Gazete arşivlerine bakıyorum. Tarih 2007 Ekim-Kasım. O günün gazetelerinde sivil toplum kuruluşlarının verdiği ilanlar var. Ana tema o döneme kadar, uzun süredir kamuoyunda tartışılan konu ile aynı: “Merkez Bankası faizi indirsin!” Amaç belli, Merkez Bankası faiz indirsin, dolar kurunda bir miktar hareket olsun. Geldiğimiz noktada, Merkez Bankası’nın bırakın o dönemden sonra faiz indirmeyi becerememesini, şu anda faiz artıran, sıcak para baronlarına daha fazla taviz veren bir noktadayız.
Hesabı kim verecek
Peki 2003-2007 arasında ödediğimiz hatta hala dünya standartlarına göre çok yüksek bir çıta üzerinden ödediğimiz ballı paranın hesabını kim verecek? Hangi ballı para mı? Hemen arz edeyim. 2001 sonrası oluşan tehdit algılamasının 2003 yılından itibaren petrol fiyatlarına yansıması ile 30 dolardan başlayan hareket, ilk etapta 70 dolara son olarak da 80 dolar üzerine çıktı. Bu süreç yaşanırken dünya sermaye piyasalarında 1’e 10’a varan hareketler oluştu. İki örnek vereyim. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) 10 binden 58 binin üstüne, Bovespa 8 binden 62 bin 500 bölgesine taşındı. Bu hareketlere Amerika’da, Rusya’da, Çin’de, Arjantin’de oluşan trendleri de rahatlıkla ekleyebilirsiniz. Peki dünya genelinde yüksek petrol fiyatından ortaya çıkan para piyasalara yağarken, Türkiye ne yaptı?
Sıcak para ihya oldu
Faizleri indiremeyerek, akan fazla para ile kurun aşağı basıldığı bir ortamda sıcak paraya yıllık yüzde 30 ile 40 arasında getiri sağladı. Bu para kimin cebinden çıktı? Sizin, benim, kısacası Türk halkının. Bu noktada yaşanan operasyonu veriler ile örneklemek istiyorum. Yurtdışından yüzde 3-5 arasında dolar bazında borçlanıyorsunuz, bu parayı Türkiye’ye sokup YTL’ye çeviriyorsunuz, kuru bu giriş ile aşağı bastığınız gibi, dünya üzerinde olmayan yüksek faiz ile YTL üzerinden kazanç sağlıyorsunuz. Aynı operasyonu borçlanma dışı kendi kaynağınızla da yapabilirsiniz. Borç kısmını maliyetin ne kadar düşük olduğunu vurgulamak için belirttim. Peki yukarıdaki operasyon yapılırken, bizim resmi makamlarımız ne yapıyor? Laf salatası yapıp, varlıklarımızın sıcak para tarafından transfer edilmesine sadece bakıyorlar.
Faiz yukarı, kur aşağı
Kur gerilerken yüksek kalan faiz sıcak paranın kârını katlıyor. Oyun çok basit ve karşı koyulması çok kolay olmasına rağmen yapılan hiçbir şey yok.
Sonuç: Daha önceki yazılarımda sizlere 2003-2007 arasında Türkiye’den yıllık yüzde 30 getiri sağlayan Yunan emeklilik fonu örneğini aktarmıştım. Bu büyük operasyonun küçük parçası. Bu noktada 2007 yılından beri “Merkez Bankası faizi indirsin” diyenlere ve Türk kamuoyuna sormak istiyorum, geldiğimiz nokta nasıl! Yapılanlar sizce yeter mi? Yukarıda anlattığım soygunun hesabını kim verecek!
Referans, 20.5.2008
|