çirkinliği soğuk savaş yıllarında başarılı olur gibi duruyor; ama bugün aynı filmi göstermek isteyenlerin dünya koşullarını pek anlamadığı belli zira bugün sular başka türlü akıyor. 27 Mayıs iğrençliğinin varislerinin her vesileyle AB’ye çatmaları tam da bu nedenden.
Dünya ve Türkiye çok değişmiş ama değişmeyen onbeş yaşında kızlara babalarını sözde aşağılamak amacıyla çekilen filmi zorla seyrettiren aşağılık zihniyet; Sayın Tansel Çölaşan kızların da bu filmi herhalde büyük bir coşkuyla seyrettiğine inanıyordur aynen halkın idamları coşkuyla seyrettiğine inandığı gibi.
27 Mayıs’ın ellinci senesine doğru bu konuları daha çok tartışacağız.
* * *
Bu satırların yazarı bendeniz de sözde demokrasi adına çoğunluk dikta anlayışına oldum olası karşıyımdır ve hukukun ama evrensel hukukun çoğunluk tercih ve yönelimlerini denetlemesinin çağdaş demokrasilerin özü olduğuna inanmışımdır ve doğru denge de budur.
Doğru dengede meclisler meşruiyetlerini demokrasiden, çoğunluk tercihlerinden, yargı da evrensel hukuktan alır ve ortaya muhteşem bir denge çıkar.
Bizde ise bu dengenin bir ayağı hep aksamaktadır; meclisler kendi meşruiyetlerini demokrasiden almaktadırlar ama yargının meşruiyet kaynağı maalesef evrensel hukuk değil başka şeyler olmaktadır ve bu durumda da yani kavgada meclislerin meşruiyet kefesi bizde ağır basmaya başlamakta ama muhteşem demokrasi-hukuk dengesi yaralanmaktadır.
Evrensel hukukla bağı kopuk olduğu için meşruiyet krizi yaşayan yargı da kendi meşruiyetini tank ve tüfekte arama yoluna sapmakta ve böylece film kopmaya gitmektedir; yargının 28 Nisan 2007 sabahı sessizliğini başka türlü açıklamak mümkün değildir.
Star, 25.5.2008
|