Hatırlayacaksınız; Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, geçen ayın ilk günlerinde Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesinin değiştirilmesini öngören öneriyle ilgili çalışmaların tamamlandığını, en geç bir hafta içinde Meclis Başkanlığı’na sunulabileceğini açıklamıştı.
Böylece Hrant Dink’in öldürülmesinin ilk yılı olan 19 Ocak’a kadar 301 değişikliği Meclis’ten geçirilerek, hem Türk aydınlarına, hem de Avrupa kamuoyuna güçlü bir mesaj verilebileceği umudu doğmuştu.
Aradan bir ay geçti. Ses seda yok. Neden? Cevabı dün AK Parti Mersin Milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül verdi. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı olan Üskül, AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu’nun Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Araştırma Merkezi’yle birlikte düzenlediği “Türkiye-Avrupa Demokrasi Forumu”ndaki konuşmasında şöyle dedi:
“Ama hiç hesapta olmayan bir başka değişiklik, bir Anayasa değişikliği gündeme geldi. Öğretim hakkının güvence altına alınmasıyla ilgili bir Anayasa değişikliği... Bu da insan hakları sorunu. Dolayısıyla onu da erteleyemiyorsunuz. AK Parti’nin MHP tarafından ortaya atılan değişiklik önerisini görmezden gelmesi mümkün değildi.”
Kötü şöhretli madde
İyi ama iki girişim eşzamanlı olarak yürütülemez miydi? Bu sayede AK Parti’nin üniversitelerde türban serbestisini “Özgürlükler”e dayandıran gerekçesi daha da pekiştirilmiş olmaz mıydı? Ayrıca türban girişiminin Avrupa kamuoyunda ve AB’de uyandırdığı kuşkuların, doğurduğu soru işaretlerinin de AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’in “Kötü şöhretli madde” dediği 301’deki değişiklik sayesinde giderilmesi ya da en azından hafifletilmesi sağlanamaz mıydı?
Onu da biz yanıtlayalım: Hayır, iktidar hem türban serbestisini, hem de 301 değişikliğini birlikte, eşzamanlı götüremezdi. Çünkü MHP, 301’inci maddede “Her türlü” değişikliğe şiddetle karşı olduğunu her fırsatta tekrarlıyor. Böyle bir konjonktürde 301 değişikliğini de Meclis’e getirmek, MHP’nin AK Parti’ye türban desteğini riske atabilirdi.
Ayrıca bir de kuşkumuz var. Vesvese de diyebilirsiniz. MHP lideri Bahçeli, türban sorununa çözüm önerisini tam da 301 değişikliğinin Meclis’e indirilmesinin beklendiği günlerde yaptı. Böylece girişimi torpilledi. Rastlantı mı, zamanlama ustalığı mı; artık siz karar verin.
İşi yargıya bırakmak
Üskül dün konuşmasında 301 konusunda ilginç soru da ortaya attı: “301’inci madde Türk Ceza Kanunu’nda olsa ne olur, olmasa ne olur? Yargıç, 301’inci maddenin düşüncenin ifadesi özgürlüğü bakımından yeterince iyi düzenlenmemiş bir hüküm olduğunu düşünerek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ifade özgürlüğüyle ilgili hükmünün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının ışığında yargılama yetkisine sahip değil mi? Neden uygulamıyor?”
Yani, “Yargıçlar niye 301’lik davalarda Türk Ceza Kanunu’nu bir yana bırakıp, AİHS hükümleri ve AİHM kararlarını esas almıyorlar” demeye getiriyor.
Onun cevabı da Avrupa Parlamentosu’nda bir soru önergesine konu olacak kadar ünlenen Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) “Yargı” raporunda var: Yargı mensuplarının yüzde 51’i insan haklarının devlet güvenliği açısından tehdit oluşturabileceğini düşünüyor, yüzde 63’ü AİHM’i Türkiye’ye karşı önyargılı buluyor. 301’e gelince; yargı mensuplarının yüzde 16’sı maddenin kalkmasına destek veriyor, yüzde 24’ü “Türklük” yerine “Türk Milleti” kavramı getirilmesine, yani kozmetik değişikliğe sıcak bakıyor, yüzde 24’ü de değiştirilmemesinden yana tavır koyuyor.
Devleti bireyin önüne koyan bir yargı anlayışıyla, davalarda 301 yerine AİHS ve AİHM’in esas alınması mümkün olabilir mi? İlahi Üskül hoca...
Sizden yargıya “Anlayış” çağrısı değil, 301’i bir an önce türban ipoteğinden kurtarmanın yolunu bulmanızı bekliyoruz. Tabii sadece MHP değil, AK Parti’nin milliyetçi kanadı engelini de aşabilirseniz...
Sabah, 5.2.2008
|