BEDİÜZZAMAN Said Nursî’yi vefatının 48. yıldönümü anma faaliyetleri çerçevesinde Yeni Asya Gazetesi Bursa Temsilciliği tarafından düzenlenen “Meşrutiyet’ten Cumhuriyete Demokrasi ” konulu panel Bursa Tayyare Kültür Merkezinde yapıldı. Paneli Prof. Dr. Abdulvahap Yiğit yönetti. “Meşrutiyetten Cumhuriyete Demokrasi” konulu panele, Prof Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Ahmet Battal ve Araştırmacı Yazar Nihat Derindere konuşmacı olarak katıldı.
Yoğun bir dinleyici katılımıyla gerçekleştirilen panelde demokrasi ve cumhuriyet kavramları ele alındı. Sunuculuğunu Metin Yalçın‘ın üstlendiği panel, Muzaffer Çakır’ın Kur’ân tilâveti ile başladı. Panelin açılış konuşmasını yapan Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Yılmaz, “Bu panelin amacı 1923’den beri cumhuriyet ile idare edilen bir ülkede cumhuriyetin neresinde olduğumuzu tesbit etmek, hayatı boyunca hürriyet ve meşrutiyet mücadelesi veren ve müsbet hareketten ayrılmayan Said Nursî ve talebelerinin hürriyete katkılarını dikkatlere sunmaktır” dedi.
Panele konuşmacı olarak katılan, Prof. Dr. Doğu Ergil, “Sivil toplum nedir? Sivil toplum resmî örgütlerin dışında örgütlenen, kendini devlet dışında tanımlayan, dayatmaya değil meşverete dayalı, gönüllülük niteliği taşıyan, resmî makamlardan emir ve para almayan bir örgütlenmedir” diyerek Risâle-i Nur hareketinin sivil yönüne vurgu yaptı.
CUMHURİYET DİNDARLARI DIŞLADI
Prof. Dr. Ergil, şöyle devam etti: “Ülkemizin ne kadar sivil veya resmî olduğu tartışmalıdır. Resmî örgütlenmeye, dayatmaya dayalı bir vesayet rejiminin egemen olması ‘Biz devletin milleti miyiz, devlet, milletin devleti midir?’ sorusunu doğurmuştur. Bu sorunun ülkemizde cevabı ne yazık ki ‘millet devletindir’ şeklinde uygulanmıştır. Yeni tarih oluşturulurken bu toplumda bir hafıza silinmesi yaşanmıştır. Ülkemizde demokrasinin yerleşmesinde önemli fay hatları bulunmaktadır. Birincisi ‘bu ülkede sadece Türkler vardır’ görüşüdür. Siyasal sistem yurttaşlık esası yerine soy esasını öne çıkarmıştır. Diğer fay hattı ise, kurucu ideoloji sorunudur. Kapsayıcı değil dışlayıcı olmuştur. Farklı ırkları ve dindarları dışlayıcı bir siyaset takip edilmiştir. Diğer bir fay hattı ise, kurucu ve elit bürokrasinin devlet aygıtlarını elinde tutarak, her şeyi diğerlerine dayatmaları, kendilerine göre şekillendirmek istemeleridir.”
TÜRKİYE’DE SALTANAT İSTEYEN YOK
“Cumhuriyet, imtiyazlı sınıfın olmadığı bir sistemdir. Ne yazık ki ülkemizde böyle uygulanmamaktadır” diyen Prof. Dr. Ahmet Battal ise şöyle devam etti: “Türkiye’de saltanat isteyen yoktur. Kaldırılan Hilafetin vazifesi Meclise kanunla devredilmiştir. İdeal olan katılımcı bir demokrasi ülkemizde sağlanamamıştır. Milliyetçi akım, İslâmcı akım ve İttihat Terakki akımları toplumu çok kültürlü kabul edemediğinden ve tek bir kalıba sokmak istemesi en büyük yanlışlardır. Mevcut cumhuriyet ve demokrasi etkileyici değil, tepkileyici olmuştur. Kendinden olmayanı dışlamıştır. Türkiye’de demokrasi yanlı uygulanmaktadır. Laik anti laik çatışması çıkarılmaktadır.”
KUVVA-İ MİLLİYEYE TARAF OLDU
Araştırmacı-yazar Nihat Derindere ise; “Cumhuriyetin kurulması ile silinmek istenen toplumun hafızasını Bediüzzaman tazelemiştir. Cumhuriyetten önce vermiştir. Buna karşılık Ankara’ya geldiğinde teklif edilen milletvekilliğini reddetmiştir. Bunun sonucu olarak mevcut idare tarafından büyük zulümlere uğramıştır. Çok partili dönemde ise iktidarın dönüşmesi için gayret etmiştir. Ülkemiz demokrasisinin en büyük problemi ise kurucu elit veya bürokratik elit tabakanın iktidarın dönüşümüne engel olma çabalarıdır. Ülkedeki gerginliğin ana sebebi de budur. Bu bürokratik elit tabaka toplumun bir kesimini kayırırken diğerini ise sindirmek istemektedir” dedi.
|