Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Meclis’e yokluk mührü mü?

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir kararın gerekçesi, bazı kesimlerde yeni bir heyecana yol açtı. Acaba Anayasa Mahkemesi, bir anayasa değişikliği için “yokluk kararı” verebilir mi?

Yazar E-Posta: [email protected] Tarihi: 22 Şubat 2008Malum, Mahkeme, Meclis’te yapılan anayasa değişikliklerini ancak şekil yönünden inceleyebiliyor. Bu, Anayasa’nın 148’inci maddesine “teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı ile sınırlıdır” ifadesi ile girmiş. Heyecan uyandıran husus ise şu:

Anayasa Mahkemesi, 10’uncu Cumhurbaşkanı Sezer’in ve CHP’nin Cumhurbaşkanını halkın seçmesi ile ilgili anayasa değişikliğinin yok sayılması ile ilgili talebini reddederken oluşturduğu gerekçede, “değişikliğin hukuksal geçerliliği üzerinde daha ileri bir tartışma yapmak için, iptal nedenlerinden daha ağır bir hukuka aykırılığın varlığı zorunludur” ifadesini kullanıyor.

Heyecan duyan kesim, bu ifadenin, Mahkeme’nin şekli aşan bir inceleme yetkisini dışlamadığı anlamına geldiğini düşünüyor ve “Demek ki mahkeme, iptal nedenlerinden daha ağır bir hukuka aykırılık tespit ederse, iptalden de öte bir yaptırımla, anayasa değişikliğini yok sayabilir” sonucuna varıyor. Muhakeme süreci devam ediyor:

Öyleyse... Mahkeme, anayasa değişikliğinin, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleriyle alakası bulunduğunu görürse yokluk hükmüne varabilir. Ve bu durumda Başörtüsü ile ilgili anayasa değişikliği laikliği doğrudan veya dolaylı biçimde zaafa uğrattığı gerekçesiyle yok hükmünde sayılabilir.

Evet, gerçekten, başörtüsüne özgürlüğün yolunu tıkamak için can-siperane çalışan çevreleri heyecanlandıracak bir muhakeme tarzı... Acaba Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararındaki söz konusu ifade, gerçekten böyle bir “yokluk kararı”nın kapısını aralamanın işareti midir?

Birçok anayasa hukukçusu bunu mümkün görmüyor. Aksine Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu gerekçedeki, “yetki sınırları”na yaptığı vurguyu öne alıyor. Ama, heyecan duyanların sevincine mukabil kuşkular da yok değil. Hani herkesin içinde, “Anayasa Mahkemesi’nin üye yapısı böyle bir zorlamaya imkan verir” gibi bir kuşku depreşip duruyor. Tabii ki ilginç bir durum. İş gelip, hep, Anayasa Mahkemesi ile TBMM’nin yetki alanı tartışmasına bağlanıyor.

O da tabii ki, millet iradesinin belirleyicilik ölçüsüne... Sistemin derinliklerinde “millet iradesine güvensizlik” gibi bir sendrom bulunduğu düşüncesi, hiç de tekin bir düşünce değil. Anayasa Mahkemesi’nin varlığını, TBMM’ye olan güvensizlik sendromu üzerine kurmak da tekin bir yaklaşım değil. “Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” vasfını, ancak yargı gibi, asker gibi özel kurumların koruyabileceği düşüncesi de derin problemler içeriyor. “İptal gerekçelerinden daha ağır hukuk ihlali...” tanımı neyi ihtiva eder?

Heyecan duyanlar örneğini de veriyorlar: Anayasanın ikinci maddesinde yer alan Cumhuriyet’in temel niteliklerinin değiştirilmesi girişimi “daha ağır hukuk ihlali” olarak görülebilir. “Kıyafet özgürlüğü ile ilgili bir düzenleme de laikliğin zayıflatılmasıdır!” Öyleyse Anayasa Mahkemesi’nin kılıcı devreye girsin! Tabiidir ki, bu bir yorum. Meclis’in “Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” gibi değişikliğe gitmesi söz konusu olamayacağına göre, öteki tüm yasa değişikliklerine bakış, bir yorumu gerektirecek. Ve Anayasa değişikliği en az 367 oyla yapılabildiğine göre, bu 367 kişinin “Cumhuriyet’in temel ilkelerini değiştirme”ye yönelik bir irade sergilediği öngörülmüş olacak.

Yani Anayasa Mahkemesi, önce, TBMM’nin yüzde 80’lik bir oy çoğunluğu ile yaptığı düzenlemenin Anayasa’nın temel ilkelerini değiştirdiğine hükmedecek. Tabii, bunu da belki 11 kişilik üye sayısının muhtemelen oy çokluğu ile belirleyecek. Bu durumda, Meclis’te, diyelim 411 kişinin böyle bir ihtimali aklına getirmediği bir sapmayı, Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesinden 6’sı yakalayacak.

Ondan sonra o Meclis Meclis olacak, o Meclis’in yaptığı anayasa değişikliğini onaylayan Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı olacak. Hatta, Anayasa değişikliği referanduma gitmişse, onu onaylayan halk halk olacak! Ve bu ülkede demokrasi olacak! Hadi canım sen de! Başlı başına bu da bir ağır hukuk ihlali değil mi? Kur’an- Kerim çok temel bir insani düsturu şöyle bildiriyor: “Bir topluluğa karşı içinizde beslediğiniz kin ve öfke sizi adaletsizliğe sürüklemesin.” (Maide, 8) Başörtüsü karşıtlığı artık adaletin canına okur hale gelmedi mi?

Bugün, 22 Şubat 2008

Ahmet TAŞGETİREN

23.02.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Anayasa Mahkemesi

  Sirenler çalarken

  Mutabakat belgesi...

  Meclis’e yokluk mührü mü?

  12 Eylül’le hesaplaşmadan hiçbir şey olmaz


 Son Dakika Haberleri