Hak-İş Genel Başkan Yardımcısı ve Öz İplik-İş Genel Başkanı Yusuf Engin, ''2007 yılında çalışanların örgütlenme hakkını kullanması tamamen dibe vurdu. Örgütlenme aleyhine bir süreç sinsice sürdürülüyor. Çalışanlar sendikanın s'sinden bile bahsedemiyor'' dedi.
Engin, yaptığı açıklamada, 2007 yılının üretim, yatırım ve istihdam açısından kayıp bir yıl olduğunu, kayıt dışı ekonominin, gelir dağılımında adaletsizliğin, üretimi cezalandırmanın, para ile para kazanma alışkanlığının ve işsizliğin artarak devam ettiğini belirtti.
Yusuf Engin, ''2007 yılında çalışanların örgütlenme hakkını kullanması tamamen dibe vurdu. Öteden beri örgütlenme aleyhine bir süreç sinsice sürdürülüyor. Çünkü, toplum örgütlü olursa yönetenlerin sorumsuzluğunu, rehavetini dillendirir. Ama, toplum örgütlü olmadığı için bu mümkün değil'' dedi. Örgütlenmenin önünde en büyük engelin yasal engeller olduğunu, 1982 Anayasası ile başlayan sürecin örgütlenmeyi yok ettiğini ifade eden Engin, 1982 Anayasası paralelinde 2821 Sayılı Sendikalar Yasası ve 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası'nın yürürlüğe girdiğini hatırlattı.
Engin, şunları kaydetti: "Çalışanlar bakımından bu yasalar mayın tarlası gibi. Çalışanlar örgütlenme hakkından, sendikanın s'sinden bile bahsedemiyor. Bahsedince kendini kapı dışında buluyor, işsizlikle cezalandırılıyor. İşsizliğin de had safhada olduğu, çalışanların iş akdini güvenceye almayan bir yasal düzenlemenin reva görüldüğü bir ortamda çalışanların örgütlenmesi mümkün değil.''
"Devlet, toprak ağası gibi"
Yusuf Engin, Türkiye'de kayıtlı ve sendikalı çalışan iş yerlerinin "kahraman'' olduğunu ancak, bunların oranının yüzde 5 bile olmadığını kaydetti. Sendikalaşmanın kayıt dışı ekonomiye yol açtığını; bunun, ekonomi adına bir kayıp olduğunu vurgulayan Engin, ücret bordosunda tahakkuk eden miktarın yarısının çalışan kişiye yarısının ise devlete gittiğini söyledi. Engin, "Devlet, toprak ağaları gibi yarıcılık yapıyor. Toprak ağaları, toprağı olmayana toprağını verir ve hiçbir emeği olmadığı halde gelirin yarısını alır'' diye konuştu.
Engin, demokrasilerde yanlış yönetime müdahale edecek kesimin örgütlü toplum olduğunu işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı: "Avrupa Birliği (AB) sürecinin buna katkısı olması lazım. Ama, biz her şeyi kendimize benzetmekte çok mahiriz. Bir tarafta AB'deki o yapıyı Türkiye'ye kazandırma mücadelesi veriliyor bir tarafta bu mücadeleyi verenler Türkiye'de düzenleyebilecekleri çalışmaları yapmıyorlar. Bu iktidar geldiğinden beri AB süreciyle ilgili bir gelişme yok."
|