(...) Kusura bakmayın ama 12 Eylül’le hesaplaşmadan özgürlükten nasıl bahsedeceğiz?
Konumuz Marmaris’te resim yapmaya çalışan yaşlı bir adamı yargılamak değil. Memleketin üstüne çeyrek yüzyıldır kâbus gibi çökmüş bulutu dağıtmak demek 12 Eylül’le hesaplaşmak. O bulutun en büyük zararı, demokrasi ihtiyacı hissetmeyen kuşaklar yaratmak oldu. Hele bizim kuşağın çoğunluğu, demokrasinin ekmek gibi, su gibi bir temel ihtiyaç olduğunu kavrayamadan bu yaşa geldi.
AKP’yi yöneten kadrolar da siyasi kariyerlerini 12 Eylül sonrasında yaptı. Bu yüzden deryanın içindeki balığın denizi bilmemesi gibi, içinde yetiştikleri döneme dışarıdan bakıp eleştiremiyorlar. Böylece devre tamamlanıyor ve 12 Eylül normalleşmiş oluyor işte. Başka bir dönemi yaşamamış kuşaklar onu farkında olmadan sürdürüyor.
Böyle olmasa AKP, olayı başörtüsüne sıkıştırmaz, özgürlüklerin genişletilmesi için kullanırdı gücünü. Sıkı bir demokrasi paketi hazırlar, başörtüsünü de paketin unsurlarından biri olarak sunardı. O zaman özgürlükçü aydınlar kandırılmış hissetmezdi kendilerini.
Ama bunu yapmak da önünde sonunda 12 Eylül’le hesaplaşma noktasına getirirdi AKP hareketini. Onlar da belki asıl bundan korkuyordur, kim bilir?
Vatan, 22 Şubat 2008
|