Türkiye’nin PKK kamplarına karşı gerçekleştirdiği operasyon bu örgütün denklemdeki yeri açısından yeni bir aşamaya gelindiğinin işareti olarak bakılabilir. Bunca yıl aradan sonra gerçekleşen bu kapsamda operasyon TSK’nın savaş gücü açısından da altı çizilmesi gereken bir nokta.
Nitekim Türkiye’nin kazandığı bu savaş yeteneği nedeniyle bazı gazete ve yazarları, artık “tartışmasız bölgesel güç” olduğumuzun kanıtlandığı yorumunu yaparken bunu “küresel güç” şeklinde abartanlar bile oldu. Ama şu kesin, başlatılan operasyon, hem PKK’nın durumunun hem de Türk-ABD ilişkilerinin yeni bir aşamaya geldiğini gösteriyor.
Amerika’nın hava koridorunu açmasıyla PKK’ya karşı yapılan operasyonun bu örgüte ne kadar zarar vereceğini kestirmek zor. Askeri yapı önemli yara alsa bile tümüyle silineceğini kimse beklememeli. Ayrıca örgüt tasfiye edilse bile Ankara’nın, “yumuşak karnı” olarak gördüğü Kuzey Irak meselesini, daha açık ifadeyle Kürt sorununu halletmeyeceği açık.
Türkiye’nin gücünü, Amerika’nın açtığı hava koridorundan gece yarısı havada ikmal yaparak hedefini bombalamasında arayanlar kıyasıya yanılıyorlar. Türkiye’nin sınır ötesi harekat yapması yönünde ateşli yazılar yazıp, mitingler düzenleyenler hiç de küçümsenmemesi gereken bu operasyon gücüne bakıp küresel güç olduğumuzu ilan ediverdiler.
Küresel güç olmayı askeri kapasite ile sınırlandıranların kabız bakış açısı bu ülkenin potansiyelini sıfırladıklarını fark etmeleri mümkün değildir. Veya bu bakış açısıdır ki var olan potansiyelinin altına çekmektedir bu ülkeyi.
Bölgeyle kurduğumuz ilişkiyi tehdit algısına göre kurgulayan kültürel, tarihi derinlikten mahrum kafa yapısına göre sorun birkaç teröristin kafasını ezmekten, inlerini başına yıkmaktan ibaret.
Bunun içindir ki Amerika’nın sağlayacağı lojistik destek karşılığında başka konularda anlaşmaya hazır hale getirilmesinde bir beis görmeyeceklerdir. Tam bu noktada yüzleşmemiz gereken ilk mesele şu: Türkiye hem kendi Kürtlerini hem de Irak’taki Kürtlerle olan ilişkisini Amerika aracılığıyla halletme durumuna gelmiştir. Bu durum Amerika’nın vereceği hiçbir lojistik, stratejik destekle kıyaslanamayacak, hatta pazarlığı bile yapılamayacak bir zaaf oluşturduğunu birilerinin söylemesi gerekiyor.
PKK ortadan kalsa bile, bu yaklaşım belirleyici olursa, olmaya devam ederse, Türkiye’nin Kürt vatandaşlarıyla ilişkileri de tarihi anlamda jeokültürel hinterlandımızın bir parçası olarak Kuzey Irak’taki Kürt, Türkmen ve hatta Araplarla kuracağımız ilişki ABD’ye ipotek edilmiş demektir.
Bu sonuç bugün ortaya çıkmadı şüphesiz. Fakat zihinsel daralma, kendine güvensiz öteki algısının ürettiği korkulara yenik düşen Türk seçkinleri, dün PKK’yı koruyor diye Amerika’ya lanet okurken aynı zamanda Amerika’yı davet ettiklerinin farkında bile olamayacak kadar anlık tepkilerden ileri bir duruşları yoktu. İşin daha vahimi, tepede vizyon sahibi olmaları beklenenlerin de meydanlara dökülen insanlardan daha derinlikli bakış açısına sahip olamamalarıdır. Hatta bu ulusalcı dalganın kitleselleştirilerek memleketin güçleneceğini, milli (ulusal), birlik ve dayanışmanın gerçekleşeceğini varsayarak destek hatta “devlet adına” organize edenlerin var olması şaşırtıcı gelmemektedir.
Türkiye’nin ne kadar güçlü olduğunu göstermek adına İsrail’le kıyaslama eblehliğini yapan bazı küçük kafalar ülkeyi sadece Amerika’nın kucağına atmıyor, bu ülkenin hatta Ortadoğu’nun geleceğini ipotek altına alıyor. Bu ülkenin meşruiyetini İsrail’le kıyaslayan, kendi vatandaşlarıyla ilişkisini bir işgal gücünün bakışına indiren bakış açısı, TSK’nın operasyon gücünü överken orduya, ülkeye en büyük aşağılamayı yaptığının farkında mı bilemem.
ABD’ye karşı dün öfke yağdıranlar, verdiği lojistik destek karşısında bir anda adeta en büyük Amerikan taraftarı bir dille konuşmaya başlamaları bu kırılmanın ne kadar köksüz, tarih ve kültürden beslenmeyen hatta günceli bile okumaktan aciz bir bakış açınsın sonucu olduğunu rahatlıkla görür.
Kürtlerle aramıza Amerika’yı sokan bu çığırtkan beyinlerin o kadar derine inmelerini beklemesek bile şu soruyu sormaları beklenir. Türkiye’ye hava koridoru açmakla, Amerika’nın, Meksika’ya terör gruplarına karşı Los Angeles’te askeri harekat yapmasına izin vermesiyle aynı anlama geldiğini iddia edenlerin, bu yardımın neyin karşılığında olduğu sorusuna cevap aramalarını beklemenin pek anlamı yok.
Uzun vadede, bölgenin en eski kavimleri olan, ortak medeniyetin yoğurduğu ıraktaki tüm gruplarla ilişkilerini Amerika üzerinden kurmaya razı olmanın karşılığı açılan hava koridoru değildir. Olsa olsa bölgeye açılan tarihi, kültürel ve stratejik penceremizin kapatılması demektir.
Yeni Şafak, 18 Aralık 2007
|